Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

İş, Toplumun aynasıdır

Severek calışma insanı disipline eder. Ona, kurallara saygı ve itaati öğretir. Düzenli iş yaşamı, insana, düzene uyma alışkanlığı kazandırır...

Daha, evden işe varıncaya kadar, tüm enerjisini ve yaşam zevkini kaybeden insandan, iş verimi ve insana saygı beklenemez. Yorgun zihin, her türlü disiplinsizliğe açık bir zihindir...
 
Evde, anne-babadan, okulda, ögretmeninden, işte, işvereninden, aynı disiplini ve düzeni göremeyen insandan, sevgi, saygı ve uyum göstermeyi beklemek, o insanı, ikiyüzlülüğe itmek demektir. Toplumumuz bu yüzden, her ortamda, maalesef bu ikiyüzlülüğü göstermek-yaşamak- zorunda kalıyor.

Düzenli bir işi olmayan insanın, düzenli bir yaşamı da olamaz. Düzensiz yaşayan insan, uyumsuz, stres içinde, sağlıksız, bu yüzden de, topluma saygısı olmayan bir insana dönüşür. Bu insanlar toplumu oluşturmaya başladıgında, o toplumda kavram kargaşalığı ile birlikte anarşi da hüküm sürer.

Sağlıksız ortamlarda yetişen çocuklar da sağlıksız olurlar. Hele, doğru bir eğitim sürecinden geçmeyen, bilgi kullanma alışkanlığı kazanamayan, yaşamında öğrenmeye ve araştırmaya yer ayıramayan bireylerin oluşturduğu toplumlardan, bırakın çağdaş olmayı, sağlıklı davranışlar bile beklenemez...

Böyle olunca da, insan zihninin kolaycılığa meyilli olması yüzünden, kendisini ifade edebilmek için, işin en kolayına kaçarak, kendini simge ve söylemlerle veya kendisine ilk kucak açan tarikatlara ya da ideolojik gruplara katılarak enerjisini bir şekilde gidermek zorunda kalıyor. Doğaldır ki, dolu bardağın tekrar su alabilmesi icin, önce boşalması gerekmektedir.. Enerjisini, sağlıklı bir şekilde boşaltamayan, (mesela, çocuk ve genç okuyarak, yetişkin insan çalışarak) insan, yanlış yollarla da olsa mutlaka bu dolu enerjisinden kurtulması gerekir ki, tekrar yeni bir enerji kazanabilsin. Yaşam, canlıdan süreklilik bekler. Bu süreklilik, tekrarlanan enerji alış-verişi ile sağlanır. Doğanın vazgeçilmez bu kuralına uyum sağlayamayan canlıdan sağlıklı, düzenli, uyumlu bir davranış da beklenemez. Onun içindir ki, demokratik ülkelerin anayasalarında, `yaşama ortamı` bir yasa ile garantı altına alınmıstır.

Buna rağmen, Türkiye’de hemen hemen her kurum, yan yolları ve bağlantıları olmayan "Boğaziçi Köprüsü" gibidir. Çalışan insanının bile hiçbir güvencesinin olmaması, haliyle, insanlar üzerinde olumsuz etkiler yaratmakta; bu da, mutsuz, huzursuz, sağlıksız olmalarına neden teşkil etmektedir... (Başbakanın, üçüncü boğaz köprüsünün, bağlantı yollarından ayrı olarak ihaleye çıkarılacağını söyleyince, ”tamam” dedim, ”taşlar şimdi yerine oturdu. Halkın huzurunu, mutluluğunu düşünmek, iktidara gelenlerce ’lüks’ sayılmakta..”( Bağlantısı olmayan köprü  / halkımıza yakışır doğrusu!).
 
Yetişkin insanların olması, yetişkin toplumların olması demektir. Yetişkin insan, doğru bir eğitim sürecinden geçmekle oluşur. Doğru eğitim, ancak, amacı; insana kendi yaşantısı yoluyla bir takım bilgi ve beceriler kazandırabilecek olan eğitim sistemidir. (40`lı yıllardaki, Köy Enstitüleri gibi).Yoksa, doğru eğitim; boş hürafe ve batıl inanışlarla dolu, günlük yaşamda bir işe yaramayan bilgiler toplamı değildir.

"BAKMAKLA VE ANLATMAKLA ÖĞRENİLSE, TÜM  KEDİLER KASAP OLURDU."

Eyleme dönüşmeyen bilgi, bilgi olmaz. Çünkü, bilgi bir kudretse, bilmek `muktedir olmak`, yani, yapabilmektir. Bilgi sayesinde insan, olayları sadece anlamak ve yorumlamakla kalmaz, onları etkileme ve değiştirme gücünü de kazanır. (Bizim sistemimizde bilgi var, bu bilgileri davranışa dönüştürme yok.)

"DÜŞÜNCELERİNİ DAVRANIŞA İNDİREMEYENLER, BOŞ BOĞAZLARDIR."

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..