Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '15

 
Kategori
Felsefe
 

Işığın ve İnsanlığın Öyküsü

Işığın ve İnsanlığın Öyküsü
 

Işık, karanlığın koynunda zamansızlık çağından beri devam eden derin uykusundan, "Ol Emri" ile uyandırıldı. Ve ışığın maddesel dünyada yeni şekli ile sürdüreceği bu uzun yolculuğu da böylece başladı. 

Bilinmeyen bir süreden beridir karanlığın ısız boşluğunda uyutulmuş olan kaddim ışık, madde elbisesinin sonsuz seçenekli hal ve oluşları ile biçim kazanarak boyut buldu. Böylelikle ışık için kozmik tarihin karanlık dönemi artık son bulmuştu.
İşte sürekli genişlemekte olan Evrenimiz o an dan bu yana var...ve bilmem biliyor musunuz ama, "Ben" de o an dan bu yana, "Var" ım. Yani bilimin son verilerine göre her birimiz en az 13,7 milyar yıldır varız.

Hepimizin Var olmak denildiğinde anladığımız bir diğerininki ile az çok benzerlikler taşımakla beraber farklılıklar gösterir, ister farklı kültürlere ait çeşitli yaratılış efsaneleri, ister kadim yazıtlar, isterseniz farklı inançlara ait kitap ve peygamberlerin sözlerine bakın göreceğiniz şu bilgi olacaktır: Tüm benler aynı ışık kaynağının farklı biçimsel formlarına bürünmüş halleri ile varlık göstermektedir.

Ben dediğimiz bedensel varlığımızın öncesinde yaratılmış olan ruhsal/enerjisel varlıklarımızda, o koskoca gezegenler gibi enerjiden var edildiler. Ve işte bundandır ki, aslında, "Ben" denen ben ve tüm evren ışığın madde boyutundaki farklı kesif görüntülerinden ibaret olmaktan daha fazla bir başkalığa sahip değiller. Çünkü: Bu kozmik tarihçenin "Ol Emri " ile başlatıldığı o anda, her şey ama herşey ışıktan oluştu ve aradaki boşluk esir ile dolduruldu...ve o gün bu gündür etrafımızda gördüğümüz ne var ne yoksa madde haline gelmiş ışıktan oluşmuş (ayrısı gayrı aslında olmayan) maya denen ilüzyonun yarattığı sahte algıyla, farklıymışcasına sanal bir algı nedeniyle ayrı düştüğümüz aynı benin başkalaşmış hallerinden ibaret. 

İşte ışığın maddeler dünyası da yeni formları ile  ile dans etmeye başlamasından milyarlarca yıl sonra insanlığın var oluşu ve ardından birlik bilincinden kopan ve ışıktan ayrı düşen insanlığın gölgelerin peşine düşüp aslını unutmaya başlaması ile beraber "aslını ve evrende ki amacını arayan insan" kavramı da doğmuş oldu. 

Aslında felsefe tarihi ve bir anlamda da insanın düşünsel ve var oluşsal tarihi ışığın tarihinden başka bir şey değildir. Böylelikle ışığın maddeye dönüşmesinin ardından, bir yandan da insanlığın kendini arayış öyküsü yazılmaya başlandı. Maalesefki özünden uzaklaşarak, kendinden ayrı düşmüşlük hissi ille kendini unuttan yeni insan, gölgeleri gerçek sandığı mayanın içerisinde aldanmışlığı üzerine sürdürdüğü yaşam yolculuğunu milyonlarca yıldır devam ettiriyor.

İşte bu sebepten: Karanlıkta kalan insanın ışığı arayış öyküsü insanlık tarihin boyunca sürecek olan en zorlu  yolculuğun da öyküsü olmuştur. Oysa ki, kişinin gerçek arayışını farkındalık kazanarak "ışıktan ayrı düşmesi" ne odaklandırması ile bu zorlu seyahatin bambaşka bir evrende yola almaya dönüşeceğinin bilgisi yüz yıllardır büyük bilgeler, inisiyeler,peygamberler aracılığıyla verilmektedir.

Gölgeleri asıl zannederek geçirilen hayatların Eflatun'un kaleminden betimlendiği bu öykü ile yazımı bitireceğim.

"Karanlık bir mağara içinde elleri birbirine zincirlenmiş, boyunları geriye döndürülemeyecek şekilde sabitlenmiş, sırtları mağaranın ışık sızan kapısına dönük, arkalarında çok yüksek olmayan bir duvar bulunan bir grup insan,  karşılarındaki duvara yansıyan gölgeleri varlık âleminin kendisi olarak düşünüyor. Böyle düşünmemelerini sağlayacak herhangi bir sebep de yok. Oysa onların gördükleri, arkalarındaki duvar üzerine sıralanmış çeşitli kalıpların yansımalarından ibaret. Bu insanların hakikati idrak etmeleri için başlarını geriye çevirip gün ışığındaki âleme bakmaları yeterli. Zincirlerinden kurtulup geriye bakmayı başarabilen ilk kişi, diğer insanlara karşılarındaki duvarda gördükleri yansımaların sanal olduğunu, gerçek dünyanın mağara dışında bulunduğunu haber verir. Ama elleri ve başları zincirli olanlar, bu hakikat habercisini yalanlarlar; çünkü onların dünyası ‘gölgelerin dünyası’dır. Asılların dünyası onların çok uzağındadır. "

Uzun bir aradan sonra tekrar beraber olmanın sevinci ile,
Işık hepimizle Ol'sun

 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..