Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '07

 
Kategori
Tiyatro
 

İntikam duygusu aşkı köreltir mi? Derya gülü…

Necati Cumali'nin güçlü eseri ''Derya Gülü''nde, alışkanlıkların ve adaletsizliğin ortaya çıkardığı ve yaşam hakkı hemen hemen olmayan kadın ve evlenme sorunu olan bir genç kız işlenmiş. İzmir'in Kilizman sahilinde geçen oyunda, yaşlı bir balıkçı ile oldukça genç karısı arasında süren geçimsizlik ve genç bir balıkçının aralarına karışmasıyla gelişen çarpık duygu ve olaylar anlatılmakta… Adana devlet tiyatrosunun bu üç kişilik oyununda , devamlı değişen ruh halleri, duygu temposu oyun boyunca hiç düşmüyor. Bireysel oyunculukların başarısı, iyi çözümlenmiş karakter analizleri, ekip uyumu, abartıdan uzak, yalın bir oyun izledim.

Bir kadının ısrarıyla istediğini yapabilmek için her türlü yolu deneyerek, erkek egemenliğine mecburiyet olgusunu kabullendirmesi, kadınların en güçlü duygularıyla neler yapılabileceğine tanıklık ediyor. Oyun sonunda kaptanın ölümü ve Sinan karakterinin gitmesiyle ortada kalan kadının duygularına tanık oluyoruz. Sonunu düşünmeden hareket etmenin ve çaresizliğin boyutlarını gözler önüne seriyor.

Oyununun konusuna uygun tempolu atmosferde en yardımcı öğe, müziktir. Özellikle, iki veya üç kişilik oyunlarda bu devamlı görülür. Bu oyunda yerli yerinde yapılan müzik girişleri, efektler ve tonlamalar oyunu izlenir kılan etkenlerden… Diğer taraftan sadece denizle uğraşıldığı zaman gelen dalga efekti , inandırıcılıktan uzak bir betimleme. Belli aralıklarla bu efekt devam etmeli.

Oyun boyunca devam eden kısık müzikten bir anca önce kurtulmalı, duygu ritmini bozuyor!

Hiç susmayan maketten bozma kuş sesi, inanılmaz rahatsız edici.

Yanan ateş iyi olmasına iyi ama, takip edilmiyor. Bazı noktalarda yanmamasına rağmen, yemek pişirilmeye çalışılıyor. Bunlara dikkat edilmeli.

(Meryem) Demet İyigün.
Meryem karakteri; iki erkek arasında kalmış, aşk-cinayet-sadakat üçgeninde gidip gelen çaresiz ama her şeye rağmen hayatını değiştirebileceğini düşünen, umutları devam eden güçlü bir karakter.

Hayatından ve yaşadıklarından sıkılmış/bıkmış isyankar kadının , kurtuluş için, güzelliğini ve gençliğini kullanarak hiç sevmediği ve zorla evlendirilen kendinden yaşça büyük kaptanı aldatması ve çizdiği profil müthiş yansıyor sahneye. Özelikle öldürme planlarını anlatırken oyunculuğu, ses tonu ve müzikle olan uyumu devasa!

Sadece ocağın üstünde kaynayan tencerenin kapağını elle açmamasını öneriyorum. Birkaç defa bezle tutmasına, kapağı açmasına rağmen yer yer kaçırıyor.

Oyunculuğuyla tavan yapan Demet İyigün oyunun en başarılı karakteri diyebilirim.

(Sinan) Devrim Evin.
Sinan karakteri ;yeni bir hayata başlarken , diğer yandan kardeşini aramak için çıktığı macerada kendini hiç beklemediği bir ortamda bulmanın tedirginliği ve çekingenliği içerisinde arayışlarından hiç vazgeçmeyen bir karakter.

Bu zorlu ve sonu belli olmayan yolda kaybedecek hiçbir şeyi olmayan erkek karakterinin, hiçliğin kıyısındaki umutsuz çizdiği profil üzerine çok çalışmalı.

Mimik ve jestler abartılı, duygu ritmini bozan, gerçekliği yansıtamayan bir çizim. Buna rağmen oyundaki, sadakat ve aşk arasında gelip gitmeleri, çaresiz ve ne yapacağın bilemeyen bir adamı çok iyi yansıtıyor. Ekip uyumuna diyecek bir şey yok. Pek sırıtmadığını söyleyebilirim.

(Kaptan) Raif Hikmet Çam.
Kaptan; yalın sade oyunculuğu görülmeye değer. Bir an bile düşmeyen tempoda en sakin karakteri canlandıran, ses tonlaması, abartıdan uzak oyunculuğu, karakter analizi çok iyi.

Anılarını anlattığı sahnelerde, uzun cümleler sıkmıyor. İçki sahnesindeki, ev sahibi ve ortamdaki büyük olmanın getirdiği sorumluluğuyla olası bir dövüşün sinyaline rağmen, seyirciyi yanıltarak duruma el koymanın hakkını veriyor. Sakin ve yaşının almış olduğu ağır karakteri başarıyla sürüklemiş.

Kaptanın ; karısına olan aşkı, Meryem karakterinin sadece istediği zaman saçlarına dokunabilmesi şartına , saygıyla yaklaşması , diğer taraftan saçına dokunurken dokunaklı mizacı başarılı. Bilindik, sevecen, ruh hali iyi çözümlenmiş bir dede karakteri gibi, yer yer sinirlendiği zaman mimik ve jestlerini ustaca kullanan bu oyuncu, sıkmayan nitelikte.

Yönetmenin oyundaki rolü.
Oyunun yönetmeni, Savaş Özdemir oyunu çözümlerken, duygunun ön planda tutulması gerektiğini iyi kavramış. Oyunculuklar üzerine düşmüş, duygu ve oyunculuğu bir arada tutarak başarılı ve adından sıkça söz ettirecek bir iş çıkarmış.

Dekorun oyuna katkısı
Dekor ve kostüm tasarımında Çağda Çitkaya'nın kostümlerine diyecek bir şey yok. Yalnız kulübedeki yatak fazlasıyla küçük. Bu gerçekliği bertaraf eden, insan zihnini yoran bir tasarım.

Diğer taraftan fazlasıyla sahnede boşluk olmasına rağmen, oyuncuların bu karmaşada yok olup gitmesini istememiş. Salt dekor anlayışıyla oyunculuğun ve duygunun önüne geçmemesi iyi. Oyuncuya gerekli yeri bırakarak rahat hareket etmesini sağlamış.

Ama nedense kulübenin kapısını unutmuş. Dışarıdaki bir oyuncuyla içerden çıkan bir oyuncunun sadece merdivenler üzerinde mimiklerle bu havayı yakalamasına neden ihtiyaç duymuş anlayamadım. Dış kapının olmayışı duyguyu zedeliyor. Oyuncunun da yükünü artırıyor.

Diğer taraftan sazlık, sandıklar, arka fondaki deniz yansıması, buna ek olarak, deniz suyunun yer alması etkileyici unsurlar. Çarpıcı bir işe imza atarak seyirciyi şaşırtmayı başarmış.

Biraz daha ışık!
Oyun boyunca kısık devam eden ışık; Goethe'nin ünlü sözünü aklıma getiriyor. Fondaki deniz yansıması, efektler başarılı . Oyunun duygu ritmini tetikliyor. Ama yer yer geciken ve zamansız karartılan ışık, mimikleri yok ediyor. Özer Kuşkaya - Kadir Karagöl ikilisinin çalışması genel olarak sırıtmıyor. Sadece biraz daha üzerinde çalışılmalı.

Adana devlet tiyatrosu; usta yazar Necati Cumali'nin hiçliğin kıyısında yaşam savaşı veren, bir hayat hikayesini sahneliyor. Duygu oyunculuğunun ön planda tutulduğu, oyun boyunca hiç düşmeyen temposuyla sezona müthiş bir giriş yaparak seyircisini bekliyor.

 
Toplam blog
: 73
: 10115
Kayıt tarihi
: 24.02.07
 
 

Tiyatro eğitimi için 3 bölgede yaklaşık 35'e yakın şehirde bulundum. 1999 yılından itibaren Tiyatro ..