Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Islık senfonisi

Islık senfonisi
 

Kendini eritip tüketse de vurgundur ışığına mum

Çünkü gövdesini onunla aydınlatır

Sessizliğin çığlığını onunla haykırır

Damladıkça tenine sevgiyi bir o damıtır...

Cama ölümüne vuran yağmura, uyandım bu sabah. Enkazı belirsiz yalancı bir aydınlığın gök gürültüsünde, yalnızlığın okkalı tavrında biraz daha büyüdüm; biraz daha kederlendim. Yol yolak görmez adımlarımın sislerine gömdüm yaşlarımı. Ağırdılar taşıyamadım, ağladıkça ağırlaştım derimde. Efkar sarmaşıklarına beledim hazan kurusu yaralarımı. Mızrabı küskün sazın bamtelinden düşerken akortsuz; hüzün mezelerimden tattım. Mumun bir sıkımlık ışığında yıkadım yüzümü. Kirpiklerimin harında yelledim umutlarımı. Dudaklar büktüm aklıma düşen sepya mazime. Çatkapı gelen gecenin hazırlıksız koyuluğunda, manidarlaşan silik sevgiliye bıyık altından güldüm; topyekün iyelik sözcüklerimle ve de noktaların ardında kalan cümlelerimle...

Ne çarşaftı düşlerimde kırışan ne de bedenin tenime yüreğime sürtünüp geçen

Demleyemedim zifiri gölgelerini yatağımda.

Gemleyemedin kendini loş ışıklarımdan, dudaklarımdan salıncaklar kurulu kollarımdan.

Sen çıplaklar giyindin gözyaşını kirpiğinle bölerek

Suskun çığlıklarınla belirsizleştin kırık kaldırım kenarlarında karanlıktaa

Uzaklar döküldü topuklarından

Boğumlayamadım hüzünlerimi boğumlayamadım...

Kurumayı bilmez dingin bakışların buruk ıslaklığında üşütmüşüm gözkapaklarımı. Rutubetli burnumun soluğunda aşındırdım bu arnavut kaldırımlı, gurbet rampalı yolları. Çıktıkça kanter içinde, bacasında siyah duman tüten evlerin ağıdıydı belki de bir asırlık karganın ötüşünde beni yasıyla hükümsüz kılan.

Salkım söğüdün saçlarından rüzgarlar topladım. Yüreği yürek yapan o üstündeki kıvrımına uzak ten kokuları yığarken yakalandım, istikameti yanlış göçmen kuşlara. Gönüllerini aldım sonra yüksek rakımlı gecekondu mahallelerine koşarak. El sallarken onlara, umut yamalı çocuklar eşlik etti kalbimdeki ılıklığa.

Tebessümlerinin sıcaklığından birer birer makaslar alıp ilerlerken oradan, ayakta çitilenmiş sabun kokulu çamaşırlar ceyeran etti burnumda. Tanıdık bir kokunun havliyle sarsıldım. Anadolu kokuyordu kısmen, köyüm kokuyordu; ama büyük vaaetlerin tesellisi olan büyük kentin, tüm kirli çamaşırları da burnumun direğindeydi, acımasızca.

Anladım ki ne köylü olabilmişti buralar; ne de kentli. Göçmen kuşlara baktım, çoktan süzülmüşlerdi yanlış güzergahlarına, çaresiz...

Apansız dönmeli dedim köylere. Şaşırtmalı, güneşe aşık çorak toprakları. Sonra dudağımı gıdıkladı vazgeçilmezim, şiirimm:

Memleket

Çekingen kısık yolları selam kokuyor hala

Onca haksızlıklara karşı

Gelincikler eteğini uçuran rüzgara kinli değiller

Boylu boyunca uzanmış olsalar da

Gecenin sarkık sessizliği her taşında.

Üstünü tamamlar sadık bir köpek

Düşündeki umudu çoban kavalına çatallayarak

Ağlamalı mimikleri yüz ifadesini sabit kılmış olsa da dedem

Tütün rengi düşmüş bıyıklarına güneşi harmanlamayı ertelemez...

 
Toplam blog
: 28
: 422
Kayıt tarihi
: 29.11.07
 
 

 İzmir'de yaşıyorum. Yazmaya başlamanın en iyi yöntemi ''biran önce yazı yazmaya başlamaktır ..