Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '10

 
Kategori
Güncel
 

İsrail'le diplomasi oyunları

İsrail’le önce İsrail Dışişleri Bakanının büyükelçimizi kendisinden daha alçak bir sandalyeye oturtması ve Başbakan’ın İsrail Cumhurbaşkanı ile “One Minute” olayları ile başlayan ve bundan önce de Filistin konusunda zaman zaman bozulmaya yüz tutan ilişkiler ağı Mavi Marmara gemisine operasyon düzenlenmesiyle iyice karmaşık bir hal aldı. Fakat genel olarak baktığımızda bizim gibi canı tez olan, aynı zamanda hazır cevap olan bir milleti temsil eden başbakan’ın ve dış işleri bakanının verdikleri demeçlerin sonuçlarının hep aleyhimize dönmesi ne kadar acı bir durum. Bizim uluslararası ilişkilerde diplomasi konusunu hiç bilmediğimiz, konunun önemini kavramadan, alt yapısını oluşturmadan, gelecekteki sonuçlarını değerlendirmeden yaptığımız açıklamalar ve sözde nutuklar maalesef İsrail tarafından ve ABD tarafından diplomatik bir şekilde zamana yayılarak buz gibi eriyip gidiyor. Başlangıçta İrail'in özür dilemesi, tazminat ödemesi, uluslar arası soruşturmayı kabul etmesi, Filistin’e ambargoyu kaldırması gibi 4 ana başlıkta şekillenen isteklerin hepsinden birer birer vazgeçiyoruz ve sürekli olarak geriliyoruz. Dolayısıyla şu ana kadar bu isteklerin hiç biri gerçekleşmediği gibi umarız biz özür dilemek zorunda kalmayız. En son açıklamalarda özrü İsrail’den uluslararası arenada bir şekilde tanınan hangi yetkili dilerse kabul edeceğimizi beyan eden söylemler vardı. Aslında ABD sinema sektöründe bizim filmlerini çok yakından takip ettiğimiz pek çok Yahudi oyuncu ve yönetmen var, onlardan rica etsek. Mesela Steven Spielberg’den ya da Dustin Hoffman’dan olabilir…

Filistinliler ise her zaman zaten söylüyorlar; “Kardeşim siz bize sormadan ne işler karıştırıyorsunuz, niye huzurumuzu bozuyorsunuz. Ambargo diye bir şey mi var ? Biz ihtiyacımız olanları tüneller vasıtasıyla Mısır’dan alıyoruz ve yüksek paralarla isteyene parası olana veriyoruz. Bizim derdimiz sizi mi gerdi ? Siz kendi ülkenizin işleriyle uğraşın ! Bırakın biz kendi aramızda gül gibi geçinip gideriz, ” diyorlar. Bir yandan ise Suriye devlet başkanı Esad da, “israille aranızı düzeltin, bölgede huzurlu bir hayat sürüyoruz. Savaş falan istemiyoruz. Huzurumuzu bozmayın diyerek, ” uyarıda bulunuyor. İran’ın ise diplomasiyi ne kadar iyi bildiği ya da ABD ve İsrail diplomasisini çok iyi anladığı herkesin malumu. Kestiniz mi İran Devrim Muhafızlarının uluslar arası ticaret hatlarını İran hemen düzeliveriyor ve “Biz gaza gelip Gazze’ye gemi falan göndermeyiz, “ deyip işin içinden çıkıveriyorlar. ABD dışişleri bakanı da çok aktif siyaset yapıyor. Bir gün önce Azerbaycan’a gidip Karabağ sorununu halletmek için destek olacağız ama kendiniz anlaşın diyor, daha sonra Ermenistan’a geçip yanında Ermenistan’dan hiçbir yetkili olmamasına rağmen sözde soykırım anıtını ziyaret ederek ABD ermeni lobisine destek sözü veriyor. Gelecekte bayan Clinton ABD başkanı olursa şimdiden alt yapıyı nasıl hazırladığını, diplomatik oyunları nasıl oynadığını iyi görmek ve takip etmek gerekiyor.

Ama biz ise uluslararası siyaseti bilmeyen, diplomasinin D’sinden bile haberdar olan danışmanlar desteğiyle çalışan ve yönlendirilen ağzı laf yapan Başbakan ve güzel ve tok sesli Dışişleri Bakanı’nın yaptığı açıklamalar sonucunda sürekli olarak tökezleyip duruyor, beğenmediğimiz Araplar kadar bile uluslararası arenada boy gösteremiyor, İngiliz horozu gibi boynumuzu uzatıp önce kabarıyor sonra da tabana kuvvet kaçacak yer, suçlayacak medya, siyasi parti arayıp duruyoruz. Bu konuyu tutarlı, bilgili, tarafsız yazılarıyla tanıdığımız Sayın Sedat Ergin Köşesinde değerlendirmiş.

Sedat Ergin

Hürriyet 07.07.2010

Davutoğlu’ndan İsrail koşullarına yeni ayar


TÜRKİYE ile İsrail arasındaki ilişkilere içinden çıkılması neredeyse imkânsız bir kargaşa görüntüsü hâkim oluyor.

Bu tespitimize açıklık getirmek üzere önce Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinin normalleşmesi için masaya getirdiği koşulları hatırlayalım.

ERDOĞAN’IN 4 KOŞULUNA DIŞİŞLERİ’NDEN ESNEKLİK

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mavi Marmara krizinden sonra İsrail ile ilişkilerin normalleşebilmesi için karşılanması gereken 4 koşulu şöyle açıklamıştı:
- İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi,

- Hayatını kaybeden 9 kişinin ailesine tazminat ödemesi,

- Olaya ilişkin bir uluslararası soruşturmayı kabul etmesi,

- Gazze’ye uyguladığı ambargoyu kaldırması...

Buna karşılık Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu, hafta başında Hürriyet Daily News’un Ankara Temsilcisi Serkan Demirtaş’a yaptığı bir açıklamada, Türkiye’nin Başbakan Erdoğan tarafından açıklanmış olan 4 maddelik pozisyonunda önemli değişikliklere giderek şunları söyledi:

“Ya özür dilerler ya da uluslararası tarafsız bir soruşturma açılmasını ve bunun sonuçlarına uymayı kabul ederler. Aksi takdirde diplomatik ilişkilerimiz kesilir.”
Davutoğlu, bu sözleriyle Erdoğan’ın 2’nci koşulunu aynen korurken 1 ve 3’üncü koşulları birbirine bağlıyor, ancak 4’üncü sırada yer alan Gazze ambargosunun kalkması koşuluna hiç atıf yapmıyor.

Dışişleri Bakanı, bu formülasyonda “özür” ve “uluslararası soruşturma”yı bir paket içinde değerlendirip, birinden diğeri için vazgeçebileceğini belirtmek suretiyle önemli bir esneklik getiriyor.

İSRAİL İLE İLİŞKİLERİ KOPARMA TEHDİDİ


Davutoğlu’nun burada sergilediği esneklik, koşullar karşılanmadığı takdirde İsrail ile “diplomatik ilişkileri kesme” tehdidiyle yerini birden sertliğe bırakıyor.

Erdoğan’ın önceki açıklamalarında ilişkileri kesme mesajı yoktu.

Dışişleri Bakanı’nın ilişkilerin kesilmesine ilişkin sözlerini, iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulduğu 1950 yılından bugüne Türkiye’den İsrail’e hükümet düzeyinde yöneltilmiş en ağır tehdit olarak nitelendirmek hata olmaz.
İsrail ile ilişkilerin kesilmesi taleplerini daha çok 1970’li yıllarda dönemin Milli Selamet Partisi Başkanı Prof. Necmettin Erbakan’ın ağzından duyardık.

Davutoğlu’nun bu çıkışının İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun dün Beyaz Saray’da ABD Başkanı Barack Obama tarafından kabulü öncesine rastlaması anlamlı. Dışişleri Bakanı, Türkiye-İsrail ilişkilerinin de masaya yatırılacağı bu görüşmede Obama’nın Netanyahu’nun üzerine gitmesini sağlamak için sert bir mesaj verme ihtiyacını duymuş olabilir.

Ancak böylesine tehditkâr bir üslubun sonuç getirmesi şüphelidir. Türkiye ile ilişkilerinde zaten mutsuz olan Başkan Obama’nın bu gözdağını bir blöf olarak görüp ona göre davranması olasılığı yabana atılmamalıdır.

Davutoğlu’nun sözlerinin, ABD’deki Musevi lobisinin Türkiye’ye karşı harekete geçtiği bir dönemde, zaten sallantıda giden ABD ile ilişkilere ek zarar vermesi olasılığı azımsanmamalıdır.

Ayrıca, dünkü Netanyahu ziyaretinin de gösterdiği gibi ABD ile İsrail arasındaki ilişkilerin rayına oturmakta olduğunu gösteren yeni iklim de dikkate alınmalıdır. ABD Başkanı’nın Türkiye için İsrail’i karşısına alması uzak bir olasılıktır.

ARAPLAR DA DURUMDAN RAHATSIZ


Bu arada, İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini’nin “İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin kopmasına dair konuşmalardan kaygı duyduğunu” açıklaması Avrupa cephesinde de rahatsızlık olduğunu gösteriyor.

İlginçtir ki, Ankara-Tel Aviv ilişkilerinin kötüleşmesinden Araplar da rahatsız. Suriye Devlet Başkanı Beşir Esad’ın önceki gün “Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler düzelmezse Türkiye’nin barış sürecini canlandırmak için rol oynayabilmesi çok zorlaşır. Bu, şüphesiz bölgede istikrarı etkiler” şeklindeki sözleri herhalde bir yorum gerektirmiyor.

Davutoğlu, Demirtaş’a mülakatında ABD’yi kastederek “Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin düzelmesine önem veren ülkelere şans tanımak istiyoruz” demiş.

Yakın zamana kadar artan ağırlığıyla başka ülkeler arasındaki anlaşmazlıklarda arabuluculuğa soyunan Türkiye, gelin görün ki, yaşadığı çatışmalar nedeniyle kendisi bugün başka ülkelerin arabuluculuğunu bekler durumdadır.

 
Toplam blog
: 537
: 1884
Kayıt tarihi
: 10.06.10
 
 

Gündemi ve olayları yakından takip etmeye çalışıyorum. Sinema, kitaplar, spor, doğa, siyaset, miz..