Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '08

 
Kategori
Mizah
 

İstanbul her gün yeniden fethedilmelidir!

İstanbul her gün yeniden fethedilmelidir!
 

Geçen Pazartesi ve her gün!


Zaten kendimize ait bir kenti fethetmek anlamsız olacağından İstanbul’un adı geceleri “Konstantinopol” olarak değiştirilmeli, Fener Rum Kilisesi rahiplerinden birine temsili Bizans İmparatoru kıyafeti giydirilip, yıkık surlara Bizans İmparatorluğu sancağı çekilmelidir.

.........

İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul’un fetih yıldönümü kutlamalarını uzatma kararı almış. Milliyet’teki habere göre, Belediye önceki yıllarda bir hafta süren fetih kutlamalarının süresini bu yıl 28 güne uzatmış. Belediye yetkilileri, kutlamalara daha geniş katılımın sağlanması için sürenin uzun tutulduğunu, yeni unsurlar eklendiğini ve etkinliğin yapıldığı yere daha fazla tribün kurulacağını açıklamış. Bu arada Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşu da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün katıldığı bir törenle kutlanmış. Törende Fransız üniforması giyen temsili düşmana karşı İmam Hatip Okulu öğrencileri, sarıklı, cüppeli, çarşaflı kıyafetlerle görkemli bir gösteri sunmuş.

Güzel!

Ama bence bunlar yeterli değil!

İstanbul’un fethi öyle bir hafta, bir ay falan kutlamakla geçiştirilemez. Bence kutlamalar tüm yıla yayılmalı. İstanbul her gün yeniden fethedilmelidir. Fetih gösterilerine daha fazla kaynak ayrılmalıdır. Daha fazla Yeniçeri üniforması, daha çok kadırga maketi, daha kalabalık mehteran, daha çok şalvar, zırh, cepken, yatağan yatırımı yapılmalıdır. Bu malzemeleri satın almak için belediye yeni ihaleler düzenlemeli, ihaleler yandaş şirketlere verilmelidir.

Gemilerin Haliç’e karadan yürütülmesi için Belediye Kabataş’tan Kasımpaşa’ya özel bir tercihli yol yapmalıdır. Bu iş için Tophane, Galata ve Şişhane civarında yüzlerce binanın yıkılması gerekebilir ama bundan kaçınılmamalıdır. Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın dediği gibi “milli değerlerin hissedilmesi için buna değer.” Aksi halde, kendi haline bırakılan vatandaşlarımızın “milli değer”leri maazallah buhar gibi uçup gidebilir!

“Karadan kadırga yürütme hattı”nda denizci- levent olarak çalıştırılmak üzere binlerce kişilik kadro açılmalıdır. Hem bu istihdam yaratarak işsizliğin azaltılmasını da sağlar. Ancak levent dediğin iri yarı, güçlü kuvvetli olur. Yetersiz beslenmeden dolayı Anadolu’da pek öyle yiğit kalmadığından belediyemiz bu kadroya aldıklarını gerekirse üç aylık besleme - bakım kampına çekip kilo almasını ve kas yapmasını sağlamalıdır. Ayrıca kadırga maketlerinin altına lastik tekerlek takılmalı, gerekirse yürütmeyi kolaylaştırmak için içlerine birer de dizel motor yerleştirilmelidir.

“Kabataş Kasımpaşa karadan kadırga yürütme hattı”nda sabah öğlen ve akşam olmak üzere günde en az üç sefer yapılmalıdır. Hatta kadırgalar tren vagonları gibi birbirine eklenmeli, içine de yolcu bindirilmelidir. Bu şekilde bir taşla iki kuş vurulmuş olur. Hem kutlama hem toplu taşıma!

Fetih günlerinin atmosferini yansıtmak için yolcular da dönemin kıyafetlerini giymelidir. Bu kıyafetler biniş istasyonunda jeton karşılığında kiralanıp iniş istasyonunda çıkarılabilir. İsteyenler bunları günlük kıyafet olarak da kullanabilir. O zaman toplumda bu kıyafetlerle üniversite ve devlet dairelerine girilip girilemeyeceği tartışması çıkabilir. Bunun için gerekirse anayasa değiştirilmelidir. Tabii eğer bu hattı gayrımüslim vatandaşlarımız da kullanıp işlerine o yoldan gitmeyi tercih ederlerse onlar da o dönemin hristiyanlarının kıyafetlerini giymelidir. Bu kutlamalara daha da gerçekçi bir hava verir.

Zaten kendimize ait bir kenti fethetmek anlamsız olacağından İstanbul’un adı geceleri “Konstantinopol” olarak değiştirilmeli, Fener Rum Kilisesi rahiplerinden birine temsili Bizans İmparatoru kıyafeti giydirilmeli, yıkık surlara Bizans İmparatorluğu sancağı çekilmelidir. “Kabataş – Kasımpaşa karadan kadırga yürütme hattı” sabah ilk seferini yapıp kadırgalar Haliç’e indirildikten sonra şehrin ismi törenle “İstanbul”a çevrilmeli, Bizans İmparatoru kılığındaki rahip rol gereği temsili Osmanlı askerleriyle çarpışa çarpışa ölmeli, surlardaki Bizans sancağı indirilip yerine Osmanlının üç hilalli sancağı çekilmelidir. Tabii yanına bir de Türkiye Cumhuriyeti bayrağı eklemeyi unutmamak lazım gelir.

Bu töreni İstanbul halkının rahatça seyretmesi için Haliç’in Unkapanı- Şişhane hattından başlayıp Pier Loti - Sütlüce hattına kadar Haliç’in iki yakasındaki yüksek semtlerde evler yıkılarak bu bölgeler tamamen tribün haline getirilmelidir. Her sabah İstanbul halkı bu tribünlere kurulup atalarımızın bu şehri nasıl fethettiğini göz yaşları içinde seyretmelidir. Tabii bir süre sonra bıkkınlık yaratacağından seyirci sayısında azalma olabilir. Ona önlem olarak törenleri izleyeceklere birer torba kömür, aşevi kuponu, sabahları ikişer poğaça (zeytinli olursa ben her gün giderim şahsen), öğlenleri plastik tabaklarda birer kap kuru fasulye, pilav, cacık; akşamları bulgur pilavı yanına etsiz tas kebabı ve üzüm hoşafı promosyon olarak dağıtılmalıdır. Bu şekilde seyirci sayısı garantiye alınmış olur.

Bu törenleri her gün düzenli olarak tekrarlamak milli değerlerimizin erimemesi açısından elzemdir. Çünkü maazallah halkımızın milli değerleri kar gibidir, kolayca erir. Ayrıca, eğer bu törenleri böyle yıl boyu yapmazsak Allah korusun, İstanbul her an kaygan bir balık gibi elimizden kaçıp gidebilir. Bu fetih törenleri her gün yapılmalı ki, İstanbul’un aslında bize ait bir kent olmadığı, onu başkasının elinden aldığımız tüm dünyaya gösterilip hatırlatılmalıdır.

Hükümet kademeli olarak bu uygulamayı tüm Anadolu kentlerine yaymalıdır. Her gün tüm kentlerde düşman işgalinden kurtuluş törenleri yapılmalıdır. Ankara, Çorum Yozgat gibi düşman işgali görmemiş kentler işgal görmüş kentleri kıskanabilir. Ona önlem olarak ise tarihin bir döneminde bu yerleşimlerin aslında uzaylıların istilasına uğradığı, uyanık ve kahraman halkımızın işgalci uzaylıları taşlayarak şehirden kovduğu “gerçeği” keşfedilebilir. O şehirlerde de temsili düşman askeri kıyafeti olarak Cüneyt Arkın’ın “Dünyayı Kurtaran Adam” filminde kullanılan uzaylı peluş canavar kıyafetleri, “Turist Ömer Uzay Yolu” filmindeki vücudu saran kıyafetler ve Cem Yılmaz’ın GORA filmindeki yanardöner tulumlar giyilebilir. Şehir halkı istilacı uzaylı ve ona karşı savaşan Türkler olarak ikiye ayrılıp temsili olarak savaşırlar. Silah olarak uzaylıların elinde ithal plastikten oyuncak lazer tabancaları, Türklerin elinde de taş, kazma-kürek sapı, levye falan olabilir...

Karikatür: Selçuk Erdem

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..