Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '06

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

İş Yaşamında Duygusal Zekâ (Kitap)

İş Yaşamında Duygusal Zekâ (Kitap)
 

DUYGUSAL ZEKA 

( KİTAP İNCELEMESİ ÇALIŞMASINA AİT DEĞERLENDİRME VE SONUÇ BÖLÜMÜNÜN PAYLAŞIMI) 

Kitap özeti konulu çalışmada, Handrie Weisinger tarafından kaleme alınmış ve Nurettin Süleymangil tarafından çevirisi yapılmış olan “İş Yaşamında Duygusal Zekâ (Emotional Intelligence At Work)” isimli yönetim dizisi kitabı ele alınmıştır. Duygusal Zekâ konusu sadece incelenen kitaba bağlı kalınarak değil, literatürden de faydalanılarak değerlendirilmiştir. 

Tanım olarak ele alınması gereken ilk kavram IQ’dur. IQ , "Bireyin zihinsel gelişim hızına paralel olarak, yaşamın farklı dönemlerinde hayatın ne olduğunu anlamasını ve öğrenmesini sağlayan zihinsel gelişim süreci" olarak tanımlanmaktadır. IQ testleri ise ilk olarak 2. Dünya Savaşı ile birlikte hayatımıza girdi. 2. Dünya Savaşı yıllarında, orduda sınıflandırma yapabilmek amacıyla uygulanmaya başlayan testler, okuma-yazma seviyesini ölçmekten ileri gidemedi. IQ testleri bu dönemde hâkim ırkçılığın etkisiyle yanlış sonuçlara ve taraflı kullanımlara neden oldu; eğitim görme imkânına erişemeyen siyahlar düşük zekâlı olarak tanımlanırken, eğitim görme imkânlarına sahip olan beyazlar yüksek zekâlı şeklinde tanımlandı. EQ kavramının hayatımıza girmesi ise; düşünme, hayal kurma ve hissetme gibi içsel süreçlerle insan beyninin işleyişini izlemeyi mümkün kılan teknolojik gelişmeler sayesinde gerçekleşti. Duygusal zekâ kavramını hayatımıza sokan ve bu konuda birçok araştırma yapan Daniel Goleman EQ''''yu şöyle tanımlıyor; "Kendini harekete geçirebilme, aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme, dürtülerini kontrol ederek tatmini erteleyebilme, ruh halini düzenleyebilme, sıkıntıların düşünmeyi engellemesine izin vermeme, kendini başkalarının yerine koyabilme ve umut besleme". 

İnsan beyni üzerinde yapılan son araştırmalar, insan zekâsının gerçek ölçütünün IQ olsa bile, hayat başarısı konusunda belirleyici olanın, kişilerin duygusal zekâları olduğunu düşündürmektedir. Duygusal zekâ, kişinin görünen bütün davranışlarını yönlendiren ihtiyaç, dürtü ve gerçek değerlerini temsil etmekte ve insanlarla olan ilişkilerini ve iş yaşamındaki başarısının belirleyicisi olmaktadır. 

İncelenen kitapta da belirtildiği üzere, duygusal zekâ; duyguların akıllıca kullanımı olarak tanımlanmaktadır. İnsanlar duygularından, kendi davranışlarını yönlendirmek için yararlanırlar ve olumlu sonuçlar elde etmeye çalışırlar. IQ ile EQ arasındaki en temel farkın, geliştirilmeleri konusunda olduğu düşünülmektedir. IQ düzeyi ne olursa olsun daha ileri gidememektedir ancak duygusal zekâ (EQ) kişilerin çaba göstermeleri ile geliştirilebilmektedir. Bura da önemli olan duygularımızı tanımak 

Duygusal zekâ beş önemli esastan oluşmaktadır: 

Özbilinç: Özbilinç, kişinin kendisini ve duygularını tanıması, anlaması ve ifade edebilmesi ve ayni zamanda başkaları tarafından anlaşılabilmesidir 

Duyguları Yönetmek: Duygularla başa çıkabilme yeteneğidir. Duygular oluşurken bunun nedenlerini anlamak ve o duyguyu kontrol edebilmektir. 

Kendini Motive Etmek: Motivasyon, hedefe ulaşabilmek için heyecan ve istek duymaktır. Kişinin kendisini ve başkalarını yüreklendirebilmesi ve yapılan bir işe odaklanarak o işin sonuçlandırılabilmesi için üretken bir biçimde çalışılmasını sağlamaktır. 

Empati: Başkalarının duygularına ve ihtiyaçlarına duyarlı olma yeteneğidir. İnsanlarla ilişkilerin iyi olmasında esas, onları anlayabilmek, gereksinimlerine cevap verebilmektir. 

İlişkileri Yönetmek: İnsanlar arası ilişkilerde başarılı olmak ve karşımızdakilerin duygularını anlayarak onları yönetebilme becerisidir. 

Yazar kitabının ilk bölümlerinde benlik bilincinin nasıl yükseltilebileceği konusu üzerinde durmaktadır. Yüksek benlik bilinci kendimizi gözetleyebilmemiz, duygu ve davranışlarımızı değerlendirmemiz konusunda bize fırsat tanırken, düşük benlik bilinci davranışlarımızı kısıtlamaktadır. Yazar, yapmış olduğu deneyler ve seminer çalışmalarından örnekler vermek suretiyle, benlik bilincini geliştirme yolları konusunda bize referanslar sunmaktadır. 

Kitapta en çok dikkati çeken “duygu günlüğü” alıştırmasıdır. İnsanlar yoğun olarak yaşam içinde olumlu ve olumsuz duygu gel-git’leri yaşamaktadırlar. Sevinmek, üzülmek, gülmek, ağlamak, öfkelenmek… bunlara örnek olarak verilebilir. Ancak bazen bu duyguları kontrol etmek zorlaşır ve yanlış kararlar alınmasına neden olabilir. İstenmeyen sonuçlardan kaçınmak için duyguların kontrol edilmesi gerekmektedir. Dün kızdığımız bir davranışa bugün nasıl tepki verirdik? Yazar duygu günlüğü tuttuğumuzda aradaki farkı çok daha net görüp, duygu ve düşüncelerimizi kontrol altına almak konusunda zorlanmayacağımızı belirtmektedir 

Yıllar boyu iş hayatında zihinsel beceriler ön plana çıkarılmış, çalışanlardan duyguları hesaba katmadan mantıklı hareket etmeleri beklenmiştir. İnsanlar işe gittiklerinde gerçek duygularını kapının önünde bırakarak, ne hissettiklerinden bağımsız olarak mı işlerine devam etmeliler? Çalışanlar duygularını kontrol, hatta baskı altında tutarak daha güvenilir, daha istikrarlı, daha başarılı mı olurlar? Yaptıkları işi en iyi şekilde mi yaparlar? Yoksa duygularını yönetmeyi bilmek, onlara işyerinde daha iyi bir yer mi sağlar? İncelenen kitap, işyerinde duygusal zekâ konusunu ele almıştır. Tabiî ki duygusal zekâ sadece işyerinde değil, okulda, evlilikte, gençlerde, yaşlılarda, çocuklarda, kadınlarda, erkeklerde ayrı ayrı ele alınıp incelenmesi gereken bir konudur. Özellikle eğitim açısından konu ele alındığında, öğrencilerin duygusal zekâlarının farkında olunması, ortaya çıkarılması, geliştirilmesi yeni ufuklar açacaktır. 

İşyerinde yaşanan sorunlar kişiler arasında olmaktadır. Ast-üst ilişkilerinin yoğun çatışmalara neden olduğu bilinmektedir. Yoğun çalışma temposu, işlerin yetişip yetişmeme stresi, iletişim kopuklukları, empati yeteneğinden yoksun insanların birbirlerini yanlış anlamalarına, motivasyonun azalmasına dolayısıyla yılgınlıklara neden olmaktadır. Stres her zaman ve her işte olacaktır. Zamanın hızına yetişmek mümkün değildir. Ancak bu noktada yapılabilecek en son şey ümitsizliğe düşmek ve amaçlardan vazgeçmek olmalıdır. Kişi duygu ve düşüncelerini kontrol altına almayı bilmelidir. Kararlı olmalı, empati yeteneğini geliştirmeli, soğukkanlı olup stresle başa çıkabilmelidir. Duyguları kontrol altına almak için kişinin kendini duygusal zekâ anlamında geliştirmesi gerekmektedir. Karşısındakini dinlemeyi bilmeli, kendi düşüncelerini doğru bir şekilde ifade etmeli, sabırlı olmalı, öfkeye kapılmadan olaylara yaklaşmalıdır. 

Eleştiriye açık olunmalı, eleştiri yaparken karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini iyi değerlendirilmelidir. Her iki halde de yapıcı olmak gerekmektedir. Amerikan işverenlerinin uygulamalı araştırmaları, aşağıda belirtilen bulguları ortaya koymaktadır.
•İnsanların yüzde 50'sinden fazlası, işi öğrenme ve geliştirme motivasyonu eksikliği çekmektedir.
•10 kişiden 4''ü iş arkadaşlarıyla birlikte çalışma becerisine sahip değildir.
•Yeni başvuruların yalnız yüzde 19'u iş alışkanlıklarına ilişkin kendini disiplin etme gücüne sahiptir.
•Liderlik eğitimlerine harcanan milyarlarca doların getirisi beklenenin çok altında olup, paranın gereksiz harcanması ile karşılaşılmaktadır.
•Değişim girişimlerinin yüzde 70'i insanların, liderlik yeteneği, ekip çalışması, inisiyatif alma, değişime ayak uydurabilme gibi çeşitli problemleri yüzünden, beklenen sonuçların elde edilememesine neden olmaktadır. 

Rock'a göre iş yerinde yüksek duygusal zekânın anlamı, açık düşünce+sağlıklı duygular+uygun hareketlerdir. Duygusal zekâ, yaşam olaylarının çerçevesini yeniden çizme yeteneğidir. İş yaşamın da edinilen deneyimlerin duygusal zekâ ile üstesinden gelinilmesi, etkili iş ortamının ve dolayısıyla duygusal zekâsı yüksek kurumların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu da toplumun genel kalitesine yansıyacaktır. Kendine yeten insanlar, sorunlara takılıp kalmak yerine, enerjilerine daha iyi nasıl yapılır? Gibi sorulara yanıt bulmak için harcayacaklardır. Kendini doğru ifade edebilmek, etkili iletişim kurabilmek, takım çalışmasının bir parçası olabilmek, sorumluluk almayı bilmek, bir konuda sınırlamadan ve bütünsel düşünebilmek, yaratıcı olabilmek, sorunlara çözümcü yaklaşımlar geliştirebilmek, kendini başkalarının yerine koymak, gibi iş hayatında sıklıkla vurguladığımız olmazsa olmazlarımız, EQ kavramının bir parçasıdır. 

Günümüzde, şirketler kurum içinde tüm seviyelerde etkili liderliğin değerini anlamaya başlamışlardır. Çünkü, liderler, kendi duygusal zekalarının kapasitesini geliştirmediklerinde, kurumda büyük bir kayba neden olmaktadırlar. Bu durumda, diğer personelin etkili çalışmaları engellenmiş olmakta, zaman boşa harcanmakta, motivasyon ve yenilikler etkisiz hale gelmektedir. Bu nedenle şirketler, çalışanlarının yeteneklerini geliştirmek istemektedirler. 

İşyerinde duygusal zekâ uygulamalarının yararları şöyle özetlenebilir: 

Kariyer Gelişimi: Eğer insanları ve kendinizi anlama yeteneğine sahipseniz bu durum, insanlarla ilişkilerin yoğun olduğu bir alanda kariyer yapmanıza yardım edebilir. 

Yönetim Geliştirme: Sadece teknik beceriler üzerine odaklanan yöneticiler aslında yönetmez, yönetici değillerdir, yalnızca işlerin başında dururlar. Oysa duygusal zekâyı anlama ve geliştirme, yönetim becerilerini de geliştirir. 

Ekip Etkililiği: Ekipler, bireylerin tek tek oluşturduğu başarıdan daha fazlasını elde ederler. Duygusal zekâ, ekipleri bir arada tutmayı sağlayan bir tutkaldır. Duygusal zekâyı kullanan ekipler, etkili ekip olurlar. 

Yüksek duygusal zekâlı bireyler, daha mutlu, sağlıklı ve ilişkilerinde daha başarılıdırlar. Duygu ve neden arasında denge kurarlar, kendi duygularının farkındadırlar, empati yetenekleri gelişmiştir, insanlara karşı sevecendirler, özsaygıları yüksektir. 

Kitabın dışına da çıkarak yapılan değerlendirme, kitabın içeriğinden çok farklı değildir. Bilakis konuya daha daha geniş bakılmasını sağlayacağı düşünülmektedir. Duygusal zekâ sadece iş yaşamında kalmayıp, diğer alanlarda da kişilerin kendilerinde sürekli geliştirmeleri gereken bir cevherdir. 

Sonuç olarak; Pr. Dr. Handrie Weisinger, mesleki deneyimlerinden yola çıkarak, yaptığı araştırma, deney ve verdiği seminerlerden örnekler vermek suretiyle, kitabında iş yaşamında duygusal zekânın önemine değinmiştir. Bu açıdan bakıldığında, kitabın insanların duygusal zekâlarını tanımaları, kendi duygu ve düşüncelerimizin farkında olmamız açısından faydalı olacağı düşünülmektedir. 

Önerilebilir bir kitap olduğu düşünülmektedir. Konu insanların duygu ve düşüncelerini değerlendirmeleri açısından çok önemlidir. IQ’nuz çok yüksek olabilir ancak kendinizi doğru ifade edebileceğiniz, doğru ortamlarda bulunup fark edilmezseniz hiçbir işe yaramaz. Ancak EQ’nuzun yüksekliği sizi her ortamda aranılan, saygı duyulan insan haline getirir. 

Naile Duman
2005/Yeditepe Üniversitesi 

 
Toplam blog
: 23
: 1956
Kayıt tarihi
: 10.06.06
 
 

1976 Nazilli doğumludur. İlk şiir kitabı "Farkındasız İntihar" 2009 yılında Kadın Yayınevi'nden y..