Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '13

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

İslambol .1 : Son İslambol seferi

İslambol .1 : Son İslambol seferi
 

radikal.com.tr


Yılda bir, en fazla  iki kez “İstanbulsuyoruz..” sonra, hop aniden denkler  kuruluyor… Denkleri kuran kim, Hanım! Haydi bakalım…  “Onu alalım mı…Lazım olur mu…?” Tartışmaları arasında, bir bakıyorsuz iki kasket, üç atkı bavula sokulmuş…!? (abartma olacak canım!)

Bizim İstanbul’a gidişimiz, güney cephesinden oluyor… Surlara Yenikapı cephesinden savlet ediyoruz… Yaa Allah, diye yüklendik mi sabahın tam 9.30’unda İstanbul ayaklarımızın altında yerlere yeksan olmuş… Teslim! Diye bağırıyor… Bir Pazartesi sabahı, surlara doğru savlet ettiğimizde aklımıza bom boş bir İstanbul bulacağımız gelmezdi. Demek ki, o saatlerde meğer “küffar” henüz uyanmamışmış… Biz Feribot’tan hıngıl hıkış çıkıp, Mecidiyeköy arabasını ararken (her zaman tembih etmeden hazır olurdu…) Hayret bu kez nerede, demeye kalmadan araba geldi yanaştı.

Tabii, aklımda kalan bazı sorunlar var. O sorunları hanımdan önce ben çözmeliyim. Onun için araba kalkmadan önce, “meseleleri istişare etmek” üzere şoför efendiye gittim. Şoför efendi, burada bulunduğu birkaç dakika içinde, ekmek içinde peyniriyle kahvaltısını gövdeye indirmekteydi. Beni görünce, neşe içinde :

“Buyurun agabeyim!” dedi. (Aferin adama… demek ki ders veriyorlar. “Dede” demedi…Ne kibar insanlar şu İstanbullular!)

“Günaydın. Biz her zaman bu arabayla Taksim’e çıkıyorduk… Orada iniyor; asansör’le Metroya biniyor, Hacıosman’a gidiyorduk… Şimdi durum aynı mı? (Kafamda bazı sorular var ya ! Daha henüz İstanbul’un ne kadarının yıkıldığını bilmiyorum…) Şoför:

“Oooo Amca bey… Artık durumlar değişti… Eski çamlar bardak oldu. Artık Taksim delik deşik… Biz de güzergahımızı değiştirdik; şimdi (suratıma baktı…) Karacaahmet pardon… Kabataş’tan yukarıya çıkıyoruz; Taksim Gezi Parkı’nın arka tarafından Şişli taraflarına varıyoruz … İsterseniz sizi “Cevahir”in önünde bırakayım, oradan kolayca metroya binersiniz…Ne dersiniz?”

Canıma minnet… Ha, Ali Veli; ha Veli Ali… Ne olacak ki. Orada olmazsa Şişli’de olsun .. Tabii, münasebetsizlik bu, bir de soracağım tuttu:

“Şoför bey, Taksim Gezisi’ni de yıktılar mı yoksa…?” dememle birlikte, şoför yerinden sıçradı…

“Ağabey, bize öyle siyasi sorular sorma lütfen… İşte görüyorsun, şurada iki lokma ekmeğimizi peynirimizle yiyip oturuyoruz… Bir de ondan olmayalım. Git kendi gözlerinle gör, memleketin halini… bizden niye yorum istiyorsun ki?” (Adam belli sinirlenmeye başlamıştı… İstanbul'da canını yaktığımız ilk yerliydi… Neyse…!)

“Teşekkürler şoför Bey…!!” Gözlerime dik dik baktı… Sen anlarsın der gibi, ben neyi anlayacağım ki… Daha 15 dakikalık İstanbulluyuz… Daha dur bakalım!

O sırada otobüse binen bir yaşlı çiftle selamlaştık (sanki, yaşlıların halinden biz anlarız, der gibi…) Onlar da bizim sıramıza oturdular, giderken birkaç kez daha selamlaştık.. (Ulan, sakın akraba olmayalım…!?)

Neyse, otobüsümüz sabahın seherinde İstanbul’un meskun mahallerinde, henüz uyanmamış İstanbul caddelerinde koştura koştura, İnönü Stadı’nın hemen yanından Gümüşsuyu’na doğru vurdu…hop Taksim’in arka taraflarındayız. Taksim’in ön tarafları artık görünmüyor; onlar da çarşaflanmış… Neyse döne dolaşa, Cevahir’in tam önünde, Şişli Merkez’de şoför bizi yallah kapı dışarı etti… Cevahir koca bir AVM , (ben bunları kimlere anlatıyorum ki… İstanbullular, belki günde bin kez bunların önünden geçiyorlar da, bir kez bu Cevahir ne menem bir yerdir diye, bakmıyorlardır, Allah bilir!) Yallah dışarı… Bütün takım taklavatımızla. Eee bizim İstanbul'a gelişimiz kolay değil… Hanım evin yarısını toplayıp getiriyor. Bir de üstelik akşamdan kalan taze fasulye yazık olmasın diye, bavulun altına yerleştiriliyor… Gerisini varın siz hesap edin… !

Cevahir’in önünde var bir asansör ..(Aman asansör… yaman asansör..!) Şu asansörler olmasa, o yürüyen merdivenlerle yedi kat yerin altına inmek pek firaklı oluyor. Öldüğü zaman bile insanı bu kadar derine indirmiyorlar be?

Gerçi yerin altı, serin, havadar güzel… “Ulan şuralara birer daire yerleştirseler de gelip otursak..”  arzusu uyandırıyor ama; istemem eksik olsun!

Fakat inanın artık İstanbul’da, yerin altında hayat var. İnenler çıkanlar; gazete, kitap okuyanlar; saz çalıp; çarkı söyleyenler…

Benim hanım yine dayanamadı. “Bunlar Konservatuvar öğrencisi,”  diye…ağlamaklı çalgıcıların önlerine birer lira attı. Bazıları onu da yapmıyorlar ya, neyse.

Efendim (bizim için söylüyorum) Cevahir’den Metro’ye biniyorsun, hop biraz sonra Hacıosman’dan çıkıyorsun. Metro’nun sonu demek, aslında İstanbul’un sonu demek değil ama… Bizim için öyle…

Bazı dostlar merak etmişler. Merak etmesinler.

Biz ara sıra böyle bir havalanırız. Gider İstanbul’da yeraltına ineriz. Zaten, dışarı çıktığımız zaman, tatil bitmiştir. Çıkar geliriz.

Zaten kötü haber tez duyulur. Onun için hiç merak etmeyin. Hala hazır, nazır… ve Cumhuriyetin Bekçisiyiz. 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..