Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

İşiniz hayatınızı bitiriyor.

İşiniz hayatınızı bitiriyor.
 

Bir sabah kalkıyorum, işe gideceğim traş olmak için banyoya aynanın karşısına geçiyorum. Birden kafamda sayılar uçuşmaya başlıyor. Bu aynanın karşısına işe gitmek üzere traş olmak için yaklaşık 2700 kere gelmişim. Emekli olana kadar 6240 defa daha geleceğimi düşündüm.

Bugünden itibaren emekli olmama 26 yıl var tamı tamına. Yani 56 yaşımda emekli olacağımı düşünürsek, 14 yıl sonra emekliliği hak edip 12 yıl da maaş bağlanmasını bekleyeceğim.

Ortalama insan yaşını bir kenara bırakıyorum, istediğiniz gibi yiyip içebileceğiniz, gezip tozabileceğiniz yaşları çalışarak, çabalayarak geçirip, perhizli, haplı, in-aktif yıllara yani emeklilik dönemine giriş yapıyoruz.

Bu aynada yavaş yavaş her sabah yok olduğumu izleyeceğim. Ne için çalışmak için. Neden çalışıyoruz? Emekli olmak için. Neden emekli olmak isteriz? Hayatımızın son günlerini keyifli geçirebilmek için. Nasıl bir keyif olabilir ki 56 yaşımdan sonra, kolestrol, şeker, tansiyon, kalp bir dünya arıza çıkmaya başlayacak yavaş yavaş.

Bu düz bir mantık ve basit bir düşünce. Tabi çalışırken de yaşıyoruz. Günde 8 saat uyuyoruz, eğer fazla mesai yapılmayacaksa 8 saatte çalışıyoruz. Etti mi 16 saat. Geriye sekiz saatimiz kaldı bunun 2 saatini kahvaltı, öğle ve akşam yemekleri için ayırıyorum ki bu minimum süre benim için. Günlük giyinip soyunma, işe gidip gelme için kullanılan süreyi yine iyimser bir yaklaşımla 1, 5 saat olarak alıyorum. Toplam 19.5 saat ediyor. Geriye sadece 4.5 saat kalıyor. Bu da sadece evde oturup biraz da olsa dinlenebilmemize yarıyor.

Yani çalışan bir insan için hafta içi diye bir hayat ölçüsü yok. Keza hafta sonları da çalışan insanlar için cumartesiden ibarettir. Cuma iş dönüşü yorgunluk, Pazar ise Pazartesi hazırlığı ile geçer. Yani çalışırken normal şartlarda haftada 1 gün bizim. Ayda 4 gün yılda 48 gün eder. En kıymetli varlığımız olan zamanımızı bu şekilde harcıyoruz.

Çalışmayıp da ne yapacağız, diye düşünmeye gerek bile yok mecburuz çalışmaya. Eski dönemlerde zenginler, heykelle, resimle, şiirle, mimariyle şunla bunla ilgilenirlermiş. İyi ki de ilgilenmişler. Yoksa şimdi ne sanat olurdu ne de tarih. Birde şimdiki zenginlere bakıyorum. Çalışanlarından daha erken gelip işe daha geç çıkıyorlar. Entellektüel yaşam tarzı artık zenginlerinde elinden çıkmış.

Bir şekilde hayatımızı geçireceğiz çalışarak, üreterek. Fakat yaşamaya da vakit ayırmamız gerekiyor. Çok hırslı ve çok performans harcamadan, akıllıca çalışarak merdivenleri tırmanıp, iş kadar yaşama da vakit ayırmalıyız.

Yeni iş kanunları ile mesai saatleri düzenlenmeli bence 8 saatlik bir çalışma süresi bir insan için çok fazla. Çalışmalara bedel olarak verilen ücret hiçbir zaman harcanan zamana eş değer olamaz. Vakit nakittir mantığının artık konuşulmaması gerekir. Vakit nakittir derseniz bende size o zaman nakit vakit midir derim? Ömrünüzden bir saniye için ne kadar verseniz o saniyeyi geri alabilirsiniz?

Hiçbir saniyenin maddi bir karşılığı yoktur. O halde vakit hiçbir zaman nakit olarak değerlendirilmemelidir.

Hayat şartları ve insanların daha iyi için, daha lüks için yaptıkları yarışla zamanlarından başka bir şeyi geçemediklerini görmeleri sanırım emekliliklerinde anlaşılıyor.

Ulaşabileceğiniz lüksün daha da lüksü olduğunu, gidebileceğiniz yerin daha da ilerisi olduğunu unutmamak gerekir.

Herkese iyi çalışmalar, yaşamınız için yapacağınız zaman planlamanız neta olsun.

 
Toplam blog
: 99
: 2370
Kayıt tarihi
: 25.03.07
 
 

1977 yılında İstanbul'da doğdu, zamanının getirdiği bir çok avantajı değerlendirdi. Sokakta oynad..