Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

15 Ocak '15

 
Kategori
Güncel
 

İsrail'i eleştirip suçlamak mı, yoksa İsrail'in tarım mucizesini takip etmek ve model almak mı?

İsrail'i eleştirip suçlamak mı, yoksa İsrail'in tarım mucizesini takip etmek ve model almak mı?
 

onların başarıları, kendi kaderlerinin başkalarının sorumluluğun da olmadığı inancından gelmektedir. Gelişmekte olan ülkeler İsrail’e sövmek yerine onu taklit etseler çok daha iyi ederler.


“Dünyada tarım ürünlerinde kendine yeten yedi ülkeden biriyiz” diye övünüyorduk.

Yurdumuzun her karış toprağından bereket fışkırıyordu.

Tahıl ambarı dediğimiz Konya ovası Türkiye’yi beslemeye yetiyordu.

İzmir’in, Nevşehir’in, Erzurum’un, Niğde’nin patatesi yetip de artıyordu.

Kars, Ağrı ve Erzurum’un hayvan üretimi tüm yurdu besliyordu.
Konya, Kahramanmaraş, Burdur, Erzincan ve Samsun illerimiz de yetiştirdiğimiz kuru fasulyelerle dünyada kuru fasulye üreten ilk on ülke arasındaydık.
Şimdi ise, eti, meyveyi, sebzeyi, buğdayı, samanı, nohudu, mercimeği, pirinci ve kuru fasulyeyi bile ithal ediyoruz.

Tüm bunlardan sonra“Dünyada tarım ürünlerinde kendine yeten yedi ülkeden biriyiz” sözü ile övünmenin mazi olduğu günleri yaşıyoruz.

Etrafı denizlerle çevrili bir ülke olmamıza rağmen balığa hasret olduğumuzu da görmemezlikten geliyorum bu satırları yazarken.

Bu cennet vatanda 30 milyona yakın insanımız tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlamaktaydı.

Şimdiyse bu insanlarımız ne yapacağını, ne dikip biçeceklerini bilmeden günü kurtaracak işlerle meşguller. Çoğu banka borçlarını bile ödeyememektedirler.

Bizler balık tutmasını en iyi şekilde bilirken ve balığı her koşulda tutarken, birileri bizleri hazır balığa alıştırdı.

Önce hayvancılığımızı öldürdüler, sonra tarımımızı.

Tarımda kullandığımız geleneksel tohumlar bile kayboldu.

Mısırımız, tütünümüz Amerikan, buğdayımız, domatesimiz, salatalığımız, marulumuz, biberimiz, patlıcanımız İsrail tohumu.

GDO’lu tohumlara mecbur edildik.

Süt ineklerimiz, kurbanlıklarımız, besi hayvanlarımız, koyunlarımız da yabancı menşeli oldular. Anguslar yerli ırka, yerli ırk anguslara karıştı.

Ama yine de nereden nereye geldiğimizi görelim diye düşündüm.

 Bir Amerikan Gazetesinde yer alan bir haberi bizim basın küçük bir haber olarak şu şekil vermişti.
"Türkiye buğdaydan beş kat daha fazla su tüketen şekerpancarı üretimini destekledi.
Konya ovasında üretim cinsi değişti, kuyular açıldı, suyun hidrostatik seviyesi
onarılmaz derecelere geriledi."

Yanlışın bu denli ülkenin geleceğini etkileyecek şekilde yapılması, kolay olanı tercih edip, lafla politika yapıp, tarım ve hayvancılık politikasını göz ardı etmek nasıl açıklanır, nasıl kabul edilebilinir bilemiyor ama sormadan da edemiyorum. Böyle bir yanlış ne pahasına yapılabilir ki?

Yüz ölçümü 770.760 km²’lik bir coğrafyaya sahip olan ülkemizin, tarıma en uygun ve sulak alanlarının toplam alanı ise 9.820 km²'’dir. Yaklaşık yüzde 13.

Oysaki ülkemizde tarıma kazandırılacak toprağın büyüklüğünü hayal bile edemeyiz. Koskoca bir coğrafya da gittikçe dışa bağımlı hale geliyoruz.

Bunu İsrail’le karşılaştırdığımız da, İsrail’in yüzölçümünün 20.270 km² olduğunu ve bu yüz ölçümün yüzde yirmisinin tarım alanı olduğunu görüyoruz.

Buna rağmen, İsrail, Ölü Deniz'in güneyinde Ürdün sınırı boyunca Akabe körfezine doğru uzanan deniz seviyesinin 150 metre altındaki suyun olmadığı Arava çölünde kurduğu tarım çiftliklerinde bölgeyi adeta bir vahaya çevirmiş durumdadır.

30 bin dönüm alana kurulu 7 çiftlikte İsrail'in toplam sebze meyve ihracatının yüzde 66'sı gerçekleştirmektedir. Yer altı suları, tuzlu ve tarıma elverişli olmamasına rağmen kurduğu tarım teknolojileri sayesinde hemen her türlü yaş meyve ve sebzenin yetiştirildiği bir ülke olduğunu dünya bilmektedir.

Yer altındaki kuyulardan çekilen suların tuzlu olması nedeniyle kurulan güneş enerji panellerinde üretilen elektrik enerjisi ile çıkarılan su arıtılarak tarım da kullanılıyor. Her bir güneş enerjisi panelinin, günlük ürettiği elektrik enerjisi ile 3 bin litre tuzlu su arıtılıyor. Sulamanın tamamı ise damlama sulamayla gerçekleştiriliyor, vahşi sulama ise kesinlikle yapılmamaktadır.

Kavundan karpuza, üzümden hurmaya, domatesten biber ve patlıcana kadar her şeyin yetiştirildiği çiftliklerde üretilen ürünlerin yüzde 90'ı Avrupa ve Amerika pazarına ihraç ediliyor. Üretimin yüzde 10'u ise iç pazarda tüketiliyor. Toplamda yarım milyar dolarlık ihracatın karşılığı olarak ise 750 bin ton yaş meyve ve sebze ihracatı yapılıyor.

1948’de bağımsızlığını yeni kazanmış ve kimsenin pek şans tanımadığı Yahudi devleti bu güne kadar dev adımlar atmıştır. Çünkü milli duygularından ödün vermemişlerdir. Kendi milletini ön planda tutarak ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalmışlardır. Hiç bir değerlerini ayaklar altında çiğnememişlerdir, çiğnetmemişlerdir.

Hızlı nüfus artışına rağmen, İsrailliler bugün kişi başına düşen 29.600 dolar gelirle, dünyanın ilk 30 ülkesi listesinde İspanya ve İtalya arasında yer almaktadır.

Petrolden elmasa, hammaddelerinin neredeyse tümünü ithal etmesine rağmen İsrail, küresel bir endüstri merkezi haline gelmiştir. Elmas parlatma ve kesme, işlenmiş gıdalar, elektronik ve tıbbi malzemeler ve yakın zamanda da, bilgisayar yazılımı, yarı iletkenler ve telekomünikasyon dallarında dünya lideridir. Nasdaq listesinde, ABD'den sonra, tüm diğer ülkelerden daha fazla şirketi vardır.

Araştırma ve geliştirme dalları kesinlikle büyük önem taşımasına rağmen, İsrail'in başarısının tek bir açıklaması yoktur. İsrail karşıtları bu başarıya ana neden olarak ABD yardımını gösterirler. Fakat İsrail’in Washington’dan aldığı 3 milyar dolar yıllık yardım kalkınmaya değil askeri harcamalara kullanılmaktadır. Bununla beraber, askeri boyutun, İsrail'in genel kalkınmasında ve sorumluluk alma, uzun vadeli düşünme ve problem çözme kapasitelerinin kanıtlanmasında hayati rol oynadığı doğrudur.

Fikirleri iş girişimlerine dönüştürmek için, İsrail, girişimciliği teşvik eden bir sistem geliştirmiştir. Büyük ve küçük şirketlere yakın yerlerde üniversite “kümeleri” kurmuş, böylece üreticiler, yetenekler ve sermayenin birbirine yaklaştığı bilgi alanları yaratmıştır. Hükümet, 2000 başvuru içinden seçtiği 1200 değerli projeye her yıl 450 milyon dolar vermektedir.(Bana Köy Enstitülerini hatırlattı.)

Bununla birlikte, İsrail'in "zorlukta başarı" örneği, gelişmekte olan ülkeler için göz ardı edilmemesi geren pek çok dersler içermektedir. ABD himayesinde olduğu veya Yahudi Soykırımından fayda sağladığı gibi siyasi karikatürlerin tam da aksine, onların başarıları, kendi kaderlerinin başkalarının sorumluluğun da olmadığı inancından gelmektedir.

Gelişmekte olan ülkeler İsrail’e sövmek yerine onu taklit etseler çok daha iyi ederler.

İsrail’e karşı çıkanların hamasiyet yerine en azından onları takip ve taklit etmelerinde daha çok yarar vardır.

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…

 

 

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..