İsrail Devleti de "Yapay" Filistin Devleti de...

Emperyalist projeler kapsamında, Kudüs-İsrail-Filistin odaklı olarak kotarılan tartışmaların odağındayız. Filistinlilerden daha Filistinli, Araplardan daha Arabız. İsrail karşıtı tezlerin en ateşli savunuculuğu pozisyonundan geri adım atmıyoruz. Tartışma ne zaman alevlenecek olsa, en önde koşuyoruz. Konunun birinci dereceden muhatabı Arap kardeşlerimiz kıllarını kıpırdatmıyor, iki sahte alkışlarına, sırt sıvazlamalarına kanıyoruz, coştukça coşuyoruz.

ABD, İsrail büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağını açıkladı, yine parladık. Ortalığı ayağa kaldırdık. İslam devletlerini topladık, sözüm ona biz de Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin başkenti ilan ettik.

İyi, hoş… ABD emperyalizmine kafa tutma anlamında bir bölgesel inisiyatiftir, eylemdir, dindaşlarımızla, komşularımızla, bölge halklarıyla dayanışma duyguları içinde birliktelikler geliştirelim, bölgeyi emperyalistlere terk etmeyelim, meydanı boş bırakmayalım, direnelim, direnenleri destekleyelim…

Ancak, gerçeklerden kopmayalım. Gerçekçilikten uzaklaşmayalım. Ayaklarımız yerden kesilmesin. Adımlarımızı atarken sağlam basalım.

Bunun için tarihsel gerçeklerle de yüzleşelim.

Duyunca mangalda kül bırakmadığımız “Filistin” meselesinde de tarihi gerçekleri öğrenelim, bilelim.

Kendilerine Doğu Kudüs’ü başkent ilan ettiğimiz Filistin Devleti de ne ola ki?

Evet, İsrail’in kuruluş sürecinde İsrail’in yayıldığı Filistin bölgesinde Arap-İsrail karşıtlığı temelinde bir Filistin Devleti de teşekkül ettirildi. Birleşmiş Milletler üyesi pek çok ülke tarafından da tanındı. Biz de tanıdık. İhtiyaç durumunda sahiplenme dayanışmasına girmemizde yerinde. Ancak, tadında bırakmalı. Dozunu aşmamalı…

Bu Filistin denen bölge tamı tamına 400 yıl Osmanlı egemenliğinde kaldı. Sonrasında da o dönemin üzerinden tam yüz yıl geçti. Bölgenin beş yüz yıllık mazisini biliriz[1].

Dönem arşiv belgelerinde burasından Filistin Bölgesi olarak bahsediliyor. Resmi belgelerde bölgede Filistin olarak sınırlandırılmış ve yetkilendirilmiş bir bölgesel idari yapıdan söz etmek mümkün değil.

Filistin Bölgesi diye bir “sınırlandırma” ve “tanımlama” çabasına Amerikalı ve İngiliz iki cemiyet Osmanlı idaresinin izni ve yardımlarıyla 1871 yılında girişmişler[2].

Filistin denen bölgeye sınır tespiti işini hak sahiplikleri esasına dayalı olarak bölge idareleri ve insanları değil, emperyal güçler yapmışlardır.

Beş yüz yıllık dönemde Kudüs, Gazze gibi Osmanlı idari birimleri resmi yazışmalara konu olmuştur  ancak bu dönemde Filistin adında belli sınırlar dahilinde bir bölgesel idari yapının mevcudiyetine işaret eden bir belge yoktur.

 Evveli de tarih kitaplarında yazıyor. Tespitlerimizi Filistin Dayanışmasına özel ağırlık veren çevrelerin (Mavi Marmara eylemi aktivistlerini destekleyen İHH Vakfı…) görüşlerine[3] dayandıralım ki, taraflı davrandığımız akla gelmesin.

Yerel kavimlerden Filistinlilerin de yaşadığı belirtilen Bölge tarih boyu, Kenanlılar, İsrailoğulları, Persler, Büyük İskender, Ptolemaioslar, Selevkoslar, Romalılar, Sasaniler, Bizans, Emeviler, Abbasiler, Fatımiler, Selçuklular, Osmanlı, İngiliz… işgalleri, egemenlikleri ve idareleri altında kalmış, bölgede sınırları belli, yöneticileri belli bir Filistin devleti ise hiçbir zaman olmamıştır.

İsrail ne kadar yapaysa Filistin de aynı derecede yapay ve köksüzdür.

Türkiye, tarihsel geçmişi böyle olan bir bölgede tarihte ilk kez teşekkül ettirilecek bir devlet için bu kadar cansiperane çaba gösterirken Türkiye Cumhuriyetinin üniter bütünlüğüne tehdit oluşturabilecek bir “emsal” yaratma aymazlığına da düşmemelidir.

Bölgede hiçbir zaman egemen olmamış bir topluluğa ulus kimliği kazandırıp devletleşme yolunun açılmasında başı çekmeye en heveslisi olan bizlerin önüne yarın bir benzer tablo konup “işte bu da aynı… şimdi bunları da tanıyın” diye “Kürt Devleti” dayatılırsa kaçabileceğimiz bir kapı aralığı da bırakmış olalım…

Günlük hamasetle işler yürümüyor. Akıllı olmak gerekir.

Kenan IŞIK