Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '07

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

İş yaşamında motivasyon düşüklüğü

İş yaşamında motivasyon düşüklüğü
 

Biz Türkler yeni bir iş ararken umut dolu oluyoruz. Bu tabii ki gayet normal. Ve başvurumuz kabul edildiğinde canla başla çalışmaya başlıyor, muhteşem bir performans sergiliyoruz. Bu istek ve memnuniyetimiz, işin statü ya da finansal anlamda bizi tatmin edip etmemesiyle tam ilişkili olmasa da bir müddet sonra hoşnutsuzluğumuz başlıyor. Hep de; “sandığım gibi bir firma değilmiş, ne hayallerle girmiştim” düşüncesi bizi sarıp sarmalarken, ya departman ya da iş değiştirme hayalleri gelip kapıya dayanıyor. Ha, tabii bu bir genelleme. Sebatla, çok uzun yıllar aynı işi yapan çalışanlar yok mu? Elbette mevcut.

İşe başlamanın ardından 3 ay, 6 ay ya da 1-2 yıl içerisinde baş gösteren bu tatminsizlik durumu üzerine pek çok gerekçe gösterilebilir. Yazıma başlarken “Biz Türkler” dedim. Çünkü Amerika’da yapılan pek çok değerli anket ve araştırma, genel bir kanı oluşturmaya yeterli gözükse bile biz Türk aile yapısını, yetiştiriliş tarzımızı ve beklentilerimizi tam olarak ortaya koymaz. Türkiye’de üniversiteyi bitiren bir genç; iyi para kazanabileceği, cumartesi günleri çalışmayacağı, çok önemli hatalar yapsa da kimsenin ona kızmayacağı, akşamları mümkünse 17’de paydos edebileceği, önemli kararlar alınırken kendisine akıl fikir danışılacağı ve kariyer basamaklarını hızla tırmanacağı bir iş istiyor. Hatta hızla tırmanıyor olmak da zor gelebiliyor. Mümkünse en üst basamağa en yakın yerden başlamak daha uygun. Amacım genç arkadaşları kızdırmak elbette değil, fakat bu durum maalesef ki böyle. Eğitimim sitemimiz kötü, şöyle-böyle demek işin en basit yönü belki. İşe tersten bakacak olursak; eğitim süreci boyunca her donanımı alan, söz hakkı verilen ve staj dönemi boyunca da başarılı olan öğrencinin, iş yaşamında da agresif olması doğal. Yazımın genel konusu “iş hayatında motivasyon eksikliği”. O halde dünyaya hükmedebileceğini düşünerek mezun olan çalışanın, hayal kırıklığına uğradığı nokta neresi?

Bir yerlerde “Türk aile yapısı” demiştik. Kişinin iş yaşamı ile…dahası motivasyon düşüklüğü ile ne ilgisi var diyeceksiniz? Bir düşünün! Şu an çalıştığınız firma hakkında annenizin, kayınvalidenizin, görümcenizin, eşinizin babasının yorumlarını hatırlayın. Siz işinizden memnuniyetle bahsettiyseniz, onlar bu firmaya karşı sevgi doludurlar. Siz onlara, bir iş arkadaşınızla yaşadığınız gerginlikten dolayı olumsuz konuştuysanız, aileniz için orası biricik çocuklarını üzen stres kaynağı bir yerdir. Bizler iş çıkışı bir arkadaşımızla buluştuğumuzda, hiç tanımasa da iş yerimizde yaşadığımız stres ve sıkıntıları bir çırpıda anlatır, karşılığında negatif yüklemeleri alabiliriz. Sanıyorum ne anlatmak istediğimi anladınız. Biz Türkler yapı olarak yalnız değiliz. Yeterli para kazanmıyor olmak,

    Mesai saatlerinin uzun oluşu, Kariyer yolculuğunun belirsizliği, Yöneticinin çekilmez oluşu, İş yerinin uzak oluşu, İşin tatmin etmiyor oluşu, Kapasitemizi zorlayamamak,

Bizi sadece demotive etmiyor. Arkadaşlarımız, ailemiz, tüm çevremiz bizlerden beklenti içerisinde. Tabii bu beklentiler herkese göre değiştiğinden, çalışan kişinin tek bir konuda net olması gayet zor. Peki net olunamaz mı? Biz eğitimlerde aşağıdakine yakın uygulamalarla çalışanın ihtiyacı olanı saptaması üzerinde duruyoruz. İşi veya o işyerini neden tercih etti? Bu sebep bilinirse, motivasyonu sağlayan altın anahtar her zaman için çekmecede duracaktır. Kişinin bu tespit esnasında dürüstçe saptamalar yapması gerekir. Bu tespitte yol gösterebilecek ayrımlara kısaca bir göz atalım:

    ben bu işi çalışma saatleri uygun olduğu için seçtim, çocuğuma daha fazla zaman ayırıyorum/çalışmak da istiyorum, ne kadar kazandığımı umursamıyorum. Zaman odaklıyım.ben bu işi, ücreti diğerlerinden fazla olduğundan seçtim. Çalışma saatleri evet fazla, ancak ben ücret odaklıyım.ben bu işi ileride yükselebileceğim için seçtim. Az kazanıyorum, saat olarak da çok çalışıyorum, ancak beklentim geleceğimle ilgili, kariyer odaklıyım. ben bu işi öğrenmek için seçtim. Kendi işimi kuracağım, iş odaklıyım.ben bu işi sosyal hakları için seçtim, kariyeri önemsemiyorum. Güvence odaklıyım.

Evet…neden orada olduğumuz önemli. Odaklandığımız başrol oyuncusu belliyse, yan etkenlerin (aile-çevre-arkadaşlar) rolü emin olun pasifize olacaktır. Durduk yerde değil elbette. Kişinin, orada bulunma sebebini netleştirmesi, kendi durumuna hakim olmak konusunda da özgüven getirecektir. En ufak bir pürüzde, çekmecedeki altın anahtar işe yarayacaktır.

Motivasyon eksikliği pek çok şeyden kaynaklanıyor olabilir. Bazı kurumsal şirketlerde gerek performans değerlendirme sistemi, gerek 360 derece değerlendirme sistemleri, kişideki demotivasyonu yakalayıp düzeltmek için hızla işler. Sebepler,

(

- Kişinin terfi etmesi gereken yerde, iş arkadaşının seçilmesi

- Uzun süredir aynı görevde olmaktan dolayı rutinleşen iş yaşamı

- Özel hayatla ilgili yolunda gitmeyen bir şeyler (eş-sevgili-çocuk…)

- Evle ilgili faturalar, tadilat, taşınma, ulaşım…

- Mecbur kalınan departman değişikliği

- Yönetici veya bir iş arkadaşı ile gerginlik durumu )

ne olursa olsun, tespit etmemiz gereken problemin asıl kaynağıdır. Odaklanılması gereken gerçek demotivasyon kaynağını bulmak hemen hemen sorunu çözmekle eşdeğer.

Mark Twain’in sevdiğim bir sözü ile bitirmek istiyorum yazımı: You can’t depend on your eyes when your imagination is out of focus. (hayalinizde canlandırdıklarınız yanlış canlanıyorsa, gözlerinize güvenemezsiniz.)

İş yaşamınızda, ne için orada olduğunuzu tespit etmeniz ve bundan mutluluk duymanız dileklerimle,

Saygılar,

Canan ERYILMAZ

 
Toplam blog
: 19
: 1603
Kayıt tarihi
: 23.03.07
 
 

İzmir'de yaşıyorum. Lise ve üniversite eğitimimi endüstriyel elektronik alanında tamamladım. İş yaşa..