Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '10

 
Kategori
Siyaset
 

Irak'la ilgili düşüncelerim!

Irak’a gideceğim günün hemen öncesinde, terhis olduğum askeri birliği ziyarete gitmiştim. Kurmay Başkanımızı da gördüm. Irak-İran savaşının en hararetli dönemiydi. Irak’a gideceğimi söylediğimde şöyle dedi.

“Irak bu savaşı kaybedecek!”

Basında, radyoda, duyduklarımdan, okuduklarımdan farklı bir görüştü bu! Onlara göre Irak iyi götürüyordu işi!

Gidince gördüm, anladım durumu! Savaşın en uç cephesindeydik. Irak son nefesini veriyordu.

Irak, çok farklı bir yapıda bir ülkeydi. Büyük çoğunluğu Şiiydi. Kuzeyde Kürtler ,az daha içerilere doğru Türkmenler ve Sünni Araplar vardı. İdare Sünni Baasçıların elindeydi ve Saddam Hüseyin de baştaydı.

Saddam’ın altı oyulmaya başlamıştı!

Irak’ta ,1968 yılında Hasan El Bekir yapılan bir darbeyle iktidara geldi. Darbeyi general Hasan El Bekir yapmış görünüyorsa da ipler Baas lideri Saddam Hüseyin’in elindeydi. Daha sonra da fiilen Irak’ın tek hakimi oldu.

Irak’ın İran ile arasında Şaddülarap su yolu anlaşmazlığı vardı. İran bu nedenle Kuzey Iraklı Kürtleri kışkırtıyordu. Saddam Hüseyin, İran’la bu konuda Cezayirde bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma aslında Saddam Hüseyin’in zoraki imzaladığı bir anlaşmaydı. Şah’ın devrilmesini ve Humeyni’nin iktidara gelmesini fırsat bilen Saddam Hüseyin İran’a savaş açtı. Başta istediği gibi götürüyordu savaşı. Modern silah donanımı vardı. Arap ülkelerinden de büyük destek görüyordu.

Savaşın olmazsa olmazları vardır. Modern teçhizat. Yetişmiş ordu ve buna bağlı olarak moral motivasyon. Bir de lojistik.

Bu savaşta gördüğüm şuydu.

Irak ordusu vurucu güç olarak modern bir araç gereçe sahipti. O kadar ki Bağdat ve Kut şehrinden Amara cephesine gönderilen tanklar, toplar ,zırhlı taşıyıcılar sebebiyle yol üç gün trafiğe kapalı kalıyordu. Bunları gördüğümde gıpta ediyordum. Aradan bir hafta geçiyor, aynı teçhizat Dizful cephesine yollanıyordu. Savaşlarda çok cephe açmak ordunun komuta ve lojistik idaresine zaafiyetler verirdi. Komutanımın da teşhisi bu yöndeydi.

Bir de moral motivasyon!

Uzayan bu anlamsız savaş, askerin savaş kabiliyetini gittikçe düşürdü. Bezginlik, firarlar, karşı propaganda, Irak ordusunun moral motivasyonunu bitirdi. Çevremize karargah kurmuş birliklerden bu intibayı edinmiştim. Askerlerin savaşa mı yoksa pikniğe mi geldiği anlaşılamıyordu.

Aslında diğer Arap ülkeleri Irak’ın bu durumundan memnundular. Çünkü Saddam Hüseyin onlar için bir tehditti. İran’ı dize getirmiş bir Saddam’ın önünde durmak mümkün değildi. Dolayısıyla İsrail, dolayısıyla Amerika ve Türkiye!

Bugünlere yansıyan tüm planlar seksenli yılların başında hazırlandı.

Evet; Saddam gidecekti! Gittikten sonra nasıl bir Irak vücuda getirilecekti?

Kuzeyde Kürtler ve Türkmenler, ortaya doğru Sünni Araplar ve ülkeyi ezici bir çoğunlukla kaplayan Şii Araplar!

Böyle bir demografik yapıya sahip ülkede taşları yerine oturtmak da zordur! Hatta imkansız gibi birşeydir.

Arap ülkelerinin de durumu zordur. Bir yandan Saddam Hüseyin’in yeniden palazlanması tehlikesi, diğer yandan kontrolsuz bir Şia ayaklanması ve bunun kendi iç yapılarına sirayet etmesi onları endişeye sevk etmektedir.

Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal etmesi, çevre Arap ülkelerinin endişelerinde ne kadar haklı olduklarını gösterdi. Saddam, prestij mücadelesine girişmişti. Hem halkının dikkatini başka yöne kaydırıyor hem de Araplara güç sunumları yapıyordu.

Arapların toplanıp Saddam Hüseyin’in üzerine gitmesi mümkün değildi! Halkları gözünde Saddam bir Hazreti Ömerdi!

Evet! Saddam’ın İranla olan savaşı ,halkın gözünde Hazreti Ömer’in İranlıları Kadisiye savaşında yenmesi ile özdeşleştiriliyordu!

Ancak Amerikanın bir müdahalesi bir çözüm olabilirdi.

Bunu Türkiye dahil herkes istedi! Çünkü böyle olursa İran sessiz kalabilirdi!

Birinci körfez harekatı, Saddam Hüseyin’i lokalleştirme amacı taşıyordu! Artık Saddam Hüseyin komşuları için tehlike olmaktan çıkmıştı.

Ama ikinci ve daha büyük bir tehlike kapıdaydı!

Bir gece ansızın gelen bir Şia ihtilali!

İktidarı pamuk ipliğine bağlı kalmış bir Saddam Hüseyin’in artık gitmesi gerekiyordu. Çünkü biri her an koparabilirdi bunu!

Amerika, güneyden yaptığı ve dünya savaş tarihinin kaydettiği en kolay harekatla Bağdat’ı aldı. Saddam’ın kendi komuta kademesi bile sevinmiştir buna! Çünkü her an bir tankın arkasında sürüklenerek parçalanabilirlerdi. Bu yöntem Irak’ta önceleri denenmiş bir yöntemdi.

Saddam Hüseyin gitti!

Şimdi sıra Şiileri yola getirmekti!

Şiileri yola getirmek demek, İran’ın Irak üzerindeki baskısını en aza indirmek demekti. Dikkat etmişseniz Güneyde yoğunlaşmış Şii Arap nüfusa karşı İngiliz birlikleri konuşlandırıldı. Basra, Amara , Kut gibi şehirlerde İngiliz askerleri görev yaptılar!

Neden?

Çünkü bu bölgede İngilizlere karşı büyük bir sempati vardı! Ve çoğunlukla burada görevli yüksek erkan, İngiltere’de eğitim görmüş kişilerdi. Amerika burada risk almadı. Küçak çaplı olaylar dışında sakin bir güney Irak’a şahit olduk.

Çevre Arap ülkeleri açısından bakarsak olaya, bugün Iraktaki gelişmeler, onların istediği rotada gitmektedir.

Biz bu oyunun neresindeyiz?

Bir dahaki yazımda .

 
Toplam blog
: 1640
: 466
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

Doğum tarihim değişmedi ama çok şey değişti bu güne kadar. En başta, dede oluyorum! Evet; şaşırdı..