Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '08

 
Kategori
Sinema
 

Issız Adam ''Paris''te

Issız Adam ''Paris''te
 

www.lefilm-paris.com


''Paris'te de pikap ve plak var.'' desem... ''Paris'te bir çatı katı!.. Gerçek ıssız adamın öyküsü bu filmde!'' desem... İlgi çekmek için çok kestirme, dolaysız bir ileti olurdu bu. Ama doğru! Cédric Klapisch'in yazıp yönettiği Paris'e Pierre'in terasından da bakıyorsunuz, Montparnasse'a çıkıyorsunuz; Montmartre'a, Sacré-Cœur'e gidiyorsunuz, ışıl ışıl Eyfel Kulesi'nin ayaklarına dolanıyor, kafelerde oturuyorsunuz. Sırtınızı Eyfel'e verdiğiniz odada, yere oturup plak dinlerken eski fotoğrafları karıştırıyorsunuz.

Oyunculuğu eşsiz Juliette Binoche, öleceğini öğrenen ve sonucundan emin olunmayan bir ameliyat için nakledilecek bir kalp bekleyen genç dansçı Pierre (Romain Duris)'in ablasıdır. Hemen üç çocuğuyla birlikte erkek kardeşinin yanına taşınır. Bu tema izleniyorken Paris'te Paris uzmanı bir üniversite öğretim üyesinin anfisine konuk öğrenci olarak gireriz, televizyoncunun kamerasına Paris'i anlatan bir belgeselci oluruz, Kamerun göçmeni oluruz; kentin geçmişini sessiz ve usulca anlatan görkemli mezarlıkları gezeriz; bir mimarın esin duyguları olur, düşlerinde mimari kurguların animasyon kahramanını oynarız. Yaşanan aşklara tanık oluruz (yaşlı bir öğretim üyesi, aşık olduğu kız öğrencinin telefonuna Baudelaire imzalı notlar gönderir). Kız kardeş Elise'in her gün uğradığı fırındaki, manavdaki insanlarla iletişimini izleriz (soğuk hava depolarında, estetik dozu yüksek fotoğraf nitelikli karelerinde, kentin planına aykırı bir geometrik düzen görür; dünyanın soğuk, duyarsız ve ciddi yüzüyle çarpışırız).

1961 doğumlu Cédric Klapisch'i Rus Bebekler (Russian Dolls- 2005), İspanyol Pansiyonu (L'Auberge Espagnole -2002) ve Herkes Kendi Kedisini Arar (Chacun Cherche Son Chat - 1996) filmleriyle tanıyoruz. Gris-Gris'yi hep birlikte ararken de Paris'in çatılarına çıkmıştık. O çatıların altında yaşananları tepeden duyumsamıştık, evlere girince şaşırmamıştık. Daha az bohem yaşamlara ise teraslı evler yakışmaktadır, Herkes Kendi Kedisini Arar'da da Klapisch'in teraslı bir sahnesi vardır, Eyfel'i hemen bulursunuz bulutlu havada; üstelik yine çalan bir plak da, ''Ne bu çalan?'' diye soran da vardır. Yönetmen Paris'te ve ''Paris''te, yaşamanın ne olup ne olmadığına, ne zaman öleceğini bilmeden yaşayanların küçücük olayları sorun etmelerinin anlamsızlığına dikkati çekmekte.

Çok az sinema salonunda gösterilip geçilen film üzerine eleştirmenler de çokça yazamadı; yere göğe sığmaz bir çalışma olmayabilir ama filmin verdiği bir tümce var, kurgu da çok başarılı. Klapisch, tezini Woody Allen üzerine yapmış, bir biçimde Woody Allen'in Hannah ve Kız Kardeşleri'nde yaşamın anlamı ya da anlamsızlığını düşündüren duruşu bence Paris'te de görülüyor.

Aynı günün akşamı AKM'de Puccini Gecesi vardı; salona çıkmadan önce Cumhuriyetin 85. Yılında 85 Resim Sergisi için Sanat Galerisi'ne uğradım, Enrico Macias bir Paris şarkısı söylüyordu: ''Toi Paris, je suis bien dans tes bras!..''

 
Toplam blog
: 101
: 2403
Kayıt tarihi
: 18.11.07
 
 

İzmir'den merhaba! İzmir'de, Göcek'te, Marmaris'te, Milas'ta, Söke'de, Bodrum'da sonra yine İzmir..