Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '12

 
Kategori
Kültürler
 

İş Güvenliği Kültürünü oluşturmak

İş Güvenliği Kültürünü oluşturmak
 

Türkiye ölümcül iş kazalarında Dünyada ve Avrupa’da hiç de parlak olmayan bir yerde. Sürekli iş kazaları oluyor etrafımızda. Örneğin son 6 ayda 366 vatandaşımız iş kazaları sonucunda hayatını kaybetmiş. Bu konuda ülkemizde acilen bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var. Ancak bunu tek başına çalışanlar başaramazlar. Sorumluluğu tek başına çalışanların almalarını bekleyemeyiz. Öncelikle şirket kültürünün bu güvenlik ortamını sağlaması beklenir. Bu nedenle dünyanın her yerinde iş güvenliği konusunda ilk başta işverenin sorumlulukları tanımlanır.  Zaten  daha geçenlerde yeni çıkan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası (İSG Yasası) da bunu açıkça söylüyor.

6331 Sayılı İSG Kanunu
...
İşverenin genel yükümlülüğü
MADDE 4 - (1) İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
a) Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
b) İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
c) Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır.
ç) Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.
d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.
(2) İşyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.
(3) Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez.
(4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz.

O halde işverenler sorumluluklarının gereği olarak öncelikle güvenli/emniyetli bir iş ortamını sağlamaları gerekir dediğimizde yanlış bir şey söylemiyoruz. Peki bu güvenli iş ortamı nasıl sağlanacak? Kimi işverenler, dünyada bu konuda bir model olan OHSAS 18001 standardından yararlanabileceği gibi kimi işverenler de mevcut iş kanunu mevzuatları temelinde işyerlerinde kendi çalışmalarını yapabilirler. Bunun yapılabilmesi için kendi içlerinden bir çalışanı bu işlerle görevlendirmeleri yararlarına olacaktır. Zaten devlet de mevzuat da İş Güvenliği Uzmanlığı adında yeni bir görev tanımlıyor. İşte bu İş Güvenliği Uzmanı, şirket içinde mevcut durumun analizini yaparak, tehlikeleri ve riskleri ortaya çıkaracak ve çalışanları bu risklere karşı sürekli uyanık olmaları ve gerekli önlemleri almaları için teşvik edecektir. Bazen bu çalışmalar yapılırken iş organizasyonunun tasarımı da değişebilir. Bu gibi daha emniyetli düzenlemeler mevcutsa, bunların da işyerine adapte edilmesi gerekir.

Tabii, İş Güvenliği kavramı ve güvenlik/emniyet kültürü eğitim çalışmaları olmadan şirket içinde yerleşemez. Bunun için çalışanların işe başladıkları andan itibaren hem oryantasyon eğitimi, hem de iş yapacakları birimi ilgilendiren eğitimleri planlı bir şekilde almaları gerekir. Şirketler, bu konuda zihniyet değişikliğini nasıl sağlayabiliriz diye kendilerine çok sık, sorular sormalıdırlar. Bu zihniyet değişikliğini gerçekleştirmek için son yıllarda dünyada “Davranış Odaklı Emniyet – Behaviour Based Safety” kavramı gelişmeye başladı. Artık şirketler, çalışanlarına iş güvenliği ile ilgili mikro psikolojik destekler, eğitimler aldırmaya başlıyorlar. Çalışanlar, işletme içinde tehlikelere karşı sürekli tetikte oluyorlar ve yanlış hareketlerin hemen düzeltilmesi için aksiyonlar alıyorlar. Yani Mühendislik disiplini ile Psikoloji disiplini birlikte çalışıyor. Tabii bu tip eğitimler, çok tehlikeli ve tehlikeli işler için geçerli. Yani inşaat, madencilik, metal sanayi, nükleer tesisler, taşımacılık vbg. Ama sonuçta her işletmenin kendi iş güvenliği kültürünü bir şekilde oluşturması için ciddi çalışmalar yapması gerekiyor.

Bugün iş kazalarını incelediğimizde görüyoruz ki en çok kazalar 50 kişiden daha az çalışanı olan işyerlerinde daha fazla oluyor. Bu kazaları önlemek için sadece şirketlerin değil toplumsal bilincin de değişmesi gerekiyor.  Bu konuda yeni yasada çok güzel bir madde var, artık medya organları kamu spotu olarak devreye girecekler, hem de öyle gece saatlerinde, çok fazla kimsenin televizyon izlemediği saatlerde değil, "prime time" denilen saatlerde bu bilinç, halka kazandırılacak. Tabii üzerinde sıkı durulursa bu gerçekleştirilecek ve çok güzel olacak.

Emniyet kültürü kavramı üzerinde çok sıkı durulursa, bana öyle geliyor ki ülkede çok şey değişecek. Amerika gibi sürekli bir gelişim atağı yapacağız. Sigorta sektörü de bu zamana kadar ülkede hiç olmadığından daha fazla gelişecektir.  “Nedenlerin nedenleri" üzerinde daha sık durulacaktır. Yani görünen nedenlerle değil, kök nedenlerle daha çok ilgilenilecektir. Sigorta firmaları da kendilerini mutlaka korumak isteyecekler ve hizmet verdikleri müşterilerini daha iyi sistemler geliştirmeleri yönünde destekleyeceklerdir. Yani daha akılcı, daha bilimsel bir yola girilecektir.

Kalite de, üretim süreçleri de bu çalışmalarla bir yandan gelişecektir. İşverenler de bu durumda daha çok tedbir almak isteyecekler, belki de denetim sektörüne gereken önem kendiliğinden verilmeye başlanacaktır. Yeni eğitim firmaları, yeni denetim firmaları, yeni iş güvenliği ve eğitim malzemesi satan firmalar vbg. pek çok yeni firma kurulacak, bu sayede binlerce kişi de istihdam edilecektir. Zaten hukuka gereken önemi daha fazla vermeye başlarsak, ülkede kendiliğinden pek çok şey değişecektir.

İncelendiğinde görülecektir ki ülkedeki bütün kazalarda, önemli hatalarda insan faktörü devrededir. Bunda psikolojinin, etik değerlerin, kültürel değerlerin de payı büyüktür.

Her zaman yanlışa müdahale edebilecek eğilimi/davranışı, birey olarak işyerlerinde ve hayatta sergilememiz gerekiyor. Mesela yeni yasada emniyetsiz bir durum varsa işten kaçınma hakkı geliyor, çalışanlar artık gerektiğinde bunu tereddütsüz uygulamaları lazım. Örneğin, Erzurum’da TEDAŞ’ta zamanında çalışanların böyle bir hakkı olsaydı ve bu hakkı kullansalardı belki de ölmeyeceklerdi.

Mısır'da çalışırken, şirketin tahsis  ettiği arabada fabrikaya gelip giderken emniyet kemeri takardım, şoför bana ters ters bakar ve neden taktığımı sorardı, yine ben de ona gece yolda giderken neden farları açmadığını sorardım, neden açayım ki yolda ışıklar var derdi. Yani anlayışlar, kültürel alışkanlıklar yaşamı düzenliyor, belirliyor. İnsan da her zaman işin en kolayına kaçıyor. Herkes böyle yapıyor, neden ben de yapmayayım ki deniyor. Demek ki bu durumda herkesin doğru yapmasını bir şekilde sağlamamız gerekiyor. Bu da eğitimle, etkin bir sistem kurmakla, sağlıklı bir iş kültürü ortamı oluşturmakla oluyor.

Bu nedenle, toplumda kültürel alışkanlıkların, etik değerlerin geliştirilmesi için herkese çok büyük görevler düşüyor. Bu konuları toplumun daha sık tartışmasında, konuşmasında, sorgulamasında büyük faydalar olduğu inancındayım.

 
Toplam blog
: 648
: 2341
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

1995 ODTU Fizik Lisans, 1998 ODTU Fizik Yüksek Lisans (Biyofizik)  mezunuyum. Özel sektörde kalit..