Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

İşkence insanlık suçudur !

İşkence  insanlık suçudur !
 

Geceyle parlayan gözleri vardı...


Görgü tanıkları bildiriyor ; Engin Çeper, gardiyan tarafından başı duvarlara vurula vurula ölduruldü !

İşkence insanlık suçudur. Ben insanım diyen herkesin karşısında duracağı ve tepki vereceği bir suç olmalıdır elbette. Adalet Bakanı Şahin’in Engin Çeber’in gözaltında işkence ile öldürüldüğünü kabul etmesi ve “Özür dilemesi “ bir ilktir ve önemlidir.

Ama asla yeterli değildir.

İşkence konusunda devletin üç yükümlülüğü var: Her şeyden önce işkence yapmamak ve görevlilerin işkence yapmasını önleyecek önlemler almak. Polislerin , tüm devlet görevlilerinin eğitimi hatta bana göre kişilik testinden geçirilmeleri bu yükümlülüğe giriyor. Ayrıca ilgili kurumların, insan hakları kurulları tarafından sık sık denetimi de bu yükümlülük içindedir.

İkincisi, işkence iddiası karşısında etkili bir soruşturma yapmak. Soruşturmanın amacının suçluları yargı önüne çıkarmak olması gerekiyor. Bir an önce çıkarmak da yetmiyor, saklamamak, korumamak ve en önemlisi uzun soruşturmalar, gözönündeki görevlilerin adres araştırmaları ile zamanaşımına uğramasına engel olmak da asli görevi olmalıdır. Ki; iki gün önce zamanaşımından düşen 16 Mart 1977 katliamı davası ve daha niceleri gibi olmasın!

Üçüncüsü, işkence ve insan yaşamının korunmasına ilişkin yasaları uygulayarak suçluların hak ettikleri cezalara çarptırılmasını sağlamak , eften püften gerekçelerle hafifletici nedenler uygulamamak...

İşkencenin ne gibi hafifletici gerekçesi olabilir ?

İşkence suçunun zamanaşımına uğraması ne demektir ?

Veya gözaltındaki işkence suçunda delil yetersizliği (!)...

Bunca yıllık hukukçu olarak, yetkili ve görevli makamları işgal edenlerin adaletin tecellisini engelleme, kaçınma gerekçelerini benim hafsalam asla kabul edememektedir .

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ nde, işkence sebebiyle Türkiye aleyhine açılan davalarda ; zamanaşımı nedeniyle davanın düşürülmesi, hafifletici nedenler tatbiki ile en alt sınırdan ceza verilmiş olması hatta delil yetersizliği gibi nedenlerle verilen beraat kararları sebebiyle, işkence mağdurlarının uğramış oldukları hak ihlalleri sabit görülerek ,Türkiye Devleti onlarca davada milyarlarca lira tazminat ödemek zorunda kalmıştır. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti , işkence davalarında sabıkalı ve karnesi kırıklarla dolu bir devlettir, ne yazık ki…

Engin Çeber davası milletçe müdahil olacağımız, sonuna kadar peşini bırakmıyacağımız bir dava olmalıdır, kendi insanlık onurumuz açısından.

Yakın tarihimizde belleklerimizde kazılı iki çok önemli dava, bunun en canlı örneğidir. İnsanlığın tüm kirlenmişliğine inat, en son makinasını temizlerkenki fotoğraf karesi ile belleklerimize kazılı Metin Göktepe davasında, önce “ sandalyeden düştü “, “duvardan düştü “ gibi komik gerekçelerle dava saptırılmak istenmiş, daha sonra İstanbuldan Aydına, oradan da Afyona (Mehmet Ağar’ın Adalet Bakanlığı zamanında ) sürüklenmişse de , 5 sanık kastı aşan müessir fiilden (işkence eylemi nasıl kastı aşıyorsa!) yedişer yıl altışar ay hapis cezası almış, altı sanık ise beraat etmiş ve mahkumiyet kararı çıkan ilk gazeteci cinayeti olarak tarihte yerini almıştır, çünkü davaya basın ve kamuoyu sahip çıkmıştır.

Kamuoyu tarafından, Manisa Davası olarak bilinen dava ise ; tam yedi yıl sürmüştür.

Manisa'da, 26 Aralık 1995' te yasadışı DHKP-C örgütüne yönelik yapılan operasyonda, gözaltına alınan 16 gence, işkence yaptıkları iddiasıyla biri başkomiser, 10 polis hakkında Manisa Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı. Mahkeme'nin polisler için verdiği beraat kararı, "tüm mağdurların fiziki ve psikolojik işkenceye maruz kaldıkları" gerekçesiyle Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından bozulmuş, davayı tekrar ele alan yerel mahkeme, ikinci kez beraat kararı vermişti.
Karar, bu kez, Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından bozulmuş, bunun üzerine yerel mahkeme, sanık 10 polis memurunu, işkence yaptıkları her mağdur için 10'ar ay hapis cezasına çarptırmıştı. Bu karar da, sanıklara son savunma hakkı verilmediği gerekçesiyle Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından yeniden bozulmuştu.

Gençler ise haklarında açılan davadan beraat etmişler, ancak uğradıkları travma, yitirdikleri gelecekleri, ruh ve vücut tamlıkları açısından...hiç bir şey eskisi gibi olmamıştır artık onlar için.

Manisa davasında özellikle yerel mahkemece iki kez verilen beraat kararına karşın ,Yargıtayın bozma kararları sonucu zamanaşımına az kala mahkumiyet kararı verilebilmiştir.

Bu iki örnek davada görünen odur ki; kamuoyunun davaları sahiplenmesi, peşini bırakmaması, unutmaması , eksik yetersiz kararlar , çok uzun zaman alan yargılama süreçleri ile kamuoyu vicdanını tam rahatlatmasa da ; mahkumiyetle sonuçlanmış olaylardır.

* * *

Geceyle parlayan gözleri vardı,
Cesurdu, cesurdu ziyade.
Nasıl ki çekti bizi,
İstifade.

Karanlık mağaranın kapısında durduk,
Geçerken bıraktık taşı.
Sustu büyük bağırmasında,
Gecelerin ve ormanların sırdaşı.

Artik bizim gibi değil,
Su içmez, kımıldamaz.
Uyanıklığı hiç yok,
Uykusu az.

Öyle garip ve öyle sade,
Süsler yapacağız süslerinden.
Tüyleri gibi aydınlık,
Ve bir şey görmeyen.

Hazır, etrafın düşmanlığında,
Zaferin bitmez tükenmez yemeği.
Aklımızın, korkumuzun, ellerimizin,
Beraber yiyeceği !

(ÖLDÜRDÜĞÜMÜZ –Fazıl Hüsnü DAĞLARCA)


Engin Çeper, bizim gibi değil artık. O su içemez, kımıldayamaz, göremez, uyanık hiç değil... Artık onun yerine biz görmeli, biz utanç duymalı, biz toplumsal tepki koymalı,biz uyumamalı, biz takipçisi olmalıyız davasının. İşkence karşısında utanç duymadıkça, toplumsal tepki koymadıkça, müdahil olmadıkça....

İşkence, zafer olacaktır insanlıktan nasibini almamışlara...



*******
Son gelişmeler:

-Engin Çeper davasına Bakırköy C.Savcılığınca YAYIN YASAĞI kondu ! (28.10.2008-BASINDAN )

En iyi bildikleri iş SANSÜR !

-Engin Çeper davasında Metris Cezaevinde görevli 6 gardiyan hakkında, TCK 87.maddesi uyarınca"kasten yaralamak suretiyle ölüme sebebiyet vermek " suçundan dava açılarak tutuklandı . Suçun yasada öngürelen cezası 8-12 yıl ağır hapiz cezası. Oysa ki TCK 95.maddesinde işkence suretiyle ölüme sebebiyet vermek suçunun cezası " ağırlaştırılmış müebbet hapis " !( 4.kasım.2008 )

Başını duvrlara vura vura öldürmek işkence değil de nedir ? Bu iş AİHM'den mutlaka dönecektir !

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..