Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '10

 
Kategori
Sosyoloji
 

İran neden Iraklaşmak istiyor?

İran neden Iraklaşmak istiyor?
 

ÇERNOBİL Nükleer Santralı kazasından çevreye yayılan''nükleer asit serpintisi'' (www.pyradyne.com)


Son bir kaç yıldan bu yana AKKUYU'da ya da SİNOP'ta ivedilikle bir NÜKLEER SANTRAL kurulması çabası var. Anlaşılan bu santral için TÜRKİYE'de pek çok yer var da en iyileri olarak şimdilik denize çok yakın bu yerler düşünülebilir denilmek isteniyor.

Her iki alannı da adım adım dolaşmış olduğım için: Vatanımızın İREM BAĞLARI kadar güzel bu cennet alanlarından birine BİR KAÇ ATOM BOMBASI gücünde BİR ATEŞ TOPU yerleştirmek kabadayılığını gösterenler için herkes üzerine düşen uyarı görevini yapmak zorundadır.

Tehlikeli alanlar olması bakımından silah üretimi ile elektrik üretimine sürekli olarak kuşku ile bakılan NÜKLEER ENERJİ dışındaki alanlarda pek çok faydaları bulunmaktadır. Gerçekte Batılı ülkeler de bir anlamda: Biz bu belâyı başımıza sardık. HİROŞİMA, NAGAZAKİ ve ÇERNOBİL'den de gerekli dersleri çıkarttık. Ne ki sizler bu işlere yeltenmeyin. Gerektiği gibi denetlenemez ise insanlık için zarralı olabilir. Olaki elinize aldığınız her silah için çevrenize saldırmaktan hiç çekinmediğiniz için, bu sihirli ve tehlikeli güç ile de bazı dengesizlikler yaparak olmadık işler yapabilirsiniz, demek istiyorlar.

Ancak yine de çok kârlı bu alanda kendi denetimlerinde olmak şartı ile ile her türlü yatırımı yapmaktan da geri durmuyorlar. Ne ki Batı'ya rağmen SSCB'nin bu alandaki başarısı karşıısnda kıskançlıktan bir an bile geri durmayan BATI bugünkü RUSYA FEDERASYONU'nu geçen dönemin bir mirasçııs olması bakımından ÇERNOBİL(artık y o k) ile ERİVAN'daki METZAMOR nükleer santrallerindeki patlamalar ve sızıntılar yüzünden; bu alanda pek yetkili görmüyor. Bu bakımdan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu da yakınlarımızdaki bu nükleer santraller için, olası tehlikeleri önceden öğrenebilmek bakımından çok geç de olsa RESA adlı bir erken uyarı ağı kurmuştur(2007). Kuşkusuz bu izleme ağına İRAN'ın BUŞEHR'deki nükleer santrali de eklenmiştir.

Unutmayalım ki KÜRESEL ISINMA konusundaki etkenler arsında ne yazık ki bu gibi DEV YATIRIMLAR'ın ne gibi etkileri olduğunu bilemiyoruz. Çünkü bu ve benzeri pek çok zararlı SANAYİ FAALİYETİ dünya kamuoyundan bilinçli olarak saklanmaktadır. Bana göre yakın mesafeli çarpışmalar için kullanılabilecek silahlar dışındaki bütün SİLAH ÜRETİMİ bir an önce durdurulmalıdır. Çünkü BATI dahil BİZ de İNSAN HAKLARI HAVARİSİ değil miyiz? Oysa başta BATI'nın ATİNA'dan apardığı göstermelik DEMOKRASİ OYUNU olmak üzere, pek çok olayda olduğu gibi bu işin içinde de: Ele verir talkını, kedi yutar salkımı, benzetmesi olduğunu hepimiz biliyoruz. Ne yazık ki bilinen bazı saiklere bağlı olarak, bile bile İNSANLIK İÇİN tehlikeli sulara yelken açılmak istenmektedir.

TÜRKİYE'de ben de nükleer enerji santralleri kurulsun istemiyorum. Atalarımızın: Para parayı çeker, sözüne uygun olarak gelişeceğini sandığım tasarlanmış olan O BİR TEK NÜKLEER SANTRAL bile giderek; ihale sürecinde içinde çok cazip imkanlar(!) saklamakta olduğundan, kim bilir daha nice siyasi kadrolar için gelecekte nicelerinin kurulmasına yol açacaktır. Çünkü BATI'nın her buluşu gibi bu buluşu da binlerce tehlikeler ile doludur. İNSANLIK için nice tehlikeler içermektedir, nükleer enerji. Unutmayalım ki bugün nükleer santrallere sahip olan ülkeler aynı zamanda dünya silah ticaretinde de önemli roller oynamaktadırlar. Bugün kendi silahımızı bile üretmekten aciz bir duruma düştüğümüzü düşünecek olur isek; yabancı teknoloji ile kurulacak olan bir nükleer tesisin ne gibi bağımlılıklar ve ne gibi kıskaçlar yaratacağını son İRAN örneğinde de gördüğümüz gibi, önceden kestirmek hiç de zor değil.

Son günlerde tartışılmaya başlanıldığı gibi dış güçler ya da uluslararsı denetleme sizin kullanacağınız ''bir tek uranyum çubuğunu bile'' elinde bulundurmak gibi bir yaptırım istemek mevkiindedir. Bu gelişmeler karşısında: Tavşan kaç, tazı tut, oyununu pazarlamakta olan tüccar MOSKOVA derin bir sessiziğe gömülürken yapayalnız İRAN da kendisini zor savunabilir bir duruma düşmüş; diplomatik kelime oyunları ile; can siperane bir çıkış ile üretime başlamıştır. Sanırım içinde nice siyasi açılımlar ile nice ekonomik kaygıların bulunacağı kızılca kıyamet de yakında kopacaktır.

Özellikle bu bağlamda kurulduğu ilk yıllardan bu yana komşusu MÜSLÜMAN ÜLKELER'e göz dağı veremekten ve savaşlar açmaktan çekinmeyen IRAN İSLAM CUMHURİYETİ nasıl oloyur da Osmanlı ya karşı İSTANBUL'u elegeçirmek için giriştiği mücadeleler ile PLEVNE SAVAŞLARI'nda da gördüğümüz gibi sürekli olarak ORTODOKS HALKLARI'nın SAVUNUCUSU ÇARLIK RUSYA'sının devamı olan RUSYA FEDERASYONU(imparatorluk demenin yeni söylemi) ile kolkola girebilmektedir. Otuz yıl öncesinden bu güne bakacak olrsak: İRAN'ın FRANSA ile ALMANYA'dan sonra BATI'ya açılımındaki en önemli basamak olarak RUSYA'yı seçmiş olması onun İSLAM DEVRİMİ(1 Şubat 1979)'nden sonra bazı kışkırtmalar ile içine itildiği ve bazı ''mukaddeslik''ler adına acımasızca kardeşin kardeşi vurduğu IRAK SAVAŞI (1980-1988)'ndan sonra, günden güne çırpınmaya başladığı en büyük açmazlarından biri olsa gerek.

İRAN'da yaşanan son siyasi değişim istekleri yanında RUS TEKNOLOJİSİ'ne daynarak birnükleer santral kurmak istemesi duurmunda ortaya çıkan ABD odaklı baskılardan dolayı şunu sorabiliriz: İRAN neden IRAKLAŞMAK istiyor? Ayrıca her bakımdan hayrımıza olan nükleer tıp için EVET ancak MİLYONLARCA belki de MİLYARLARCA İNSAN için en büyük tehlikelerden biri demek olan NÜKLEER ENERJİ de NÜKLEER SİLAHLAR da en büyük düşmanımız olarak bilinmek zorundadır.

HİROŞİMA ile NAGAZAKİ(1945) ve peşinden de ÇERNOBİL(1972, 1986) ne çabuk UNUTTURULDU? İşin içinde RUSYA, FRANSA, ÇİN ve ABD'nin bu ihalelerden kazanacağı MİLYAR DOLARLAR ile dağıtacakları uluslararası teamüllere uygun düşen(?) İHALE KOMİSYONLARI ile İHALE KIYAKLARINI bilmeyen mi aramızda? Artık ''mollaların yönetmediği İRAN'' pek çok çıkarı yanında RUSYA'nın siyasi desteğini BİR NÜKLEER SANTRAL olarak bağrına basabilmek için bu çirkin tuzağa düşmüştür.

Unutmayalım ki her siyasi ilişkinin ve yumuşamanın arkasından pek çok ekonomik, ticari ve askeri tuzak dayatılmaya başlanılacaktır bazı kişiliksiz yönetimlere. Bunlardan biri de bilindiği gibi SADDAM HÜSEYİN yönetiminin IRAK DEVLETİ idi. Gizli gizli silahlanmak uğruna giriştiği yalan dolanlardan dolayı IRAK'taki KÜRTLER ileTÜRKMENLER'e uyguladığı baskılardan sonra gelişen 2003'teki BİRLEŞİK GÜÇLER İŞGALİ sonucunda eski yurttaşlarımızn başına neler geldiğini hepimiz biliyoruz.

Bu da o yönetimler ile peşlerinde sürüklemekte oldukları MİLLETLER için çöküş felâketlerinin en önemli göstegelerisir. OSMANLI DEVLETİMİZİ ne batırdı sanıyorsunuz? Başta ele geçirdikleri TEK YÖNLÜ KAPİTÜLASYONLAR ile üç kıtaya egemen topraklardaki kaynakları ve el sanatları ile tarım ürünlerini sömüren BATI ne yazık ki yine OSMANLI'nın elbette bugünkü bizlerin de aleyhine olarak kurdurduğu YUNANİSTAN'dan sonra 1838 tarihli TİCARET ANLAŞMASI ile onu izleyen diğer anlaşmaların da etkisi ile HASTA ADAM'ı gözlerini bile kırpmadan, öldürmüşlerdir. Anlaşılan o ki uluslararası TİCARET pek de masum bir şey değildir. Bu anlamda tarihte pek çok örneği olsa da öellikle ASURLU TÜCCARLAR'ın HİTİTLER'e, ÇİNLİ TÜCCARLAR'ın da ÇİN ordularının nice saldırılar ile TARIM HAVZASI halklarına karşı neler yaptıklarını untmayalım.

Bu gelişmelerde ALMANLAR-MACARLAR ile AVUSTURYALILAR da masum sayılamaz. Bu konuda lise yıllarındaki tespitimi nice okuduklarım ile tarttıktan sonra yine aynı düşünceye ulaştığımı gördüm: Feltmareşal MOLTKE'den sonra yeni bir KUDÜS düşü gören BİSMARK'a ondan da Gen.GOLTZ'a; FALKENHEIN'dan ne yazık ki bütün iyi niyetlerine rağmen LİMAN VON SANDER'e kadar hepsi de bizi çökertmek ve paylaşmak için birer KATALİZÖR GÖREVİ üstlenmişlerdir.

1980'lerden beri AKKUYU için düşünülen ve son yıllarda da SİNOP için ihaleye çıkılma aşamasına gelen NÜKLEER ENERJİ SANTRALİ için bana göre başta TÜRKİYE ATOM KURUMU olmak üzere Hükümeti'in ilgili bakanları çok yanlış bir işe doğru yelken açmış bulunuyorlar. O gibi KAZALAR eskidendi, demek bu gibi çok tehlikeli işlemlerin yoğun olarak yapılmaya kalkışılmasını hiç de MASUM göstermez. RUSYA'nın TAHRAN'a kurduğu NÜKLEER SANTRAL bana göre İRAN için bir KORKUNÇ İVAN saldırısından önceki masun bir TRUVA ATI'ndan başka bir şey değildir.

İşte bu kapsamda önümüzdeki çok önemli bri örnek olması bakımından TÜRKİYE dışa bağımlılık yolundaki bütün çabalarına bir de NÜKLEER SANRAL(ler) eklemek gibi bir sürece girecek olur ise bir bütün olarak GELECEĞİMİZİN nasıl şekillenebileceğini de şimdiden sorgulamak zorundayız. Unutmayalım ki içinde süürklenmekte olduğumuz KÜRESELLEŞME içinde barındırmakta olduğu pek çok teslimiyet alanları bakımından; değerlerin, ilişkilerin ve madeenin yeniden yorumlanması demek olan TOPLUMSAL ve KÜLTÜREL DEĞİŞİM'in en önemli manivelalarından birisidir. Bu sürece artık DOST ve MÜTTEFİK olarak kol kola girilen RUSYA'ın yanında İRAN'ın da girmiş olduğunu söylemek mümkün.

Oysa bu tehlikeli yol tarihinde ilk olarak, çok dengesiz de olsa, refahı yakalamış olan İRAN TOPLUMU için pek çok açmazları da taşıyor. Bana göre artık mütefekkiler yetiştiremeyen İRAN biraz palazlanınca RUSYA desteğinde önce IRAK'a sonra İSRAİL'e şimdi de büütn dünyaya meydan okumaya kalkışıyor. Bu da kavgacı ve saldırgan PERSLER'den beri gelen bir tutkudur, desek bile artık geçerliliği yok. Belki de Batı karşısında yenik durumlara düşmüş olan genç İRAN İSLAM CUMHURİYETİ düşüncesi KONYALI Mevlana Celalettin-i RUMİ 'nin mi etkisinde kamaktadır, diye de düşünmekteyim.

Sanırım MEVLÂNA Hazretleri(Afganistan Belh 1207- Konya 1273)'nin ''sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik'' çağrısı unutulmuş ve sonunda da sanırım O'nun aşağıdaki şiiri İRAN yöneticileri için bir rehber olmaktadır:

''Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta.
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım''

Oysa MEVLÂNA o şiirinde akıl sahiplerine :

''Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim''
diyor aynı zamanda.

Bizdeki gelişmeler ile bazı benzerlikler kurulabilmesi bakımından İRAN'da ''kuvveden fiile'' geçmiş olan NÜKLEER SANTRAL işi bakalım bizde nasıl bir süreç izleyecek. Bu anlamda kimin kime nazire yaptığını ya da kimin durup duruken milletini müreffeh bir düzeye yükseltmek yerine neden dışarıya para kaptırmak hevesine düşmekte olduğunu sanırım artık daha çok yazmak zorundayız. KÜRESELLEŞME öncülerinin çıkarları uğruna yine de kandırdıkları bazı kişilerin beyinlerine işleyerek, çatışmalara yön vererek uzun bir dönem daha refahı yaşayacaklarından kimse kuşkulanmasın.

Ne olur kimse bin dereden su getirerek kimseyi uyutmaya çalışmasın: Bir kaç kişinin KEYFİ(!) için NÜKLEER ENERJİ SANTRALI'na yetki elimizde iken EVET diyelim, diyenleri üç kelime ile DÜŞÜNCESİZİN TEKİSİN ARKADAŞ diye suçlayabilirim ancak. Bir düşünce işçisi başka ne yapabilir ki?

Ülkemizdeki ve dünyadaki SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI pek çok konudaki yanlış gidiş karşısındaki suskunluklarını bozarak, umarım bu konuda gerekli tepkileri verirler. Yoksa YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR!

ERZURUMLU İbrahim HAKKI HAZRETLERİ (Erzurum Hasankale 1703- Siirt Tillo1780)'nin dediği gibi işimiz hayır duaya kalmıştır:

''Görelim MEVLÂM neyler

Neylerse güzel eyler''

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..