Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '08

 
Kategori
İnançlar
 

İslâmiyette akıl, ilim, düşünce ve iradenin önemi

İslâmiyette akıl, ilim, düşünce ve iradenin önemi
 

İSLÂMİYETTE AKIL, İLİM, DÜŞÜNCE VE İRADENİN ÖNEMİ

10. Bölüm:

Ancak Allah, insanları ezelde takdir ettiği ilmi kader hükmünce dünyada yaşatırken olgunlaşmalarını sağlamak için onları halden hale sokar. Onlara her hali yaşatır. Yaşatırken de kendi akli iradeleri içinde onların her birisini ayrı ayrı terbiye ederek olgunlaştırır.

Şayet akıl sahibi bir kul, kendi akli iradesini bir yana bırakır .Nefsine uyup hatalı yaşamayı tercih eden kulların ruhları (ben’likleri) kendilerine verilen ömür içerisinde yeterli olgunluğa ulaşıp dünyada kendilerinden istenilen tekamüldeki (akli) olgunluklarını tamamlayamazlar. Tamamlayamadıkları için de (iç ben’lik denilen) ruh, kendi içinde mutmain (huzur bulup sükuta erme, rahatlama hali) olmaz. Sürekli yaşanılan tatminsizlikten dolayı umutsuz ve mutsuz yaşar. Gelecekten kuşkulanıp korkup kaygılanır. Kaygı ve korku onu arayış içine sokar. Arayışı akli donanımı ölçüsünde devam eder. Sürekli devam eden bu arayış ona bir çok değişik düşünceler üretmesini sağlar.

Ancak akılla donanımlı olup yeterli bilgiye sahip olmayan (özellikle gençler) insanlar, (Çocukluktan ergenlik denilen gençliğe ilk adımını atan bir çok insan bu sorunu yaşar. Çünkü çocuk ana rahminde kazanıp elde ettiği (şuursal akla yönelik) bir çok uzuvsal alışkanlıklarla dünyaya gelir. Bu alışkanlıklar akıl baliğ oluncaya kadar devam eder. Terk etmesi zor olduğundan zaman alır. Çünkü zaman içinde gelişen aklın, şuurla çekişmesi başlar. İnsan ne kadar erken şuursal akıldan kurtulup, iradi akıl kullanmaya başlarsa, hayatta da bir o kadar başarılı olur.) genellikle çocuklukta kazanıp elde ettikleri şuursal alışkanlıklar ile yaşarlar.

O nedenle de gençliğe geçişte çocuklar ister istemez bir bocalama dönemi geçirirler. Bu her ne kadar doğal olsa da bir an önce şuursal akıl kullanımından iradi akıl kullanımına geçmek gerekir. Bunu kısa sürede başaramayan çocuklar her en kadar akla dayalı iradeleri olmuş olsa da yine de onlar, şuursal akılla ana rahminde kazanıp elde ettikleri uzuvsal alışkanlıklarla yaşamaya devam ederler. Çünkü nefsi yönde kazanılmış doğal olan kolay bir yaşama biçimi olduğundan çok kolay bırakılmaz. Bir an önce bırakılıp terk edilmediğinde insanda zaaflar oluşur. Yanlış yaşanır. Yanlış hayat tarzı seçilip yaşanmış olur.

Gençlerimizin kötü alışkanlıklar kazanıp yanlış yönde bir hayat sürdürmemeleri için bu yaştaki çocuk yada genç insanların kendi ben’liklerine özgü, oluşturacakları şahsi kişiliklerine dokunup, aşırı bir müdahalede bulunmadan onları olumlu istikamete yönlendirebilmek için incitip kırıp dökmeden aklımızın erdiği kadarıyla ikna ederek doğru yöne kanalize etmeliyiz.

İnsan yetiştirmek dünyanın en zor işi olduğundan sabredip tahammül göstermek, bitmez tükenmez emekle ömür tüketmek gerekir. Çünkü bir bilene karşı, herkes çocuktur. Hiç birimiz her şeyi bilemeyiz. Bilmediğimiz içinde hiç birimizin çocukluğu bitmez.

Meyveyi oluşturan şuur, ona olgunluk kazandırıp tat veren akıldır.

İnsanın hatalı bir hayat sürdürmemesi için her şeyden önce aklını kullanıp doğru ve yeterli bilgiye sahip olması gerekir ki, yanlış kötü bir hayat tarzı yaşamasın. Çünkü “Tavuğun ufku kümesi kadar, insanın ufku aklı kadar olur.

Yaşadığımız dünyada akıldan asla şaşmayacağız. Ancak insanın ufku her en kadar aklının büyüklüğü kadar olsa da bazen akıl gücümüz her şeye yetmeye bilir. Çünkü aklın iki bağı vardır. Bunlardan birisi nefis, diğeri gönüldür.

Nefis bağı ile bağlı olanlar, genelde bedenlerinin istek ve arzularını yerine getirirler. Bu yüzden de akıl, ilim ve iradeden uzak yaşarlar.

Gönül bağı ile bağlı olan akıl sahipleri de gönüllerin biricik sultanı olan Allah’ı bulmak için gaibe ait yücelerdeki bilinir bilinmez bilgilere ulaşıp, onu elde etmek için çalışıp çabalarlar.

Sağduyulu akıl sahipleri, her iki dünyada da vezir olup mesut ve bahtiyar yaşamak istiyorlarsa; öncelikle bu dünyada kendi akıllarını çok iyi kullansınlar. Daha sonra ilimle kendilerini tanıyıp, kainatı okusunlar. Sonunda da gönüllerinin sultanı olan Allah’ı bulup tanıyıp sevsinler.

Nefislerine bağlı yaşayan akıl sahipleri de sürekli (ölçü ve dengeden uzak ) bedenlerine hizmet edecek olmalarından dolayı onlarda sürekli alçalırlar. Sonunda onlarda her iki dünyanın rezili olarak yaşarlar.

Onun için AKIL VE İLİMDEN SAPANLARIN SONU ŞEYTANLIKTIR.

Şeytanlaşmamak için akıl ve ilimden sapmayalım. İnsan olup insan yaşayalım. Biz yaşarken başkalarını da bizim gibi yaşatmaya çalışalım. İşte insanlık, işte akıl, işte ilim, işte düşünce, işte asıl olan insani irade budur.

Konumuza bir sonraki bölümde devam edeceğiz.

Sevgi ve saygılarımla.

Cahit KARAÇ

 
Toplam blog
: 322
: 1004
Kayıt tarihi
: 08.03.08
 
 

1953 Elbistan doğumluyum. Lise mezunuyum. Kamuda çalışıyorum. Evliyim ve iki çocuk babasıyım. Ken..