Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '09

 
Kategori
İnançlar
 

İslam'da aile

İslam'da aile
 

"Taş Devri" ailesi


14.yüzyılda bir Alman soylusu, bebekler hiçbir dili duymadan büyürlerse hangi dili konuşurlar veya birbirleri ile nasıl iletişim kurarlar diye merak eder. Bir deney yapmaya karar verir. Birkaç bebek ve birkaç dadı bulur. Dadıların görevi hiç konuşmadan bebekleri beslemek ve temizlikleriyle ilgilenmektir. Deneme birkaç ay sonra başarısızlıkla sonuçlanır: Kendileri ile hiç konuşulmayan, kucakta tutulmayan, sevgiyle dokunulmayana bebeklerin hepsi ölür!

Sonuç: İnsan yavrusu, pek çok canlının yavrusu gibi doğar doğmaz ayağa kalkamaz. Kendi kendine annesinin memesini bulmaktan bile acizdir. Araştırmanın gösterdiği gibi, bebeğin karnının tok sırtının pek olması yeterli değildir. İnsan yavrusu için sevgi ve iletişim süt kadar önemlidir. İnsan tek başına yaşayabilecek bir canlı da değildir. Varlığını sürdürebilmesi için topluluk halinde yaşamak zorundadır.

En küçük sosyal birim ailedir. Aile, yaratılış itibarıyla bir memeli olan, yetişmesi uzun yıllar alan insan yavrusunun beslenmesi, bakılması, güvenli ve sağlıklı bir ortamda annesi ve babası ile birlikte büyümesi için ideal ortamdır.

Aile ve evlilik sonraki nesli, yani çocuğu ve onu büyütecek olan annesini maddi ve manevi güvence altına alır.

Hedef sağlıklı ve başarılı bireyler ve sağlıklı bir toplum oluşturmaktır.

Söylendiğine göre, insan kişiliğinin yüzde sekseni beş yaşına kadar oluşmaktadır.

Dolayısıyla doğumdan başlayarak, anne ve aileyle birlikte geçirilen okul öncesi dönem, çocuğun yetişkin çağında insan ilişkilerini belirlemesinde, alışkanlıklarında, mutluluğunda, başarısında okul eğitimi kadar önemli bir yere sahiptir.

İnsan doğuştan sevecen, kontrollü, paylaşımcı değildir. Bu özellikler daha sonra eğitimle kazandırılır.

Yetişkin, toplumun kuralları ve yasaları içinde rahatça hareket edebilecek eğitimi almış kişidir. Bu eğitim de (aile terbiyesi ) esas olarak aile ve yakın çevreden alınır.

Kur’an ana-babaya büyük sorumluluk ve fedakârlık yükler. Çocuğun yetişmesinden birinci derecede sorumludurlar. Çocuk yetiştirmek özveri isteyen, ciddi bir iştir. Bu nedenle insanlar için Allah’tan sonra teşekkür edilecek olan ana-babadır.

<ı>“Biz, insana anne-babasını önerdik: Annesi onu güçsüzlük üstüne güçsüzlükle taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yılda olmuştur. O halde bana ve ana-babana şükret. “(Lukman, 57/31, 14)

<ı>“Rabbin şöyle hükmetti: O’ndan başkasına kulluk/ibadet etmeyin, anaya/babaya çok güzel davranın: Onlardan birisi yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara “Öf!” bile deme; onları azarlama, onlara tatlı-iltifatlı söz söyle. Rahmetten yerlere eğilme kanadını onlar için indir ve de ki:’Rabbim, merhametli davran onlara, tıpkı küçüklüğümde beni koruyup büyüttükleri gibi.”(İsra, 50/17, 23-24)

Tüm canlılar genel olarak incelendiğinde dişisine en çok hak, erkeğine en çok sorumluluk verilmiş olan canlılardan biri insandır:

Memelilerde yavru büyütmek çoğunlukla tek başına dişilerin işidir.

İslam’a göre, insanlarda yavrunun ve annenin ihtiyaçlarını karşılamakla erkek sorumludur. Çünkü rahatsızlık veren bir hal olarak regl olan, hamile olan ve çocuğa bakan kadındır.

Kadın bir de çalışarak kendisinin ve çocuğunun geçimini sağlamak zorunda değildir!

Bu kadını yaratılış kapasitesi dışında zorlamak olarak kabul edilmiştir. Yani kadının çalışması yasaklanmamış, sadece çalışma zorunluluğu olmadığı söylenmiştir.

Amaç kadına kısıtlama getirmek değil, çocuğu ve ona bakacak olan annesini korumak ve güvence altına almaktır.

<ı>“Anneler çocuklarını-emzirmeyi tamamlamak isteyen kimseler için-tam iki yıl emzirirler. Annelerin yiyeceklerini ve giyeceklerini örfe uygun biçimde hazırlamak çocuğun babasına aittir. Hiçbir benlik yaratılış kapasitesi dışında bir şeyle yükümlü tutulamaz. Anne çocuğu yüzünden, çocuğun babası da kendi çocuğu yüzünden zarara sokulmasın!(…) Çocuklarınızı sütanneye emzirtmek isterseniz, örfe uygun olarak belirlediğiniz ücreti güzelce teslim etmek şartıyla, bunu yapmanızda bir günah yoktur.”(Bakara, 92/2, 233)

Geniş bir aileye sahip olmak veya çocuk sayısının çokluğu bir değer değildir. İdeallere göre eğitilmiş insan yetiştirmek ve olmak önemlidir.

Erkek, çocuğa ve çocuğun annesine bakmakla yükümlü tutulmuştur. Dolayısıyla bakamayacağı sayıda çocuk sahibi olmak yanlıştır.

Bu yüzden, az gelirli olmasına rağmen birden fazla eş, hepsinin adını bilmeyecek ve/veya okutamayacak kadar çok çocuk sahibi olma, çocuklara gereken ilgiyi ve şefkati göstermeme, kız çocuklarına değer vermeme, gurur duyulacak değil, insanlık adına da, dini açıdan da yanlış ve değiştirilmesi gereken anlayışlardır.

Eğitim ve gelir seviyesi yüksek olan ülkelerde ve ailelerde çocuk sayısı azken, yoksullarda çok olması, bu insanların kendi çocuklarının da eğitimsiz, yoksul, muhtaç ve mutsuz olmaları için çıkardığı davetiye gibidir.

Kur’an’da doğum kontrolü aleyhine hüküm çıkarılacak açık bir anlatım, doğum kontrolünün günah olmasının haklı bir gerekçesi yoktur. Başlamamış bir yaşamı yok etmekten söz edilemez.[1] Tekasür (Mal ve evlat çokluğunda yarış) suresinde, eski Arap geleneğinde mezar sayısının fazlalığının, ataların ve soyun kalabalık olmasının göstergesi olarak övünç sayılması örnek verilmiştir. Mal ve para zenginliği ile övünme gibi, soyun veya çocuk sayısının çok olmasıyla övünme de çirkin davranışlardır.

<ı>“Aldatıp oyaladı o çokluk yarışı sizleri, Öyle ki, ziyaret ettiniz kabirleri/ziyaret edinceye kadar kabirleri. Ama iş öyle değil; yakında bileceksiniz!” (Tekasür, 16/102, 1-3)

<ı>“Bilin ki, şu iğreti dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden, bir süsten, aranızda bir övünmeden, mallarda ve evlatlarda çoğalma yarışından başka bir şey değildir.” (Hadid, 112/57, 20)

Kur’an’a göre aşılanmış yumurta veya cenin çocuk değildir. Ruhun bedene ne zaman girdiği konusunda ise bilgi vermez. Çocuk, anne ile bağı kesildikten, doğduktan sonra yaşayabilecek, ismi, kimliği olabilecek bir insan yavrusu olarak tasvir edilmiştir. Yine de, sonuçta bir yaşam başladığı için, kürtajın çok özel durumlarda-doğum kontrol yöntemi olarak değil-sağlıkla ilgili bir sorun olduğunda doktor kararıyla uygulanabilecek bir istisna olabileceği düşünülmelidir.

<ı>“Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin! Onları da sizi de biz rızklandırıyoruz. Kuşkusuz onları öldürmek büyük bir günahtır.” (İsra, 50/17, 31-32)

<ı>“Ey İnsanlar! Ölümden sonra dirilme konusunda kuşku içinde olabilirsiniz. Ama şu bir gerçek ki, biz sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyondan/döllenmiş bir karışımdan, sonra ne olduğu kısmen belirli, kısmen belirsiz bir et parçasından yarattık ki, size açık-seçik beyanda bulunalım. Ve sizi rahimlerde, belirlenen bir süreye kadar dilediğimiz bir şekilde bekletiyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz.” (Hac, 88/22, 5)

Kadın ve erkek arasında biyolojik bazı farklar, farklı yetenekler vardır.

Birbirini tamamlayan özellikler olarak bunlar doğaldır. Doğal olmayan kadınların bu farkları kompleks haline getirmeleri, erkeklerin ise kendilerini ezme hakkı olan cins olarak görmeleridir.

Erkeklerin üstünlüğünü sağlayan, onların kadınları ve çocukları dövebilecek kas gücüne sahip olmaları değil, onları korumaları ve geçimlerinden sorumlu olmalarıdır.

Kadını veya çocuğu döven erkek zaten koruması gerekenlere zarar vermiş olmakta, bir de kazancını ailesinin ihtiyaçları yerine kendi zevkleri için harcıyorsa veya çocuğunu terk edip gitmişse üstünlüğünü veya saygınlığını sağlayan nedenler kendiliğinden ortadan kalkmaktadır.

<ı>“Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz şekilde varın. Öz benlikleriniz için önceden bir şeyler gönderin. Allah’tan sakının ve bilin ki, O’na mutlaka ulaşacaksınız. İman sahiplerine müjde ver.”(Bakara, 92/2, 223)

Kadınların tarlaya benzetilmesi de genellikle tapu sahibi olmak, mal sahibi olmak olarak, yani kadının, erkeğin malı olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Ama tarla boş arazi parçası değildir. Ya da işlenmemiş, kendisi için emek ve zaman harcanmamış yabani ot ve dikenden başka bir şey olmayan toprak parçası tarla değildir.

Ürün almak için pek çok dış faktörün yanında bilgiye, emeğe ve özene ihtiyaç vardır. Soğan ekip buğday biçmek mümkün olmadığı gibi, sinirlenip suyunu keserek, filizleri ezerek verim almak mümkün değildir.

Kadını aşağılamak ve ezmek onun erkeğe saygı ve sevgi duymasını sağlamaz.

Kadına kötü davranan, Allah’ın yarattığı güzellikleri görmesini engelleyip eve kapatan, yüzünü kapatıp ışıktan mahrum bırakan, Kur’an emirlerinden olmasına rağmen, eğitimini ve kendi aklını işletmesini engelleyen erkeğin kadına geçen hakkı, çalışmayan kadın için, sadece kadının yiyeceğini ve giyeceğini sağlamaktır.

Karşılığında yok ettiği ise, kadının tüm yaşamı ve yaşam sevincidir. Gerçekte, kadını sevgiden ve şükürden, bilgiden yoksun bırakan erkek, kadına karşı borçludur. Her borcun da bir ödeme zamanı vardır!

[1] Hz. Muhammed’in çok sayıda eşi olmasına karşın sadece iki kadından çocuğu vardır. Hz. Hatice’den altı ve Mısır’lı bir kadından bir erkek çocuk. Yaşayan tek çocuğu ise, Hz. Ali’nin eşi olan, kızı Hz. Fatıma’dır.

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..