Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '17

 
Kategori
Dünya
 

İslam ülkeleri ve süper güçler

İslam ülkeleri ve süper güçler
 

İslam ülkelerinde geçtiğimiz yıllarda başlayan iç savaşların artmasına bağlı olarak sayıları milyonları aşan ölümler ve yaralılar, evini barkını hatta yurdunu terk etmek zorunda kalan on milyonları gördük.

Çağımızda akıl ve hayal gücümüzü aşan iç savaşlara ve buna bağlı olarak  insanlık dramlarına tanık olmaktayız. Birtakım sosyologlar tarafından bu durumlar, “Medeniyetler çatışması”  olarak aktarılsa da, buna tam anlamıyla medeniyetler çatışması diyebilir miyiz?

Afrika’dan, Ortadoğu ve Asya’ya kadar çatışma ya da savaş, savaşın büyük bir çoğunluğu Müslüman ülkelerin kendi aralarında. Bu ülkelerdeki demokrasi, insan hakları, düşünce özgürlüğünün noksanlığından yararlanan ya da kullanan  emperyalist ülkeler tarafından mezhepçilik, ırkçılık, particilik, bölgecilik körüklenerek ve insanlar kutuplaştırılarak toplumsal olaylar ateşleniyor. Söz konusu ülkelerde, işsizlik, yoksulluk, ekonomik dengesizlikler, adaletsizlik, dışlanma, eğitim ve kültür eksikliğinden doğan nedenlerle aynı ülke içinde gruplar birbirine düşüyor.

İç çatışmalar genellikle her ne pahasına oluşa olsun iktidarı bırakmayan güçlerle muhalefet grupları arasında görülüyor.

Soğuk savaşın sona ermesiyle Müslüman ülkelerde görülen çatışmaların azalması  son yıllarda süper güçlerin  tekrar devreye girmesi ile yeniden alevlendi. Özellikle Afganistan, Pakistan, Irak, Yemen, Suriye, Somali, Nijerya, Libya’da iç  çatışmalar ve kaos devam ediyor. Olan biteni ,dünya  ekranlardan rahat koltuklarında seyrediyor.

Bölgelerin stratejik konumları, petrol kaynaklarının bol olması, yönetim biçimlerini bahane eden süper güçlerin iştahını kabartıyor.

Son yıllarda yaşadığımız Arap Baharı denilen olay Suriye’de günümüzde hala büyük bir insanlık dramının yaşanmasına neden oluyor.

Süper güçlerin, başka ülkelerdeki insan hakları, demokrasi, özgürlük, kadın hakları gibi kulağa hoş gelen kavramlarla ilgileri yok. Bunlar, politikalarda sadece retorik olarak kullanılan terimler. Onların tek amaçları, gücü ellerinde bulundurmak, kendi ülkelerinin çıkarları ve vatandaşlarının mutluluğu. Bunun en açık örneğini Sudi Arabistan ve ABD ilişkisini ekranlardan seyretmedik mi? Sudi Arabistan’da demokrasi,  insan  hakları  ya da kadın hakları var mı? Yönetim, 1932’lerden bu yana aynı sülalenin elinde değil mi? Sudi Arabistan idaresi Batı’nın dilinden düşürmediği hangi kriterlere uygun. Sudi Arabistan’ı ziyareti sırasında Trump bunların hiç birisinden bahsetmediği gibi ev sahibine övgüler yağdırdı. Bu arada değeri  milyarlarca dolar olduğu söylenen silahı pazarlayıverdi. İlişkiler her zaman çıkar ilişkilerine dayalı. Bugün böyle yarın başka türlü.

Amerika Devlet Başkanı’nın Sudi Arabistan gezisi sırasında, Donald Trump’ın Eşi Melana’nın bir sürü protokol erkeğinin içinde giyimi kuşamı ile sisteme nasıl meydan okuduğunu izledik. Başka bir ülkenin devlet başkanının karısını öyle başı açık uçaktan indirmezlerdi.

Demokrasi, insan hakları, ileri demokrasi, özgürlük, adalet her şey göstermelik vesselam.

Kimse göründüğü gibi değil. Bunu anlayanlar  ve yukarıdaki terimleri iyi kullananlar siyasette başarılı oluyor ve malı götürüyor.

Hüseyin SEYFİ

 
Toplam blog
: 498
: 1546
Kayıt tarihi
: 12.08.07
 
 

Öğretmen Okulunu ve İktisat Fakültesi Kamu yönetimi bölümünü bitirdim, eğitimciyim, İyi derecede ..