Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '09

 
Kategori
Öykü
 

İnternette biri var

Halil yaşadığı ilden hayli uzakta olan bir ilde Üniversite kazanmıştı. Yaşadığı şehir hem ekonomik olarak hem de sosyallik olarak, Üniversite okuyacağı ilden daha az gelişmişti.

Orada okul kazandığı zaman “ Keşke zamanında tecrübeli insanları dinlesem, daha çok çalışsam da yaşadığım ilde Üniversite kazansam “ diye pişmanlıklar yaşadığı da olmaktaydı. Ama zaman geçmiş, işte puanı sadece o ildeki okula yetmişti.

Halil, her ne kadar puanı az olan bir okul kazanmış olsa da sosyal ve kültürel yönü hayli gelişmiş olan bir ailede ve çevrede yetişmişti. Dostluklarda yaşa başa bakmamayı, bilgili ve kültürlü insanlardan faydalanarak, onların yanına giderek hayat tecrübelerini artırmayı çok sevmekteydi. Acaba bu sosyal gelişmişlik, kültürel gelişme okumaya gittiği ilde de var mıydı ? Çok merak etmekteydi. Bu il acaba onu geliştirecek mi ? Yoksa yerinde mi saydıracak , ya da ileri mi gidecekti? Halil bunları gerçekten merak etmekteydi.

Uzun bir otobüs yolculuğundan sonra 4 yıl okuyacağı ile inince hayal kırıklığına uğradı. İyice araştırmadan, öğrenmeden, sırf puanım tutuyor diye yazdığı bu il geri kalmış bir ildi. Okula gittiği ve memurlarla tanıştığı zaman hayal kırıklıkları bir kez daha arttı.

Halil, kayıt sırasında, gelişmemiş illerden gelen başka sınıf arkadaşları ile tanıştı. Herkes ya annesi, ya babası ya da ağabeyi ile gelmişlerdi kayıt olmaya. Bazı arkadaşları Halil’in tek başına ailesinden hayli uzakta okula kaydolmak için gelmesine çok ama çok şaşırmışlardı. Ondaki özgüvene önce hayran oldular. Sonradan da hemen unuttular. Babaları ve anneleri yanlarındaydı. Kendilerini güvencede hissettiler. Yanında kimsesi olmayan Halil’e hayret ettiler, hatta acıdılar. Onu tek başına kaydolmaya yollayan anne ve babasına kızdılar bazıları. Okula kaydolduğu günü asla unutmayacaktı Halil. Yuvadan uçan kuşun, yuvadan hayli uzakta yaşam aramasıydı onun okula kaydolmaya geldiği gün.

Kayıt işlemleri fazla uzun sürmedi. Harcı yatır, evrakları ver. Onaylattı. İşler tamam oldu, okula kaydoldu. Eline Üniversitelisin diye bir kaydolma belgesi verdiler.

Halil, işlemleri erken bitince, kendisi gibi Anadolu’nun değişik yerlerinden gelen sınıf arkadaşları ile biraz zaman harcadı. Kantinde onlarla çay içti .Sohbet etti. Halil’in kaydolmaya tek başına gelmesine arkadaşlarının anne ve babaları da hayret ettiler. “ Korkmadın mı ? Sen daha çocuksun. Annen, baban seni nasıl tek başına yolladı? “diye sitem eden arkadaşının annesine gülümseyerek baktı.

Onlara anne ve babasının kendisini nasıl özgüven içinde yetiştirdiğini anlatmak istemedi. Anlatsa ne olacaktı ki? On sekiz yaşına gelmiş insan olarak anne ve babası ona güvenerek tek başına onu buralara yollamışlardı. Bu tutum ile anne ve babasının ne kadar ileri görüşlü aydın insanlar olduklarını anlayarak anne ve babası ile gurur duydu. Haline şükretti.

Arkadaşlarının çoğu güvenceli olsun diyerek, devlet yurtlarında kalacaklardı. Anadolu’dan gelen insanlara yurt çıkmıştı. Halil’e yurt çıkmıştı ama yedekteydi. Yurt açıldıktan sonra 1 ayda anca sıra gelir demişlerdi kendisine.

Okula kaydı yaptıktan 1 ay sonra, okuyacağı ile geldi. Orada tanıdıklar aracılığı ile özel bir yurda bir ay kaydını yaptırdı. Kafasına göre arkadaşlar bulursa eve çıkacaktı. Halil çok atak girişken insandı. Herkesle konuşmaya, kaynaşmaya gayret etmekteydi. Ama gençlerin çoğunun aynı sevgi ve ilgi ile karşılık göstermesini beklerken kendinden uzaklaşmasına bir anlam verememekteydi. Sonradan hatırladı ki, okula kaydolmaya bile anne ve babası ile giden bu ana kuzuları, kendisi gibi girişken, anne ve babasının daha 15 yaşında iken kendi kanatları ile uçmayı öğrettiği Halil’e sıcak davranamazlardı. Halil, aradan zaman geçer , beni sever alışırlar diye çok bekleyecekti ama …

Zaman geçtikçe, bazı kafa dengi olduğunu sandığı arkadaşlar edindi ama onlarla da anlaşamadı. Çoğu sigara ve alkol almaktaydılar. Kendisi ise özgüveni olan bir insan olarak sigaraya ve alkole alışkın değildi. Arkadaşları ise tersine çok kullanmaktaydı bunları.

Halil, evlerindeki bilgisayarı yanına getirmişti. Zamanının çoğunu, internetten bilgi edinmek, internetten sıkılınca da kitap okumak, zaman buldukça da gezmek ile geçirmekteydi. Dersleri sıkı takip etmesine rağmen hocaları da kendini yenilemeyen, okumayan , araştırmayan ve okuyanı, soru soranı sevmeyen insanlardı. Öğrenciler gibi ev ve iş arasında bir hayata sıkışıp kalmışlardı. Dersleri akıcı, merak edici, konuk getirerek renklendirici hale getirememekteydiler.

Derste çok soru sormakta, konuşmakta, derse aktif katılım sağlayarak hocaların bilgisini bile gölgede bırakmakta diye hocaların bazılarınca da sevilmemekteydi. Hocalar çok soran öğrenciyi sevecek yerde , “çok konuşan, boş konuşur” diyerek nedense Halin sevilmemekteydi. Ama o merak ettiklerini sormak, öğrenmek, yeni bilgiler edinmek istemekteydi.

Halil, bulunduğu ilde ve okul arkadaşlarından fırsat buldukça evdeki odasında internette sohbet etmekteydi. İnternette sohbet ettiği adamlara fazla güvenmezdi ama hiç olmazsa muhabbet ederek, insanları anlamaya bakmaktaydı. Ama o muhabbet ederken genelde yanına ev ve okul arkadaşları gelir ve ona rahat vermezler, genelde doya doya sohbet edemezdi. Bir süre sonra internette sohbet etmek ona saplantı haline gelmeye başladı. Her fırsatta sohbet etmeye başladı.

Aradan bir süre geçtikten sonra internette bir adama rastladı. Bu adam sıradan adamlara benzememekteydi. Bilgi ve konuşma tarzı da kendi hocalarından bile seviyeliydi. Ama internette güven ortamı yoktu Halil’de. Hatta özgüveni vardı ama bu ilde ve seviye olmayan arkadaşları arasında özgüvenini bile kaybetmiş ve insanlara olan güveni ile beraber kendine olan güvenini bile kaybetmeye başlamıştı. O yüzden adamın iş yerini ziyaret etmek, faydalanmak aklından gelmemişti. Özgüveni yüksek olan Halil , yaşadığı çevre değiştiği zaman farklılaşmaya, yabancılaşmaya ve kendiyle olan barışık havasını bile yitirmeye başlamıştı.

Adamla sohbet ediyor, sonra adamın doğru şeyler söylediğine kanaat getirmekte , sonra ise “ Aman boşver” diyordu.

Bir süre bu sohbetler devam etti. Ama bir gün aniden bu sohbetler kesildi. Adam internete girmez oldu. Halil bu sefer “ Keşke bu adamın adresini telefonun alsam, bana yardım eder, sohbet eder, ben sorarım o cevaplardı” diyerek pişman olmaya başlamıştı. Ama şunu anladı ki, kaçırılan fırsatlar bir defa kaçarsa bir daha ele kolay kolay geçmezdi. İnsan zamanı yaşamalı. İnsanlarla tanıştığı zaman tereddüt etmeden, onlardan faydalanmaya bakmalıydı.

Aradan bir süre geçtikten sonra, dersi en güzel anlatan, kişisel gelişimi önemseyen Fatih Hoca derse yanında hep gülümseyen, güldükçe insana özgüven veren, verdiği elektrikle insana hayat sevgisi aşılayan bir insanla geldi.

Adam konuşmaya başladıkça, sınıf pür dikkat dinlemişti. Adam hayatın gerçeklerini anlatmakta, beden dili ile adeta, gençlerin beynine, kalbine girmekte , “ hey, gençler siz neredesiniz, hayat nerede ? “ demekteydi. Sınıf pür dikkat adamı dinlediler. Adam hem ses, hem beden dili ile hem sevgi ile bakan gözleri ile sınıfı adeta hipnoz etmişlerdi. Fatih Hoca, sınıfın bu dikkatle dinlemesi karşısında muzipçe gülümsemekte, çenesini okşamaktaydı.

Konuşmanın sonuna doğru adam çantasından birkaç tane kitap çıkardı. Herkes şaşırmış ve kitapları tavsiye edecek ya da satacak diye beklemişlerdi. Adam ise bu kitapları en güzel sorular sorana hediye edeceğini söyledi. Halil, adamı adeta hipnoz olmuş gibi dinlerken anladı ki, yanına gitmemek için direndiği adam bu adamdı. Kitaplarından birisinin onun olmasını çok istemekteydi , en güzel sorulardan bir tanesini sordu. Zaten sınıfta en güzel soruları Halil sorardı. Kitaplardan bir tanesini alınca Halil’e dünyaları vermişlerdi sanki.

Halil kitabı eve gidince yutarcasına hemen okudu. O zaman anladı ki. İnternette tıpkı hayatta olduğu gibi iyi ve kötü insanlarda olurdu. Bize faydalı olacak insanları bulmak, aramak bizlerin görevi olmalıydı.

Halil, kitabı okuduktan sonra , adamı aradı buldu. Onunla dostluk kurdu: Sık sık adamın iş yerine gitti. Adamda ona samimiyetle çay, yemek ikram etti. Sanki adamın yanı Halil’e ikinci ev olmuştu. Demek ki insan hayatın içinde olursa, ararsa kendi kafasına göre seveceği, hatalarını yüzüne söyleyeceği, güzellikleri anlatacağı insanları da bulabilmekteydi.

Gelişen Halil’ internetteki adam yakın dostları ile tanıştırdı. Halil o güne kadar görmediği o ilde bir başka yaşantının, bir başka dünyanın varlığını hissettiği zaman bu ili sevmeye başladı. İli sevmek insanın beyni ve kalbi ile olmaktaydı. İnsan ararsa ne kadar güzel dostlarda hayatta ve internette de bulabilmekteydi işte…

TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..