Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '10

 
Kategori
İnternet
 

İnternetin faydaları ve Cem Yılmaz

İnternetin faydaları ve  Cem Yılmaz
 

<ı>Adım 1: İnternetin faydaları

Her ne kadar internet arama motoru “google’un CEO’su (Chief Executive Officer = En üst düzey genel yönetici) Eric Schmidt Pennsylvania Üniversitesi’ndeki konuşmasında, “bilgisayarınızı (interneti) kapatın, insan olun.” cümlesini sarf etmiş olsa da (Ki gerekçeleri yüzde yüz doğru. Özellikle insanî iletişimi sıfırladığı konusu) ne yalan söyleyeyim ben internetten çok şey buluyorum.

Burada yine mesele “internet nasıl kullanılmalı” “ne kadar (süre) kullanılmalı” noktasında kilitleniyor. Diğer bir deyişle teknolojiye sırt çeviremeyeceğimize göre onun bizi kuşatmasına fırsat vermeden biz ona hâkim olmalıyız. E bu da kişinin “bilgisayar donanımı” seviyesiyle tespit edilebilir. Neşter meselesi: Kâtilin <ı>(Kazık kadar sunucular bu kelimeyi niçin “katil” şeklinde a’yı kısa okurlar hiç anlamam. <ı>kâtil (A.)<ı>yazıyor Tevetoğlu’nun Ansiklopedik Osmanlıca Lûgatı’nda) elinde öldürme aracı bir bıçak, doktorun elinde hastasını hayata döndüren bir tıbbî araç.

Evet internetten belge, bilgi, e-kitap, film, müzik, belgesel, gazete arşivleri… gibi birçok farklı “ürünlere”e ulaştım. Siz başka bir şekilde Hâfız Burhan’a ait bir taş plağın kasete aktarılmış halini, Sadettin Kaynak, Münir Nureddin Selçuk, Cem Karaca, İlhan İrem… bütün kasetlerini, Elvis Presley’in 50 kasetini, nerede bulabilirsiniz? Metin Erksan’ın 60’lı yıllarda çevrilmiş “Sevmek Zamanı”, Arkadaş, Minyeli Abdullah, Kabuslar Evi, Kemal Sunal, Şener Şen Serilerine…, oscar ödüllü filmlere, Yılanların Öcü’nün değişik çekimlerine hangi kaynaktan ulaşabilirsiniz?

Dahası: 2. Dünya Savaşı’ndan Demirkırat’ta kadar yüzlerce belgeseli kim sunar size? Gazetelerin kuponla verdiği “saçmasapan, sıradan” dil setlerini geçin, en basitinden en karmaşığına kadar mükemmel bir şekilde hazırlanmış sözlüğünden tutun, ders kitaplarına, dereceli hikâyelerine mp3'erine kadar Longman ve Oxford dil öğrenme ürünlerini kim verir size, yüzlerce “pound” ödemeden?

<ı>Adım 2: Komedi filmleri ve Cem Yılmaz<ı>

Yaşam Arsızı belgeselinden sonra, tam anlamıyla dökülmüştüm. Odamın içinde döndüm durdum. Kendime gelemiyordum bir türlü. İsyansa isyandı, duyarsızlıklara tepkiyse tepkiydi, yaşadığımız hayatı beğenmemeye kurulu bize, ağır eleştiriyse eleştiriydi benimki. Birkaç gün geçti hâlâ yer yer Yaşam Arsızı’dan kareler gözümün önüne geliyordu. Baktım olmayacak “kafamı dağıtmak” adına paylaşım sitelerinden indirdiğim Cem Yılmaz filmlerine sığındım. Vizontele 1’di, Organize İşler’di, Hokkabaz’dı, Arog’du, Yahşi Batı’ydı derken biraz olsun kendime geldim.

<ı>Adım 3: Cem Yılmaz ve diğerleri ya da Cem Yılmaz farkı

Komedi adına eskileri konu dışı bırakırsak bugünlerde filmleriyle göze önünde olan iki ismi söyleyebilirim bir çırpıda: Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar (Recep İvedik) İzleyici kitleleri örtüşmese de ikisi de güldürüyor, ikisi de kendi seyirci gruplarını sinemaya çekiyor. Recep İvedik 1’e az mı güldük! Hele o komediye yerleştirilmiş çocuklukta yaşanan aşk hikâyesi ne kadar masum ve güzeldi. Ama yine de bir eksiklik var nam-ı diğer Recep İvedik filmlerinde. Bütünlük içinde akan bir seyirlik değil de (özellikle ikincisi) sanki farklı farklı küçük parçaların birleştirilmesinden oluşan bir film gibi. Bunun çok güzel örneği de bir cep telefonu markasının reklamında oynadığı “kutup adam”. 1 dakikalık belki ama bir o kadar da komik.

Cem Yılmaz’ın farkı, üstünlüğü biraz da aldığı eğitim, yaşadığı “kültür” çevresi ve “karikatüristlik”ten gelme birikiminden. “Belden aşağı” vurduğu zamanlarda bile bir çıtası var. Şahan’ın kendini izlettiği kitle 10 -15 yaş grubu arasında yoğunlaşırken Cem Yılmaz’ın muhatapları biraz daha çok “mürekkep yalamış” olmak durumunda. Yoksa ya espriden anlamaz ya da bütünlük kopar.

<ı>Adım 4: Cem Yılmaz Ayşe Özgün’ün programında

Daha önce Acun Ilıca’nın bir programına misafirdi Cem Yılmaz. İşte orada “komedi dünyası”ndaki kişiler arasında bir adım öne çıkışına şahit olmuştum. İrticâlen, hiçbir hazırlık yapmadan, ürettiği espriler kahkahaya boğuyordu seyircileri. 2 gün önceki Ayşe Özgün’ün programında da yine muhteşemdi Cem Yılmaz.

Bir tarafta bir zamanların ayrılmaz ikilisi ilâhiyatçı ve hukukçu Yaşar Nuri Öztürk Ayşe Özgün diğer tarafta da Cem Yılmaz. “Din” eksenli ciddi ciddi konuşmalar, yer yer Cem Yılmaz’ın çeşitli gösterilerinden kesitlerle süsleniyor, sonrasında da işlediği konudan yola çıkılarak yorumlar yapılıyordu. Burada elbette Yaşar Nuri devreye giriyor olsa da Cem Yılmaz’ın söyledikleri de yabana atılacak türden değildi. Bazen Yaşar Nuri ile Cem Yılmaz düşünce olarak aynı çizgide görünürken Ayşe Özgün biraz daha (belki de program onun olduğu için) esnek davranıyordu.

<ı>Adım 5: Cenazelerde alkışlamaya programa katılanlardan yorumlar

Yaşar Nuri Öztürk, İslâm’da, cenaze törenlerinde ölen kişinin tabutu geçerken alkışlamanın doğru olmadığını belirttikten sonra “düpedüz saçmalık” olduğunu ekledi. Cem Yılmaz ise, “Bu işte bir gariplik var aslında.” dedi. Bu sırada söze giren Ayşe Özgün, “Allah aşkına sanatçılardan başkalarının cenaze törenlerinde alkış duydunuz mu?” dediği an Yaşar Nuri’nin aklına sanatçılar dışında başkalarına ait birçok cenaze töreni geldi ki Y. N. Öztürk yerinden bir kımıldadı ama o kadar.

Söyleyeceğinin zehir zemberek olacağını bildiği için belki de, sustu. İmdada Cem Yılmaz’ın konuyla ilgili gösterisi yetişti ki o yansıtıldı ekrana. Döktürüyordu yine Cem. Meşhurların ve sosyetenin camisi olarak bilinen Teşvikiye etrafında gerçekleşmiş bir cenaze törenini merkez seçerek anlatıyordu.

Esprilerden kopuk kopuk hatırladıklarım:

-Gözlüğü olmayan giremez.

-Gözlüklere baksana büyük ve siyah. Elbette. Acımız büyük.

-Bir de şunu anlamam. Eğer ölen bir komedyense törene katılanların (devamlı cemaat, diyor ona) söyledikleri çok komik.

Muhabir soruyor:

-Efendim hissettiklerinizi söylemek ister misiniz?

-Son şakasını yaptı.

-Bu sefer güldürmedi… …

-Öldüm “ulan” ben. Cesedimin üzerinden edebiyat yapma. Servet-i Fünun. …

-Sanatçıların meşhur sözüdür ya: “Alkışlarla yaşıyorum.”

-Yalan. Aldığı besinler belli. Mineral, potasyum, karbonhidrat…

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..