Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hikmetullah Yetkin Gazeteci Yazar

http://blog.milliyet.com.tr/hikmetullahyetkin

04 Mart '13

 
Kategori
İnançlar
 

İslam ve demokrasi

İslam ve demokrasi
 

İslam ve Demokrasi


Allah’a ve islama düşman olan Amerika ve Avrupa devletleri; Arap ülkelerinde ve bir zamanlar islam diyarı olan diğer ülkelerde islam’ın tekrar hakim olmaması için uydurdukları dikta kirallık ve baskı rejimlerinin faydasız ve halkı patlama noktasına getiren rejimler olduğunu görmeleri sonucunda bu rejimlerden daha yumuşak olan ve demokratik sistem denilen bir rejim ortaya çıkarttılar. Bu sistemin özü şudur: Halk değişik görüşlere ve partilere mensub temsilcilerden dilediğini serbestçe seçer ve bu seçilen temsilcilere milletvekili denir. Bu milletvekilleri bir mecliste toplanır ve o mecliste hangi parti yeteri kadar fazlalıkta milletvekili çıkartmışsa o parti devleti idare eder. Diğer partilere mensub milletvekilleri ise hükümetin muhalefet gurubunu oluşturur. Bu ülkede bütün kanunlar bu meclis tarafından çıkarılır. İnsanlarla ilgili bir kanun çıkarılmak istendiğinde, kanunun çıkmasını isteyen milletvekillerinin sayısı, belirlenmiş olan bir oranı aşarsa artık o hüküm kanunlaşır. Bundan sonra gerek milletvekilleri gerekse halk, kabul etse de, etmese de istese de istemese de bu kanuna uymak zorundadırlar. Bu mecliste bir kanun çıkartılırken o kanunun islama uygun olup olmadığına değil, halkın seçmiş olduğu kimselerin belli bir oy oranıyla o kanunu kabul edip etmemesine bakılır. Şayet bir kanuna, milletvekilleri gerekli çoğunlukta evet derlerse, o kanun islama zıtta olsa fark etmez kanunlaşır ve uygulamaya konur.

Demokrasi sistemi, islam dışındaki diğer mevcut sistemlere nazaran fertlere daha fazla hürriyet ve görüş özgürlüğü verdiği için insanların çoğu bu sistemi, islama uygun olup olmamasına bakmaksızın, kabul edip benimsediler ve bu sistemin çok güzel bir sistem olduğu kanaatine vardılar. Diğer dikta rejimleri altında yaşayan halklarda bu sisteme geçmeyi arzuladılar. Hatta demokrasinin ne demek olduğunu bilmeyen bazı islamcı yazarlar: “Demokrasi, islam’dandır” demeye başlamışlardır. Bu sözleri onların batıya karşı duydukları iç yenilgi ve aşağılık kompleksinin bir etkisidir.

Rasulullah zamanında, Rasulullah’a daha henüz risalat gelmeden önce Mekkede ki Kureyş kabilesinde de günümüzdeki demokratik meclislere benzer bir sistem hakimdi. Mekkede de Dar’un Nedve denilen günümüzdeki demokratik sistemlere benzeyen bir meclis vardı. Mekke devletini ilgilendiren bütün kararlar bu mecliste alınırdı. Kabile fertlerini temsil eden kabile reisleri bu mecliste toplanır ve meseleler hakkında her kabile reisi kendi görüşünü özgürce belirtirdi. Sonuçta çoğunlukla kabul edilen görüş kanunlaşır ve kabul etseler de etmeseler de bu kanun bütün kabilelere uygulanır ve herkes bu kanuna itaat etmek zorunda kalırdı. Bu meclisin işleyişini; Kureyşliler, Rasulullah’ı öldürmek için burada karar almak üzere toplandıklarında, yaptıkları konuşmalarda ve tekliflerde açık olarak görüyoruz. Kureyşin değişik kabilelerine mensup kabile reislerinin her biri değişik görüşler ileri sürdüler. Sonunda Ebu Cehil’in görüşü uygun görülüp oy birliği ile kabul edildi ve bu uygulamaya kondu. Günümüzün demokratik meclislerindeki işleyiş te bundan daha farklı değildir.

İslam sisteminde hâkimiyet; kanun koyma yetkisi yalnız ve yalnız tek bir merciye aittir. O merci ise Allah’tır. Bu tartışmasız bir gerçektir. İslam devletinde haramlar (yasaklar) ve helaller (serbestler), Rasulullah’a Allah katından gelen Kur’an ve Sünnete göre belirlenir. Allah’ın haram kıldığı bir şeyi bütün insanlar helal (serbest) kabul etse bile müslümanlara düşen Allah’ın hükmünü kabul etmek, bunun dışındakileri ise reddetmektir. Çünkü müslüman bilir ki; bu mesele ibadet meselesidir ve kişi kimin hükmünü kabul edip itaat ederse ona ibadet etmiş olur. Müslüman, ancak her türlü meselede yalnız Allah’ın hükümlerini kabul edip itaat ettiğinde yalnız Allah’a ibadet etmiş olacağını bilir. Allah bu konuda kendisine hiçbir ortak kabul etmez.

Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:

“Hüküm vermek yalnızca Allah’a aittir. O, kendisinden başkasına değil yalnız O’na ibadet edilmesini emretti” (Yusuf: 40)

“Allah hüküm vermede kendisine ortak kabul etmez.” (Kehf: 26)

 
Toplam blog
: 115
: 984
Kayıt tarihi
: 15.10.12
 
 

Susmak en iyi cevap olsa gerek. Basitin yorumu, ağırın taşını sayar sadece...  Hikmetullah Yetkin..