Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '06

 
Kategori
İstanbul
 

İstanbul' dan kaçış

İstanbul' dan kaçış
 

Kaçıp gitmek istiyorum buralardan. Huzurla nefes alabileceğim doğanın hala tüm güzelliğiyle kendini hissettirebildiği nadir yerlerden birine gitmek istiyorum. Uzaklaşmak isitiyorum İstanbul’un insanı yoran ve tüketen havasından, koşuşturmasından. Sıkıldım artık, yoruldum.

İki kıtayı birleştiren Şehr-i İstanbul’un güzel çehresini yüksek beton yığınları gizlemişken; martı sesleriyle çınlayan mavi gökyüzünü tüm cadde ve sokakları dolduran arabaların egzoz dumanları kalın bir sis perdesiyle kaplamışken tahammül edemiyorum İstanbul’a. Eski İstanbullular der ki bir zamanlar havasıyla, suyuyla, edep ve terbiye bilen görmüş geçirmiş insanlarıyla cennetten bir köşeymiş İstanbul. Sonra birdenbire kötü niyetli bir büyücünün eli değmiş onun temiz çehresine ve şimdi pislikten, egzoz dumanından ve gürültüden boğulacak hale gelmiş. Üzerine örtülen o pespaye giysiler bile onun geçmişten getirdiği görkem ve zarafeti gizlemeye yeterli gelmiyor belki ama yine de yoruyor ve tüketiyor bu şehrin pisliği ve koşuşturması beni.

Ben yanlış bir zamanda dünyaya gelmişim. Çoğu kereler bu duyguya kapıldığım gibi şu anda da aklıma geldi bu düşünce. Evet çok yanlış bir zamanda dünya ya gelmişim. Yaşadığım kentin beni kuşatan yeni suretinin henüz ortaya çıkmadığı çok ama çok eski zamanlarda yaşamalıydım İstanbul’da. İnsanların en güzel giysilerini giyip akşamları Pera’da yürüyüşe çıktıkları, sıcak ve içten bir gülümsemeyi hemşehrilerinden esirgemedikleri zamanlarda. İşte o zamanlarda İstanbul İstanbulmuş. Ne zaman ki insanların birbirlerine olan nezaketleri bitmiş, ne zaman ki güzel İstanbul o narin bedeninin kaldıramayacağı kadar çok sayıda insana kucak açmak zorunda kalmış, ne zaman ki deniz kokan temiz havasını pis kokular sarıp sarmalamış işte o zaman yok olup gitmiş İstanbul. Ne yazık ki biz İstanbul’un doya doya yaşanacağı o güzel günlere yetişemedik. Ancak o günleri yakalama şansına sahip olanların anlattıklarından ve okuduğumuz kitaplardan tanıyabiliyoruz gerçek İstanbul’u. Çok sayıda kültürün bir arada ve uyum içinde yaşadığı kozmopolit yapısını ve narin bedenini artık sadece anıların tanıklığında düşünüp anlayabiliyoruz.

İstanbul ona kaçıp sığınan insan kalabalığını artık taşıyamıyor, isyan ediyor içten içe. Çoğu kişi onun umutsuzlukla attığı isyan çığlıklarını duymuyor olsa da ben duyuyorum ve içim acıyor. Onu sayısız kültürün içiçe uyum içinde yaşadığı renkli günlerinin anısıyla başbaşa bırakıp gitmek istiyorum buralardan. İstanbul’a hiç yakışmayan bugün ki görüntüsü beni yoruyor, üzüyor dayanamıyorum onu böyle umutsuz ve çaresiz görmeye. Kaçmak istiyorum...

Blog Resmi: http://www.rso.cornell.edu/tsa/Html/funfacts.html

 
Toplam blog
: 130
: 5076
Kayıt tarihi
: 08.08.06
 
 

Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümü mezunuyum. Şu anda Marmara Üniversitesi ..