Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '11

 
Kategori
Psikoloji
 

İntihar

Bir arkadaşımın 20 yaşındaki oğlu intihar etti. Cumartesi günü defnettik. Çok üzgünüm. Bana anlatıldığı kadarıyla 1.80 boyunda, akıllı, kültürlü, esprili, yaşının ötesinde olgun bir kişi idi. Önünde daha kim bilir neler vardı, ne başarılar, ne başarısızlıklar… Hayatta her zaman başarılı olmak diye bir şey yok. Başarısızlıkları da göğüsleyebilmek lazım. Ama intihara meyilli bir kişi bunu yapamıyor. Kim bilir aklından neler geçiyordu. Bedeni mezarlıkta tabuttan çıkarılıp mezara konurken beyaz kefen içinde onun nasıl uzun, geniş omuzlu aslan gibi bir delikanlı olduğunu hissettim. Ben kendisini 13 yaşındayken bir kez görmüştüm. Bu kadar üzüleceğimi tahmin etmezdim. Eskiden beri intihar etmeye meyilli bir yapısı varmış. Birkaç kez ilaçla denemiş ama başaramamış. Zaman içinde psikolojik tedavi görmüş. Düzelir gibi olmuş ama sonra yeniden bu işi yapmak için yollar aramış ve sonunda kanlı bir şekilde başarmış. Arkadaşım bundan sonra çocuk sahibi de olamaz. Onun tek evladıydı. Ne büyük acı… 

Bu sıralarda bir de ünlü oyuncu, Robin Williams intihar etti. O şen, esprili, herkesi kahkahaya boğan adam intihar etti. İnanması güç.

Bir şeyin farkına vardım. ‘Başın sağ olsun’ demek insanın acısını azaltmıyor, aksine arttırıyor. Kendi üzerimde gördüm. 

Acaba ölümden sonra hayatın olup olmadığını merak ettiği için intihar eden olmuş mudur? İnsan neden intihar eder? Buna nasıl cesaret eder? İntihara meyilli olmak bir hastalık mı? Gerçekten şizofreninin son noktası mı? 20 yaşında bir gencin cesaret edebildiği şeye ben neden edemiyorum veya bir girişimde bulunmuyorum, bulunamıyorum? 

Bazılarına göre intihar şizofreninin en son noktasıdır. Bu insanlar çevrelerinin ne kadar üzüleceklerini hiç düşünmezler. Ölüm onları çeker. Bence tam olarak bütün intihar edenleri kapsamaz. 

İntihar sebeplerinden biri insanın gelecekte önüne koyabileceği bir ümidin olmayışıdır. Dikkat edin bakın, insan her zaman bir ümit için yaşar. Her insan önüne, ulaşmayı umduğu bir hedef koymuştur. Öğrenciler için sınavları geçmek, okulları bitirmektir, iş sahibi olabilecekler için iyi bir iştir, sevgililer için kavuşmaktır, kavuşanlar için çocuk sahibi olmaktır, yaşlılar için torunlarının yuva kurduğunu görmektir. Hayat böylece sürer, insan zamanı geldiğinde bu dünyayı terk etse bile. Ama burada bir kesinti olduğu zaman, örneğin sevgililerden biri başka biri ile evlendiği zaman amaç ortadan kalkar ve yaşamak için bir sebep kalmaz. Yani yaşamak için bir sebebimiz vardır. Bu sebep bizi hayatta tutar ve bütün insanlar için geçerlidir. Ama böyle şeyleri hedeflemeyen kötü insanlar da vardır diyebilirsiniz. Aslında onların da bir amacı vardır, zengin olmak, herkesi kandırmak, baskı altına almak gibi. Bunlar da hedef ve yaşama sebebi sayılır. Yakalanacağını anlayınca veya bir çocuk yuvasına girip önüne geleni vurduktan sonra intihar eden katilleri düşünün. Birinin hedefi kalmamıştır, biri amacına ulaşmıştır. Her iki halde de yaşamak için sebep kalmamıştır. Buradan çıkarmamız gereken sonuç, - iyi insanlar için söylüyorum- hayatta her zaman önünüze koyduğunuz bir hedefiniz olsun. O hedefi hiç kaçırmayın. Ona ulaştığınız zaman veya hedef yok olduğunda yeni bir hedef bulun. İnsanın günün birinde ölümünü engelleyecek bir yol henüz bulunmadı ama insanın var olan ömrünü doya doya yaşaması için bu bir yol olabilir. 

İntihara meyilli insanların çevrelerine belki bir yardımda bulunur diye bir takım yararlı bilgileri derledim. 

İnsan içindeki bir sebeple duyduğu yoğun acıyı dindirmek için intihar eder. Bu yüzden intihar etmek güç değil, güçsüzlüktür. Aynı bayılmak gibidir. İnsan aldığı aşırı kötü bir haberi kaldıramaz ve elinde olmadan algı yollarını kapatır. Buradaki amaç insanın zarar görmemesidir ve aslında hayatın devamını sağlamaktır. Ama intihar her şeyi bitirir. O yüzden arada büyük fark vardır. 

İntihar eden veya intihara meyilli insanların büyük çoğunluğu deli, şizofren gibi akıl hastalıkları olan kişiler değildir. Hayatının o döneminde bir şekilde üstesinden gelemediği bir sorunla karşı karşıyadır. Fakat bizim gibi ülkelerde intihara meyilli bütün insanlara deli gözüyle bakıldığı için kişi sorunlarını ortaya koymaktan çekinir. Bunun sonucu sorun, düzelmesi mümkün basit bir depresyon iken gittikçe büyüyerek içinden çıkılmaz bir duruma döner ve kişi intihara daha çok yaklaşır. Ne yazık ki başkalarının sorunlarını anlayabilecek, ilgilenebilecek insanlar çok azdır. Bu bakımdan intihar toplumsal bir boyut kazanır. Namus yüzünden intihara zorlanan insanları da burada anmakta yarar var. 

İntihar etmekten söz etmek, intihara meyilli kişiye böyle sorular sormak sorunu tetiklemez. O yüzden böyle biriyle karşılaşıldığında özellikle havadan sudan söz etmek bir yarar sağlamaz. Fikir kişinin içinde vardır. Söz etmek veya etmemek bir şey değiştirmez. O yüzden çekinmeden sorunu konuşmak ve çözmeye çalışmak yararlı olacaktır. Bununla birlikte intihar seçeneklerini konuşmak gereksiz ve zararlıdır. İntihara niyetlenen kişi bir sebeple bu kararı almıştır, o sırada yoğun duygular ve üzüntüler içindedir. Bu noktaya geldikten sonra da hayatında başka seçenekler olabileceğini artık düşünemez. Amaç kişiyi o yoğun duyguların içinden çıkarmak olmalıdır. Başka çözümler bulunmaya çalışılmalı, var olan başka çözümler gösterilmelidir. 

İntihar etmeye niyetlenen kişiler -her zaman doğru olmamakla birlikte- bir takım belirtiler gösterir. Toplumdan ve aileden uzaklaşmak, ilgi ve konuya odaklanma zorlukları yaşamak, uyku ve iştah bozukluğu, kendini değersiz görme eğilimi, kısaca depresyona girmek, intihar etmekten söz etmek, bu konuda yazılar yazmak, umutsuzluk, karamsarlık, çaresizlik, mali yönden bozukluk, hastalık en önemlisi daha önce yaşanmış başarısız intihar girişimleri. Bununla birlikte intihar girişimi hiçbir belirti göstermeden de ortaya çıkabilir. 

Bu düşünceye sahip insanlara yardım etmenin en doğru yolu, önce bilinmiyorsa böyle bir eğilimi olup olmadığını sormaktır. Sonra eğer mümkünse kişi depresyondan çıkana kadar yardım almak üzere bir uzmana başvurmaktır. Depresyon süresi atlatıldıktan sonra birçoğu o dönemde ne kadar saçma ve yanlış davrandığını, amacının intihar etmek olmadığını, gerçekte yaşamayı sevdiğini söylemiştir. Daha sonra yeniden bir girişim olursa burada psikolojik bir bozukluk aramak gerekir. 

İntihar girişimi başarılı olsun olmasın, kişinin çevresi, ailesi bu durumdan en çok etkilenen kesimdir. Böyle olduğu için kendi kendilerini suçlar, öfke, pişmanlık duyarlar ve aynı yola başvurma girişimi, olasılığı vardır. Toplumdan kaçarlar, kendilerini soyutlarlar. Aile çevresi ve arkadaşları en büyük travmayı yaşar. Yapılacak en büyük yanlış intihar etmiş birinin yakınlarını suçlamaktır. Belki yanlış davranmışlardır ama onları suçlamak neyi değiştirir? Onlar yanlış davrandılarsa aynı yanlışlığı yapmamak için yapılması gereken, onlara destek olmak, onları yalnız bırakmamaktır. Belki aynı şeyleri onlar için de düşünmek gerekir. 

İntihar edenler genellikle çok genç ve yaşlı insanlardır. Gençlerde kişilik henüz yerleşmediği için, zorlukların üstesinden nasıl geleceğini bilmediği için, yaşlılarda da artık bir gelecek olmadığı için görülür. Gencin annesi cenaze töreni boyunca tabutun yanından ayrılamadı. Gömüldükten sonra mezarından bir avuç toprak almak istedi. İzin vermediler ve doğru yaptılar. Olan bir şeyi tersine döndürmek mümkün değil. Ama geride kalanlar güçten düşmemeli, yoksa bu dünyada yaşamak mümkün olmaz. Ne yazık ki böyle olaylar oluyor. Elimizden geldiği kadar engellemeye çalışmalıyız. İnsanlık görevimizdir. Dünyadan bir yaşam geçti. Başka yaşamlar böyle geçmesin. 

http://www.uzmantv.com/kisinin-intihara-egilimli-oldugu-nasil-anlasilir

http://www.uzmantv.com/insanlar-neden-intihar-eder

http://www.uzmantv.com/kimler-intihara-daha-meyillidir

http://www.uzmantv.com/intihar-dusuncesi-olanlar-tedavi-edilebilir-mi

http://www.uzmantv.com/intihar-edecegini-soyleyen-biri-nasil-vazgecirilebilir

Düşünceme göre öteki dünya yoktur. Ne yaşayacaksak, ne göreceksek her şey burada olacak. Bunu bir yana koyduktan sonra yakınlarını kaybedenler için belki bir teselli olur diye yazıyorum: Bir bardak su alsak, içinde ‘n’ sayıda su molekülü ve molekülleri işaretleme veya boyama şansımız olsa, bu bardak dolusu suyu Marmara’ya boşaltsak ve denizi karıştıksak, işaretli moleküller Şili’nin güneyindeki Patagonya’ya kadar gider. Buharlaşır, yağmur olur, yağar, evimize aldığımız içme sularına girer. Günün birinde içtiğimiz bir bardak suda, kesinlikle o işaretli su moleküllerinden olacaktır. 

Bir insan ölüp toprağa verildiğinde bir bardak sudan daha büyük olan insanın molekülleri işaretli su gibi toprağa, suya, havaya karışacak, bir bitkiden bir başkasına veya bir hayvana yürüyecek. Oradan bizim vücudumuza geçecek ve sevdiğimiz ölen insanla yeniden bir olacağız. Bütün dünya sevdiğimiz insanla kaplanacak. Söylendiğine göre bu dönüşüm olmasa 1-2 yıl içinde dünyada hayat son bulurdu. Günün birinde aynı şey bizim için de geçerli olacak. 

 
Toplam blog
: 153
: 18932
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Antakya 1955 Doğumluyum. O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi 1982 Mezunuyum. O zamandan beri firmalarda m..