İsrail intikam mı almaya çalışıyor?

Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde neşredilen Kathimerini Gazetesi’nin havadisine göre kendileri ile İsrail’in bir süre önce mukavele ettiği Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması Türkiye’nin bölgede ki stratejik önemine darbe vuracak nitelikte. Tabii Rum kesimi ve kendisine daimi bir şekilde muhtaç olduğunu düşünen İsrail’in bu siyasi hamle ile Türkiye’nin pozisyonunu akamete uğratabileceğini düşünmeleri normal. Oysa öyle mi?

Şimdi hadiseyi en başından ele alırsak Hamas Lideri Halid Meşal’ın Ankara’da ağırlanmasıyla başlayan, yapılan deniz tatbikatında İranlı bir generalin gözlemci olarak katılmasıyla devam eden gelişmeler Davos restleşmesi ve Mavi Marmara Hadisesi ile ikili münasebetlerin gidişatı bakımından bir krizler sarmalını oluşturan buhranlar silsilesini bize gösteriyor.

Başta belirttiğimiz son hadiseyi tüm bu gelişmeler silsilesiyle birlikte düşündüğümüzde Rum Kathimerini Gazetesi’nin havadisini daha doğru bir pencereden değerlendirebileceğimiz kanaatindeyim. Anlaşılan İsrail Türkiye’nin son dönemde Ortadoğu nezdinde giriştiği diplomatik adımlardan duyduğu rahatsızlığı bu şekilde ülkemize yansıtmaya çalışıyor. Aynı zamanda İsrail’in Ermeni Tasarısı konusunda Türkiye’nin kendi lobilerine muhtaç olduğunu düşünerek bu tür hamlelerle söz konusu ülkeyi adeta köşeye sıkıştırma gayretleri içerisine de girdiğini de üzülerek görmekteyiz. Fakat şunu da aynı üzüntüyle belirtirsek hadisenin kendilerinin gördüğü gibi hiç o kadar da basit olmadığını bir “eski dost” olarak da bu ülkeye hatırlatmamız gerek.

Bulunduğu coğrafyada tüm komşularıyla kavgalı bir ülke görünümünde olan İsrail’in bu bakımdan aynı coğrafya da kendisine dost bir Müslüman ülke olarak duran Türkiye’yi kaybetmeyi göze alabileceğini düşünmüyorum. Onun içindir ki İsrail bu hareketiyle son dönemde tüm dünyada Ortadoğu nezdinde attığı adımlarla “Eksen Kayması” endişesi uyandıran Türkiye’nin eksenini “doğru bir kulvara” oturtma çabasında. Fakat şu hususu da önemle belirtmek gerekir ki; tatbik ettiği politika, Türkiye’nin ekseninin kayması değil bilakis Çok Boyutlu Dış Politika’nın tezahürüdür. Aynı şekilde ülke içinde de bir kesim tarafından endişe ile izlenilen bu politikanın bir başka versiyonunun Mustafa Kemal Atatürk tarafından da tatbik edildiğini unutmamalıyız. (Sadabat Paktı bu bakımdan önemli bir örnek teşkil etmektedir.) İkinci Cihan Harbi neticesi oluşan Çift Kutuplu Dünya Düzeniyle ortaya çıkan Batı İttifakı yanlısı politikaların II. Körfez Savaşı neticesi cereyan eden hadiseler ve Kıbrıs konusunda Batı Dünyası’nın takındığı çifte standartlı tavırla bugünkü eksen kayması denilen politikalara dönüştüğünü özellikle İsrail, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nin bilmesi gerekir.