Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '07

 
Kategori
Aile
 

Işıklar sönmüşken yolunu bulabiliyorsan o ev senindir

Işıklar sönmüşken yolunu bulabiliyorsan o ev senindir
 

Evler vardır; akşam olup sokağa girdiğin anda gözünün pencereye iliştiği, hayal meyal gölgelerin dolaştığı pencere önünde sardunya saksılarının rengarenk dizelendiği.

Ziline bastığın anda şıkır şıkır terlik sesini ile birlikte, sevgi dolu bir ses sorar kim o? “aç benim hayatım” , terlikler elinde sevgili eşin “hoş geldin” derken yanağına özlendiğine dair kocaman bir öpücük kondurur, içerden dolu dolu bir babam gelmiş çığlığı ile koşturan çocuklar sökün eder…

Nazlanırsın tüm babalar gibi, “çok yoruldum çok” dersin. Mis gibi kokular gelir burnuna “acıktım kurtlar gibi dersin” atarsın kendini koltuğa.

Evler vardır; sokağa girdiğin anda simsiyaha börünmüşlüğü ile dikkat çekmeyen pencere önündeki çiçeklerin solduğu.
Anahtarını çıkarır açarsın, sadece karşı dairedeki meraklı bir çift göz dışında kimse fark etmez geldiğini. Perdeler kapalı ev kimsesiz, buz gibi...

Evler vardır; her gece soğuk selamsız iki çift gölgenin üstüne, bir mezar taşı gibi kapanır kapısı...Ne ses gelir ne nefes, ruhu yoktur ne evin ne yaşayanlarının.
Evler vardır; sofrası kurulmayan, yarım ısıtılmış bayat pilavdan bir küçük domatesten medet umarak yemek niyetine ayaküstü birkaç kaşıkla bir iki ısırıkla tamamlanan hemen kahveye koşulan, kimselerin fark dilemiği...

Evler vardır; penceresinin kırık camına yastık tıkılmış, küçücük bir odada yedi sekiz nüfus, nefesleri ile ısınan kirli bir yorgan altında titreyen çocuklar ve gözü yaşlı yaşı otuzunu sürerken ellisinde gösteren kadın ve gözlerindeki umutsuzluğu gördüğün...

Evler vardır; "sobası tüten ve bir türlü yanmayan, ve duvarda kimbilir kimin verdiği unutulan akrep ve yelkovanın çalışmayı bıraktığı saati olan evler..."

Evler vardır; oda kapıları bitmeyen bir sinir patlamasıyla çarpılarak vurulur; taşla bir yılan başı eziyormuş gibi çarpılarak konur tabakları, bardakları masaya. Suratı sirke satan kimbilir kimin evinde gördüğü bir eşyayı kıskanarak evin beyine çarparak, vurarak mesaj vermeğe çalışan...

Evler vardır; sıcacıktır. neşe içinde oturmuştur tüm aile sofraya, perdeleri açıktır, avizeden hoş pırıltılar yayılırken müzik setinden dışarıya yumuşacık bir kadın sesi sevgi şarkıları söylemektedir.

Evler vardır; içinde kızarmış şişkin gözlerle dolaşılan ve hıçkırıktan başka bir şey duyulmayan... yine gelmemiştir evine evin beyi, kimbilir hangi kadının yatağın da ya da hangi meyhanenin loş bir masasında evin nafakasını içkisine ve ortalıkta rakseden gözleri çökmüş, boyalarla ve açık giysisi le sarhoş masalarından medet uman kendisinden esirgediği o elli lirayı kadının gögsüne doğru aç gözlerle sıkıştıran eşedir o hıçkırıklar...
Evler vardır; çocuk bezleri ortada, kirli çoraplar yatağın kıyısında, iki gündür yıkanmamış bulaşıklar mutfakta, öğleden arta kalmış ekmek kırıntıları daima sofranın üstündedir. Kaın bilmem hangi kanalın kadın programına dalmış, akşam olmuş güneş batmış ne gam.
evler vardır; cehennemdir, cehennemden beterdir.

Evler vardır; bahçesi çiçekli bacasından çıkan dumanı bile hülyalı. Evin hanımın evine yeni geldiği, çantası ve çeketini koltuk üstüne bırakarak acele ile mutfağa koştuğu, diğer bir köşesinde salatayı ben yaparım canım diye seslenen, minik oğulları ile ilgilenen eşinin sevgi dolu seslenişi ile televizyon karşısında uyuklayan babaların olduğu mutlu evlerin olduğu...

Ya sizin evler; sizin evler nasıldır? mutluluk rüzgarlarının estiği mutfakları buğulu, rengarenk çiçekler ve perdelerle bezenmiş ışığı yanan ocağı tüten evler dilerim herkese efendim...



 
Toplam blog
: 292
: 1094
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Yazmaktan hoşlanan... Kelimeleri renklendiren bir sihirbazım ben.. Bodrum'da yaşamaktayım.. Sev..