Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '07

 
Kategori
Ankara
 

İstanbul bencilleri parmak kaldırsın!!!

İstanbul bencilleri parmak kaldırsın!!!
 

Üzerinize afiyet hayatımın üniversite yıllarına kadar olan kısmını Ankara’da geçirdim. Sonrası hep İstanbul. Ankara’yı bilenler bilir, şehir diz üstünde üçgen bağlanmış kravat havasındadır. Hatta şehrin adını ''Ankravat'' olarak değiştirilmesi teklifinin yakında gelebileceğine de yürekten inanmaktayım. Durum öyle olunca kravatını sallasan bir kravatlıya çarpar.

Biz kravat kokan bu şehirde saygının sevginin gölgesinde büyüdük. Ortaokul ve lise dönemlerimde Ankara otobüsleri yani EGO’nun (Erken Gelen Oturur:)) ilk üç sırasını (Yaşlı, Hamile-Çocuklu, Gazi ve Malüllere" ayrılmış kısmını)saygıyla geçerek körük ortası demirlerinde cambazlık yapardık. Zati o Eryaman-Sıhhıye arası ömrümü yedi, çocukluğumun üçte biri körük ortası demirlerde geçti. Git gel 5 saatti, birer saati yol, kalan üç saat ise otobüs beklemek içindi, şimdi iyiymiş duyduğuma göre (o zamanlar daha ikinci etap yeni bitiyordu). Buradan bir şeyi de itiraf etmek istiyorum; ben demirlerin arkasına bakmaya hep korkardım ama erkekliğe de malum şeyi sürdürmediğimden gondol havasında rahat bir pozisyon takınmaktan da geri durmazdım.

Neyse devam edelim. . . Biraz önce sözünü ettiğim o ilk üç sıra bizim için protokol niteliğindeydi ve bizde hep basın kısmında yer alırdık. Çünkü orası bize ait değildi!!! Bazen o koltuklar dolduğunda gözümüz kapıda olurdu, bir heyecanla otobüse binecek ilk yaşlıya yerimizi vermek için canatardık. Ben genelde yaşlılara yer verirdim. Herhalde o zamanlar hayatta olan rahmetli dedemi çok sevmemden kaynaklanıyordu bilmiyorum, ama bizim Hamdi hep çocuklu bayanlara yer verirdi, sonrada bebeklerini severdi, bazen anneleri “oğlum yerini verdin, karşılığında ben de bebeği mi vereyim istiyorsun!!!yeter be evladım bir dirlik vermedin bebeğe” diye söylenirdi, bizde Hamdi’yle sonra dalga geçerdik (anlayacağınız üzere Doğru Ahmet lügatı kullanmazdık, genelde Yanlış Mehmet olduğumuzu anlamışınızdır:)). Ama bugüne kadar hiç "gazi"ye yer vermedim, sanırım Hamdi de vermedi, diğerleri de. . . ya o zamanlar onlar otobüse binmiyorlardı, yada bizim yaşlıların arasında yer alıyorlardı da biz onları hep yaşlı sınıfına sokuyorduk, o nedenle bizler gazilere yer verme konusunda “gazi” olamadık.

Muhabbeti uzatmayalım, ne bende laf biter nede Ankara da hikaye, o nedenle konuyu İstanbul’a getirelim. Ben İstanbul otobüslerine binmeye başladığım ilk zamanlarda yine eskisi gibi ilk üç sıranın önünden saygıyla geçerek ve huşuğ içinde orta ve arka kısımlara doğru ilerlerdim, sadece artık körük kısmına oturmadan:). Ancak bir müddet sonra İETT otobüslerinde, yukarıda sözünü ettiğim yazının yer almadığını düşündüm. Hatta acaba bu yazı İETT otobüslerinde yok mu diye de sordum kendime, sonra bir akbil karşılığı aradım buldum. . . vardı. . . . hatta üstüne üstlük kapılarda “ka? ılara dayanmayınız” yazısı da vardı (soru işareti bilerek konmuştur:)). Yani herşey aynıydı, sadece bir farkla. . . ilk üç sırada “Yaşlı, Hamile-Çocuklu, Gazi ve Malüller” oturmuyordu, onların büyük bir kısmı ayaktaydı. Sonra ilk üç sırada oturanlara bakarak, kendi kendime, o hiç yer veremediğim gaziler bunlar olsa gerek dedim, fakat nasıl olur! bunların çoğunun sırtında çanta üstelerinde forma vardı, demek ki genç yaşta gazi olmuştu fukaralar, helal olsun onlara diyerek kendime polyanacılık yaptım.

Gel zaman git zaman yıllar sonra birgün, otobüsün orta sıralarında otururken, bir yaşlı bindi bastonuna dayanarak. İlk üç sırayı oturanlara selam vererek!! geçti, kimse tınmadı, biraz daha ilerledi ortaya doğru yaklaştı, o koltukları geçtikçe önünden geçtiği herkes yüzünü camdan dışarıya, vicdanına!!! çevirdi. Onlar vicdanlarına bakarken fonda maslak iş kuleleri gözüküyordu. Ankara’da kapıdan girecek yaşlıyı heyecanla bekleyen ben, film izler gibi izliyordum bu durumu, ta ki, “Amca gel buyur otur diyen” gencin sesini duyana kadar. . . Evet. . . . ben bakmıştım ve sadece izlemiştim, yüreğim kalk derken beynim bütün kaslarımı kilitlemişti. . . . Sonunda bende “İstanbul’lu” olmuştum. . . . Sonunda ben de “gazi” olmuştum. . . . Sonunda bende İstanbul’un bencillerinden biri olmuştum.

Evet. . . ilk parmağı ben kaldırıyorum. . . . sağlıcakla kalın.

 
Toplam blog
: 21
: 1643
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

İnsan ilişikileri, doğa, çevre, kent yaşamı, siyaset ve güncel konular hakkında okumayı ve çalışm..