Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '10

 
Kategori
Tiyatro
 

İskender Pala ve ayrımcılık üzerine...

İskender Pala'nın 05 Ocak tarihli Zaman gazetesinde yayınlanan 'Kültür ve Tiyatrolar' başlıklı yazısında yer alan ifadelerle muhafazakarlığın sözcülüğünü yaparak iktidarı savunuyor , bunu yaparken de ayrımcılık yaptığını unutuyor.

Bu talihsiz yazı da sayın profesör, uzmanlık alanı olmadığı her halinden belli olduğu yazısında müthiş br yanılgı içerisinde.

Tarihi yanılgı...

Tarih dersi verilen bölümlerde düşülen yanılgı bir defa çok vahim. 'Müslümanlığı aşşağılayan insanlara kara çalan, çokevliliği öne sürerek din adamlarını kötüleyen oyunlar nedeniyle bugün muhafazakar kesmin tiyatrodan uzaklaştığını' söylüyor sayın Pala. Tanzimat döneminde oynanan ilk oyunlar, daha çok Avrupa kentlerinde moda olan duygulu komedi, romantik trajedi, tarihsel oyunlar ve kolay beğenilir vodvillerdi. Bu yüzden de izleyicilerin yaşam biçimine oldukça aykırıydı.

Ayrıca Güllü Agop Müslüman Türk kadınlarının tiyatroya gitmesinin hoş karşılanmadığı bir ortamda bile kadınlar için kafesli bölmeler yaptırtmış, ama gene de kadınların tiyatroya gitmesinin sık sık yasaklandığı görülmüştür. Yani kısaca (kendi deyimiyle) muhafazakarları tiyatrodan soğutan biri varsa o dönemin iktidarında olan insanların zihniyeti sonucunda yasaklamalarından kaynaklanıyordu.

Darülbedayi konusuna açıklık getirmek gerekirse; batılı anlamda tiyatronun gelişmesini sağlayan osmanlının ilk konservatuvardır. 1914 yılında ders verilmeye başlanan bu kurum, Namık Kemal'in oğlu Ali Ekrem önerisiyle Darülbedayi adını almıştır. İlk oyun 1916 yılında, Şehir Tiyatrosu adını alması ise 1934 yılına tekabül eder.

Tiyatronun bugünü...

Bugün bu ülkeyi paranoyak hale getiren aslında yine iktidarın kendisidir. Günümüzde hala tiyatroları kapatan, yazarları sürgüne gönderen, oyuncuları içerilere atan, oyun afişleri asıyorlar diye göz altına alanlar yine bu iktidarın kurucuları arasında yer alanların köklerine dayanır. Yıktırmayızların sesleri yükselmeseydi bir 'U' dönüşü yapılmayacağından da emin olabilirdik.

Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları'nın veb sitelerine girilirse ne kadar yeni oyunlar üretildiği ve sahnelendiği ortaya çıkacaktır. Yalnız şunu gözden sanıyorum kaçırıyoruz. Sanat dediğimiz olgu bir defa özünde 'karşı duruş' demektir. 'Burası benim dükkanım, benim istediğim çalacak' gibi bir mantıkla sanata yaklaşılamaz. Sanatın yaratıcı olabilmesi için 'özgür' olması kaçınılmazdır. Yani sanat, iktidara hizmet etmez. Sadece ve sadece halka hizmet etmekle yükümlüdür.

Yarın CHP veya MHP başa geldiğinde bu sefer onların değerlerine saygı duyulmaya kalkılırsa burada sanattan söz edemeyiz. Tiyatro evrensel bir yelpazeye sahiptir. Burası krallıkla yönetilen bir muz cumhuriyeti olsaydı dediğiniz doğru olabilirdi. Ama demokrasiyle yönetilen ülkelerde sanatçılar 'böyle yaparsak, bunu oynarsak padişah kızar mı?' diye sorgulayamaz.

Muhafazakar tiyatro seyircisine sırf baştaki parti Muhafazakar diye, bir üst kimlikle bakılacaksa, dışında kalanlar azınlık kabul ediliyorsa bu en hafif tabiriyle ayrımcılıktır.

Sayın Pala'yla hem fikir olduğum tek nokta, (daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi) devletin sanattan elini çekmesi. Ama kurulacak olan bir sivil toplum örgütüyle de ödeneklerin bu örgüt tarafından yapılarak devam etmesi.

Ayrıca hala Şehir Tiyatroları'nda çalışan bazı sanatçılarımızın işçi/temizlikçi kadrosunda görünmesi çok saçma gelmiyor mu?

Nedense hükümeti tüm sorunlarından arındırmak, üzerindeki sorumlulukların atılması isteniyor. Sanatçıların kendi başlarının çaresine bakılması isteniyor.

Özel Tiyatrolara verilen ödeneklerde dünya örneklerini sunulurken Avrupa'da Devlet Tiyatrolarına verilen değeri, özeni gözden kaçırıyoruz.

Televizyonda veya sinemada oynayan bir tiyatro oyuncusu neden garipsenir? Asıl oynaması gereken isimler zaten bunlardır.

Bu işin eğitimini almış kişilerin ekranda olması elzemdir. Üstelik ekranların çöp kutusuna dönmesi, bu değerli oyunculara fırsat tanınmadığındandır.

Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları'nda bir ilerleme pek göze çarpmadığı da açıkca ortada. Özellikle klasikleşmiş oyunlardan bir türlü vazgeçilemediği için yeni oyun sayısı da yükselemiyor.

Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları'nda oynayan oyuncu arkadaşlarımızın bir çoğu maaşı yetmediği gerekçesiyle ekranlara çıkıyor. Ekranlara çıkarken asıl mesleği olan sahnelerden uzaklaştığı söyleniyor ama ben buna pek inanmıyorum. Aslında buna izin veren yine kurum yetkilileri. Elbet bir kısıtlama getirilebilir veya düzenlenebilir.

Ama bence olması gereken, kısıtlamak yerine maaşların iyileştirmesi ve ekranları işin ehilleri olan, oyunculuk eğitimini alan kişilere teslim edilmesi daha sağlıklı olacaktır.

 
Toplam blog
: 73
: 10115
Kayıt tarihi
: 24.02.07
 
 

Tiyatro eğitimi için 3 bölgede yaklaşık 35'e yakın şehirde bulundum. 1999 yılından itibaren Tiyatro ..