Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '07

 
Kategori
Sivil Toplum
 

İstanbul' lunun sorunu

Sayın okurlar bir haftayı aşkın bir süredir gerek servis sağlayıcı ana bilgisayardaki sorun, gerekse benim şehir dışı yolculuklarım nedeni ile yazamadım. Sanırım sizde aman ne zaman yazacak diye bekliyordunuz.

Bu süre içerisinde araştırmacı gazetecilik çalışmalarımı hiç aksatmadım ve yazacağım konuları hep sıraya koydum. Ancak her yazının perde arkası ana konusu bizim düşünce sistematiğimiz. Ve bu konuda o kadar çok somut örnek var ki sanırım profesyonel mesleği köşe yazarlığı olan üstatlarımız Türkiye' de oldukları için çok mutludurlar.

Sayın okurlar 19 mart 2007 tarihli Sabah gazetesinde "Taksicinin sorunu bitsin İstanbul' lu rahat etsin" başlıklı bir haber vardı. İstanbul otomobilciler esnaf odası başkanı özetle, can güvenliği sorunlarından ve bu sorun nedeniyle, çok az sürücünün gece işe çıkmasından, korsan çalışan taksilerden, yeterli düzenli durak
olmaması nedeni ile yazılan cezalardan bahsediyor ve bu sorunların çözümü ile İstanbul' lunun rahat edeceğini söylüyordu.

Sayın okurlar bu sorunların hepsi ayrı bir tartışma konusu olmakla beraber can güvenliğinin tartışılabilir bir yanı yok. Yapılması gereken her ne ise yapılmalı. Ama benim bugün değineceğim nokta bunlar değil. Eğer İstanbul' lunun sorunlarını (taksiler ile ilgili olanlarını) konuşacaksak asıl bence aşağıdakileri konuşmalıyız ve meslek odası bu konular hakkında ne düşünüyor ne yapıyor onu öğrenmeliyiz. Unutmayalım taksiye binersek standart toplu ulaşım bedelinden fazla bir bedel ödüyoruz ve fazla bedelin karşılığında beklediklerimiz de farklı.

* Örneğin istanbul' lu nun (en azından benim) sorunu taksiye bindiği zaman özellikle vücudumun belden aşağı bacaktan yukarı (kalça diye de adlandırılan) bölümünde sürekli taciz sendromu hissetmemek. Ancak artık alıştım
nasıl olsa en fazla yaydır, canlı değil diyor ve özellikle pası da yoksa dert etmiyorum. Ama aslında ben ek bedel ödüyorsam yay tarafından da olsa taciz edilmek istemiyorum.

* Örneğin istanbul' lu nun (en azından benim) sorunu taksiye bindiği zaman gideceğim yeri söyleyip dergimi açıp oraya ulaşıncaya kadar okumak. Ama lütfen anımsayın kaçınız kaç kez ben o tarafın taksisi değilim tarif edin sözünü
duydunuz. Bu yüzden rahat etmek için bindiğiniz takside özellikle belirli bir noktadan sonra gözünüz yolda.

* Örneğin istanbul' lu nun (en azından benim) sorunu taksiye bindiği zaman (binmeye teşebbüs ettiği zaman) sürücünün benim istediğim zamanda benim istediğim yere gitmesi. Oysa ki hepimiz biliyoruz ki taksi sürücüsünün isteği onun istediği yere gidilmesi. 15 gün önce Koşuyolu' ndan hiç bir sürücü 18.00 sularında ablamı Şişli' ye ve hatta Üsküdar' a götürmedi. Sağolsunlar Maltepe dahil birtakım öneriler getirdiler ama ablam da nedendir bilmem
-ya da sanırım evi Şİşli' de olduğundan- Şişli veya Üsküdar diye israr etti.

* Örneğin istanbul' lu nun (en azından benim) sorunu ama özellikle bayanların sorunu traşlı ve nazik bir yüz ifadesi
ile karşılaşamamak. Ben bile -kesin olarak çirkin bir insanım. Zaten o yüzden düşük olan okunma oranım daha da düşmesin diye resmimi göndermiyorum- azımsanmayacak sayıda ki sürücünün ifadesinden korkup kendilerini üzecek olası hatalarımdan kaçınmaya çalışıyorum.

* Örneğin istanbul' lu nun (en azından benim) sorunu taksiye bindiği zaman sigara ve özellikle tüpgaz kokusu ile seyahat etmek. Bir de dikkat edin bazı sürücüler camlardan birini aralayıp kolunu çıkarırlar ki siz kapatamayın ve o koku nispeten çıksın. Siz de yaz kış koku ve suratınızda rüzgarla gidin gideceğiniz yere.

* Örneğin istanbul' lu nun (en azından benim) sorunu taksiye kışın yağmurlu ve özellikle karlı havalarda binmeye teşebbüs ettiği zaman araç bulamamak veya gidilecek yer yokuşlu mu, sevdiği renk nedir (pardon henüz bunu sormuyorlar) gibi anket sorularını cevaplamak. Ben profesyonel mesleği sürücülük olan bir kişinin aracını her havada, her yere götürebilecek beceriye ve ekipmana sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Eğer aksini düşünürsek genel cerrahlarında sadece apandisit ameliyatı yapmayı kabul etmelerini mantıklı bulmak zorundayız.(Ancak küresel ısınma kar sorununu çözecek gibi.)

* Örneğin istanbul' lu nun (en azından benim) sorunu taksiye bindiği zaman huzur içinde bir yere gidememek. Azımsanmayacak kez, öylesine inilti vb nidalarla (ben bir defasında sürücünün gaz sancısı yaşadığını sandım durun siz biraz dinlenin dedim, meğerse teypten geliyormuş o sesler) ve çılgın gibi sürüşlerle karşılaştım ki benim bile korkudan elim ayağım tutuldu.

*Örneğin istanbul' lu nun (en azından benim) sorunu yaz aylarında taksiye bindiği zaman araçta klima olmaması. Gideceğim toplantıya ter içinde gitmek.

*Örneğin istanbul' lu nun (en azından benim) sorunu taksiye bindiği zaman aracın her yanından sesler gelip her an dağılacakmış gibi yolculuk yapmak.

Evet sayın okurlar durmam gerekli artık. Lütfen düşünün sizce bunlar da İstanbul' lunun sorunu değil mi? Yoksa gerçekten bende mi sorun var ? Bunları da meslek odalarının düşünmesi gerekmiyor mu? Ve düşünün siz yarın gidip taksici olamazsınız. Çünkü plaka sınırlaması vardır. Oysa sınırlama sayıya mı niteliğe mi olmalıdır ? Bir başka deyişle aracı belirli niteliklere sahip olan (klima vb) ve o aracı her ortamda (karda, buzda vb) güvenle kullanabilen
ve İstanbul' u bilen herkes taksicilik mesleğini icra edebilir olmalı. Eğer amacımız gerçekten bir mesleği icra ederken bir sorunu ortadan kaldırmak ise her yönü ile düşünmemiz gerekmiyor mu?

Peki bir olayın her yönünü düşünmek bize uyar mı?

 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..