Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

İpek mendil

İpek mendil
 

Günün birinde, bir adam ipek bir mendil üzerine koyu kırmızı harflerle bir kelime yazdı: Aşk. Ve onu rüzgara savururken ardından acıyla şunları söyledi: "Bu kelime, bulanın ellerine, gözlerine, kalbine ve ruhuna cenneti ve cehennemi, uğuru ve laneti bulaştırsın. Ve kim ne zaman cennette ne zaman cehennemde asla bilemesin."

Uçuştu ipek mendil. Bir kadının ayakları dibine düştü önce. Kadın ipek bir dokunuşla kayboldu hayatın içinde. Kalbine tek birşey doldu ve gözlerine tek bir hayal. Kör oldu tüm dünyaya. Sandı ki; dağlar yerinden oynayacak da ovalar dümdüz uzanacak aşkından. Sandı ki; kötülük sanki hiç varolmamışcasına toprak altında ebediyen yitip gidecek de her yan aşka kesecek buram buram. İpek mendilin hem cennet hem cehennem olduğunu unuttu kadın. Yandı, kor oldu.

Yeniden savruldu ipek mendil. Ve uzun zaman dolaştı rüzgarda. Ona layık bir el aradı durdu. Yerlere düştü kimi zaman ayaklar altında kaldı. Kimi zaman bir yerlerde unutuldu. Cenneti çokça cehennemi az yaşattı kimisine, kimine de cehennem ateşinde yakıp kül etti cennet göstermeden. Ve zaman geldi ipekli mendil bir ağaç dalına takılı kaldı. Kurtarmadı rüzgar onu oradan ya da o kalmak, dinlenmek istedi bir süre. O ağaç dalından izledi dünyayı. Belki biraz, o olmadan dünya nasıl olacak görmek istedi. Kimbilir?

Bir sabah mavi gökyüzüne kaldırdı başını. Gördü ki; benzerleri gökyüzünde uçuşmakta. Güldü haline dünyanın, o mendiller üzerine sahte, yalan sözcükler yazan ellere acıyarak güldü. Neler yoktu ki gökyüzünde. Bir adamın koynunda birbirinin kopyası mendiller vardı mesela. Ve bir kadına armağan edilmiş ve onu tüm gerçeği sanarak sarılıp ağladığı yalan mendiller. Ve daha başkaları da. Kimse gerçeğini sahtesinden ayırdedemiyordu artık. Kimse gerçeği anlamanın yolunu bulamıyordu. Çünkü yalanın içine boğazlarına kadar batmıştı tüm insanlar. Gerçeği diye sahtesine sarılıp yanılıyorlardı. Ve bilmiyorlardı; o mendillerde yalanın cehennemi yaşanıyordu.

Ve sonra, ipek mendil o koyu kırmızı harflerinin gücüyle takıldığı ağaç dalından kurtardı kendini. Uçuştu yeniden rüzgarda. Bir adamın ayakları dibine düştü. Adam aldı mendili yerden. Ve başını gökyüzüne kaldırıp baktı. Sandı ki; gökyüzünü kırmızıya kesen ve ilk rüzgarda dağılıveren mendillerden biri bu da, sandı ki o koyu kırmızı harfler yalanın ta kendisi, sandı ki kendi koynunu kana bulayan eski mendillerin benzerinden bir tane daha. Ve şaşkın adam korktu en çok da o mendilin gerçek olmasından. Çünkü cenneti ve cehennemi aynı anda yaşamaya cesareti yoktu...

Şimdi o ipek mendil gökyüzünde bir yerlerde süzülmekte ve kendine layık olanı aramakta. Şimdi o ipek mendil tüm dünyaya varlığını, gerçekliğini kanıtlamaya çalışmakta. Ve gökyüzünden şöyle bağırmakta dünyaya: "Adımlarınıza dikkat ederek yürüyün ey insanlar. İpek bir mendili çiğneyip geçebilirsiniz."

Resim: Adonis ve Venüs- Francesco Albani
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..