Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

İş ve dinlenmeyi ayırabilmek neden çok önemli – Etkili dinlenme ve eğlenme

İş ve dinlenmeyi ayırabilmek neden çok önemli – Etkili dinlenme ve eğlenme
 

Eğer mesleğiniz en çok yapmayı sevdiğiniz uğraş ise ve işten eve tatlı bir yorgunlukla ve keyifli dönebiliyorsanız ne mutlu size. Çoğumuz sıklıkla böyle hissetmeyiz. Yaptığı iş sevdiği iş değildir, çok yorucudur, sıkıcıdır ve çoğu durumda insanın elinden birşey gelmez. Yani aslında “işinizi sevin” demek biraz anlamsızdır çünkü duygular siparişle oluşturulamaz. İnsan yaptığı işi daha keyifli, daha az stresli hale getirebilmek için birçok şey yapabilir ama genellikle işini maaş olmasa bile yapacak düzeyde sevemez. Bir işi gerçekten yapmayı sevmenin ölçüsüde bence budur, yani güç hırsı olmadığını varsayarsak, insan hiç para ihtiyacı, maddi motivasyon olmasa dahi her gün işini yapmak ister mi?

Eğer yaptığınız iş bu kadar da sevdiğiniz, içinde kaybolduğunun bir iş değilse o zaman dinlenmek ve eğlenmek en az iş kadar ciddiye alınmalı. Özellikle yoğunluğu çok olmayan iş ortamlarında şunu gözleriz: İnsanlar iş zamanı her fırsatta iş ortamında yapabildikleri uğraşlara yönelirler. Mesela devlet dairelerinde bilgisayarda kağıt oynamak, internette uzun süre geçirmek, at yarışı oynamak, biribirine çaya kahveye gitmek gibi. İşinde geleceğe yönelik projeler üretmek, kendini geliştirmek, başkalarına bildiklerini aktarmak yerine işim yok diyerek çalışmayanlar aslında çoğu zaman “orada” değiller.

Bir de dinlenme zamanlarında, tatillerde “orada” olmayanlar var. Yani çok gerekmediği halde iş görüşmesine devam eden, iş zamanı yavaşlığından dolayı halledemediği meseleleri tatile taşıyan, erteleyebileceği işleri yapacak daha iyi birşey bulamadığı için devam ettirenler.

Öyleyse burada akla şu soru geliyor.  “İş zamanı işe yoğunlaşılamadığında iş işe, tatil zamanı işi bir kenara bırakıp tatile yoğunlaşılamadığında tatil taile benzer mi?” Eğer hayatı, çalışma, dinlenme ve uyuma olarak üçe ayırırsak, ki gelişmiş toplumlarda insanoğlu bir gün içinde bunu yaklaşık 8 er saat olarak belirlemiş, ozaman bunları ne kadar kaliteli geçirdiğimiz çok önem kazanıyor.

Çoğu zaman bunları hakkını veremeden yaşadığımız için tam dinlenemeyiz, işte verimli olamayız ve hatta uykudan dinlenmiş olarak kalkamayız. Verimsiz ve keyifsiz geçirilen, yeni birşeyler üretmek için çaba  gösterilmeyen, ya da sadece stresli bir iş gününün arkasına evde TV karşısında geçirilen, insanı daha çok atalet içine çeken saatler ve arkasına muhtemelen kalitesiz bir uyku...

Ben işimi çok seviyorum diyemem (eğer öyle olsaydı çok zengin olduğumda da yine bu işi yaparım diyebilirdim, ama öyle değil) ama işi sürekli geliştirmeyi, pratikleştirmeyi, çözümler aramayı, benden daha tecrübesizolanlara rehber olmayı severim. Çırağımın benim fikirlerimi sorgulaması hoşuma gider, Diğer taraftan iş günüm genellikle yoğun geçer, birçok insanla iletişim halinde olurum ve zamanın belli bir kısmı da başkalarının işlerini düzgün yapmamasından kaynaklanan sorunları çözmekle geçer. Yani kısacası her ne kadar bazen bir dönemi tatlı bir yorgunlukla tamamlamış olsam da yine de dinlenmeye ve eğlenmeye ihtiyacım var. Öğle arasında ya da akşam yemeğinde iş konuşmayı sevmem. Hatta bazen 5 farklı kıtadan insan akşam yemeğinde bir araya gelsek te mümkün olduğunca yemekte iş konuşmama bilinci hepimizde yaygındır. Birbirimize hatırlattığımız olur. Etkili biçimde “kafa boşaltmak” için insan bulunduğu ortama ve yaptığı işlere tabii olarak “orada olabilmelidir. Yani yemeği yerken lezzete, etrafında olan  bitene, beraber yemek yediğimiz insanlara dikkatini verebilmek...

Daha önce bahsettiğim gibi zihnimiz değişiklik ister. Birkaç aylık bebek bile durduğu yerde aynı yöne doğru bakmaktan sıkılır, yeni nesneler görmek onları diğer duyularırla da incelemek ister. Yani zihnin sürekli iş ile dolu olması, dinlenmesini ve verimli çalışmasını engeller. İş zamanı yoğunlaşamayan, dinlenme zamanı ara verip boşalamayan bir zihin belli bir süre sonra can sıkıntısı, mutsuzluk, tatminsizlik ve hatta depresyon içine girebilir. Hep söylediğim gibi eğer insan birşeyi tatbik etmiyorsa bu sadece o prensibi tam sindirerek öğrenmediği, bilgiyi içselleştiremediği içindir. Zihin boşaltma, dinlenme ve eğlenme meselesinde de öyledir. Kişi bildiğini söyler ama tatil zamanı işle uğraşmaya, iş zanı dalıp gitmeye, uyku öncesi geçmişinde ve geleceğinde yaşamaya devam eder.

Bazılarımız tatillerde zihnini dinlendirmek ve eğlenmek yerine rutin negafiliğini devam ettirir. Otele gider, gördüğü her kusura sinirlenir, tartışır hatta bu etrafındakleri de etkileyebilir. Kaliteli bir hizmet arama ve şikayette bulunma gerekli ancak bunu keyif kaçırmadan yapabilmeye çalışmak gerekir. Mesela hizmet aldığımız kişi umursamaz davranıyorsa, ona sesimizi yükseltebilir, tartışabiliriz. Ama o orada kalmalı ve günün geri kalanını zihin kavgasıyla geçirmemeliyiz. Çoğu insanın yılda 1 kez tatil imkanı var ve bu neden siir harbiyle, huzursuzlukla geçirilsin. Eskiden oteli beğenmeyip, prensip olarak değiştirdiğim çok olurdu. Bazen 10 gün içide 3 otel egzdiğimiz dahi olmuştur. Daha sonra eşimin tavsiyesiyle daha esnek olmaya başladım. Çünkü en lüks otele bile gitseniz kahvaltıda çay kalmadığı geç geldiği, garsonun surat yaptığı olabiliyor. Bunun kesinlikle çaresi yok.

Etkili dinlenme deyince, eşimle artık kafamızda oluşmuş, diyelim verimli tatil prensipleri var:
1. Gittiğimiz otelde, restoranda, kampta, halk plajında vb, en lüksü bile olsa servis kötü olabilir, çay bitebilir, yemek geç gelebilir. İkaz ederiz ama olmayanlar için keyfimizi kaçırmamak.
2. Çocukarlımız iştahlı değil. Tatillerde yedirme mücadelesine girip stres yaratmaktansa çok daha esnek olmak. Birkaç hafatadan hiçbirşey olmaz.
3. Saat 13-17 arası mümkün olduğu kadar güneş altında gezmemek.
4. Aynı yerde aynı günü yaşamak yerine, imkan dahilinde gezmek.
5. Gidilen yer denizse denizden, dağ ise ormandan bol bol faydalanmak, odaya kapanıp bilgisayar başında çok zaman ageçirmemek.
6. Eğlenmeyi şakalaşmayı unutmamak.
7. Herkesin isteklerini dinlemek.
8. Ego yu katı prensiplari bir kenara bırakmak.
9. Mümkün olan yerde tam esneklik, mesela arkadaşlarla yemek yenirken isteyenin gidip hediyelik eşya bakması gezmesi.
10. Grupla tatile gidildiğinde hatır için duygu ve düşünceleri sansürlememek, herkesin ifade özgürlüğü. Başkasının duygu ve düşüncelerini yargılamamak.

Bunlar şu anda aklıma gelenler. Herkesinki farklı olacaktır. Ama burada asıl amaç olan etkili ve keyifli dinlenme ve eğlenmeyi hiçbir zaman unutmamak. Otel ya da servis aldığımız yerle ilgili şikayeti yapabilyorsak tatil sonrasına erteleyebiliriz. Ama çoğumuz öfke baldan tatlıdır ruh halinde o anları yaşar, sonra da esas yapılması gereken olan şikayet ve görüş sitelerine iki cümle yazmayı ihmal ederiz.

Dinlenme zamanlarında neden iş ile ilgilenmek zihin boşaltmayı engeller? Çünkü iş ile ilgilenilen çok kısa bir süre bile zihinde çağrışımlar yaratarak, farkında olarak, ya da olmadan kafamızın iş ile meşgul olmaya devam etmesine yolaçar. Tabii ki iş zihinden atılması, uzaklaştırılması gereken kötü bir alışkanlık değildir. Ama insan dinlerirken ya “orada” dır ya da tam olarak değildir. Tam olarak orada olabilmek için iş ile ilgili araçar mümkün olduğunca kullanılmamalı. Yani elzem değilse e-maila bakılmamalı, telefona cevap verilip müsait değilim denilebilmeli. Örneğin, iyi bir yönetici etkin iyi dinlenmiş bir personelinden yıl boyu daha iyi verim alabileceğini bilir. Sadece bu sebepten değil, her insanın dinlenme zamanı dinlenme hakkı vardır ve yöneticierin buna saygı göstermesi medeni toplumların en önemli prensiplerinden biridir. Hiç gerekmediği halde Pazar gününe toplantı koyup, kendini etrafına işe bağlı gösterip herkesten aynı bağlılığı göstermesini bekleyen yöneticiler bunu sadece cahil oldukları için yaparlar. Medeni toplumlarda böyle şeyler kesinlikle olmaz. 

 
Toplam blog
: 40
: 2627
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Petrol Mühendisi  İlgi alanlarım: Psikoloji, kişisel gelişim, eğitim En çok yapmayı sevdi..