Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '13

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

İş bulmak değildi aslında mesele

İş bulmak değildi aslında mesele
 

Saat sabahın 06.30'u

Yüzümde keskin bir soğuğun izi ve kulağımda Teoman'ın sesi. "Senden Önce Senden Sonra" diyor.

Sokakta bir çift ince topuk sesi, beremle biraz daha kapattığım yüzüm ve hızlı adımlarım…

Tüm bunlar olurken; yaşadığım tüm karmaşık ve sancılı sürece rağmen işimi ne kadar da özlediğimi fısıldıyorum içimden yine kendi kendime, kendi iç sesimle. Biraz suçlu, biraz pişman, biraz öyle, biraz böyle...

Neredeyse iki yıl olmuş. Biri bana, hadi bakalım sağlıklı yaşam yürüyüşü, saat 06.00'da kalk çık dışarı, dese. Efendim, duyamadım derdim. Hele ki ufaklığın mızmızlanmasıyla bölünen uykuların ardından. Olmazdı, yapmazdım. Her ne kadar hayatım boyunca sportif insanlara özensem de içimden, usulca şükrederdim kilo derdimin olmayışına. Oysaki yürümeyi de bir o kadar severken, Alışkanlık meselesi, bedenini, ruhunu, hayatını alıştırma meselesi.

Evet, şimdi durum farklı. Şimdi, sabahları  bazen 10-bazen 25 dakikalık bir yürüyüş; Kah Teoman’ın sesi, kah yabancı dil pratiği geçip gidiyor zaman. Eeee, iş görüşmelerimde pek bir dikilivermişti karşıma bu yabancı dil konusu.

Yeni düzenime alışmaya çalışıyorum. Son 1-2 gündür şanslıyım, öyle güzel bir gökyüzü var ki başımın üzerinde. Mis gibi, tertemiz havayı içime çekiyorum. Yürüyorum, yürüyorum. Oh diyorum, ne kadar zamandır böylesine bir yalnızlıkla kol kola gitmemişim bu yollarda. Bazen iyi geliyor insana. Yalnız olmadığımı bildiğim yalnızlıklarım, yalnız kalma çabalarım hep iyi gelmiştir bana, çok sevmişimdir.

Bir heyecan gizli, bir panik havası ama hayır belli etmek yok! Daha ilk günlerden belli etme bakalım duygularını, iki seneye rağmen iş demek profesyonellik demek değil mi? Olsun, ben neysem oyum ama, hiçbir zaman poker suratlı olmadım, hiiç de olmak istemedim. Seviyorum yaptığım işi, güzel bir ilişki kurmak, insanlara bir şeyler anlatmak, hayallerine ortak olmak çok değerli bir duygu benim için. Her şey bununla başlamıyor mu zaten, disiplin, çaba, aidiyetlik duygusu, başarma azmi, her şey böyle başlıyor.

Satışla, pazarlama ile ilgili onlarca seminere katılabilir; yüzlerce kitap okuyabilirsiniz. Ama içinizdeki çocuksu heyecan, ilgi, sevgi, gözlerinizdeki ışıltı olmazsa; sıcacık karşılamazsanız müşterinizi hepsine geçmiş olsun derim. Aaaa bir de oldum piştim demeyeceksin. İnsan olarak bile ne kadar hamken, olmak ne demek? Yeni nesil arkadaşlarımızın düştükleri en büyük tuzak bu sanırım. Bundan sıyrılanın yolu açık olsun. Bir de ben, her şeyi satabilirim özgüven balonu vardır, en çok uzak durmaya çalıştığım çalışan tipidir ama bu da başka bir anlatının konusu olsun.

Yaa, işte böyle Ayşegül Hanım. Armudun sapı; üzümün çöpü diye diye az kalsın evde kalacaktın. Bazı görüşmelerimden –olmayacağını hissedince- nasıl sevinerek ayrıldığımı hatırlıyorum da yaz sonunda. Ne kadar insancıl duygular, ne kadar insana özgü çelişkiler, kararsızlıklarmış meğer şimdi anlıyorum, demek daha zamanı gelmemişti o zaman. Her şey oluyor, her şey bitiyor ve hayat devam ediyor. Tam da bu noktada diyorum ki kendime, iş bulmak değilmiş mesele aslında. İş seçmekmiş. Ailemi mağdur etmeden, 2 yıl önce yorgun ve kırgın bıraktığım yerden çok daha başka bir enerji ile, sevdiklerimi üzmeden bir iş seçebilmekmiş. Elimden geldiğince, olabildiğince hassas ve özenli davranmaya çalışmak çabası imiş.

Komik komik, küçük insanların laf kalabalığını dinledim bu süreçte bazen. İki çocukla? Siz? Nasıl çalışacaksınız? Yapabileceğinize inanıyor musunuz? İçimden gülümsüyordum. Benim nezaketten uzak insanım! Önünde duran özgeçmişe bakıp bunu sormak için mi davet ettin beni bu görüşmeye diye sorasım geliyordu. Ülkemizde tüm işyerlerinde çalışanlar bekar ve çöpsüz üzüm müydü acaba? Hem öyle olup da hayattan keyif almayı bilmeyenlere; içinde işine bağlılık duygusu olmayanlara, mutsuz, bıkkın, depresif ruh hali ile geçimsiz, yüzü sirke satanlara ne diyeceğiz?

Eyvah eyvah! Her biri ayrı bir hikaye olur ama anlatmayacağım daha fazla, neyse

Şimdi

Yepyeni bir sayfa açılıyor.

İş hayatı zor, anne olmak da öyle.

Ancak, değil mi ki “evet yine de çok güzel ve değer” kelimelerini ekleyebiliyorsun; o halde kapat tüm duyularınıı seni aşağı çeken enerjilere.

Hem bahar yaklaşırken;

Hem güzel de  bir kitaba da başlamışken Ayşe Kulin’in derinlikli kalemi ile .Hediye paketimi açtığımda kitabın kapağı enteresan bir yolculuk olacağını söylüyordu!

Akşama doğru azalırsa yağmur
Kız kulesi ve adalar
Ah burda olsan
Çok güzel hala İstanbul?da sonbahar

Derken Teoman…

 

 
Toplam blog
: 15
: 1080
Kayıt tarihi
: 18.12.12
 
 

Hayatın sıradan olmadığını düşünen, bir yanı yazma eylemi için deli divane olan, iki harika annel..