Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '07

 
Kategori
Anılar
 

İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi-4

İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi-4
 

Resim:http://tr.wikipedia.org/wiki/Resim:Lightning_NOAA.jpg alıntıdır.


Umut Durağının, Kurtuluş Yolcuları buraya!

— Bugün, başka bir gariplik var havada! Alışa gelmişliğin dışında bir şeyler olduğunu hissediyorum. Birkaç saat içinde, çalınan eşyalarımın sıklığı ve hırsızların çokluğu beni hem şaşırtıyor, hem korkutuyor. Bavulum, içinde iş ile ilgili projelerim olan bond çantam, birde motosikletim çalındı.

Çalınmayan, koltuk altına sıkıştırdığım şemsiyem kalmıştı elimde birde ben! Akşam olmuştu olmasına ama zaten bütün gün kapalı bir hava hâkimdi gökyüzüne.

İnanılmaz derecede cereyan eden, çok fazla olay var. Oysa az ilerideki, asayişten sorumlu polis memurlarının kılı bile kıpırdamıyor ve ya olayların dinmesini bekliyorlardır her zamanki gibi! Müdahale etmemek, emir gereği olsa gerek ne bileyim!

— Nara ve çığlıklar eşliğinde, uzun uzun korna öttürerek, sağa sola savrularak ellerindeki içki şişelerini yolun ortasına atan sürücüler!

Kaldırımlarda öbek öbek sarhoşlar, bali çekenler, alelade esrar, eroin içenler.
İnsanlara kene gibi yapışıp ekmek parası, bazen şarap parası isteyen, merhamet tacizi yaratıklar.

Küçük çocukların ve masum insanların katilleri! Hastanelerden ilaç çalanlar, yeşil kart hırsızları, çer çöplerle hastaları dolandıran sahte doktorlar. Yıllardır insanları türlü yalan ve vaatlerle kandıran, her seçimde yeniden oy isteyen siyasiler, terör odakları, umut, aşk, sevgi hırsızları. Sanat diye, meslek diye; ülkemiz insanının birlik ve beraberliğini koruyan, kollayan örf, âdet ve geleneklerimizi yok sayarak Türk insanıyla alakasız film yapanlar.

Çoluk çocuk TV başında bizi utandıran, utanmazlar!
Daha niceleri; Meydanı boş bulan meydancılar vs, vs.

— Kapkaç yapan motosikletli iki kafadar hızla kaçarken, yoldaki setten, arkada oturan kişi yere düştü ama halen motosiklete tutunuyordu. Bir süre yerde süründükten sonra motosiklet hız kesince çevik bir hareketle, zıplayıp arka semere oturdu ve gözden kayboldular.

Kullandıkları motosiklet benim motosikletim değildi!

Polislere gidip eşyalarımın ve motosikletimin çalındığını söyledim. Hatta söyleyebildim mi? bilemiyorum.

Arabanın camını biraz indirip, bana kulaklara kadar yaygın kara gözlüklerin ardından “Ne var“? Diye sordular.

Polis arabasını öyle sote bir yere çekmişler ki polis olduklarını bile bile yanlarına bir suçlu gibi korka korka gittim!

Bana “tamam sen git biz bulunca seni ararız“ dediler.

İyide ne adımı sordular ne adresimi aldılar nasıl beni bulacaklar? Enteresan bir durumdu bu. Doğrusu bunu onlara tekrar sormaya cesaret edemedim, buz gibi soğuk ve anlaşılmaz idiler.

— Uzakta şimşekler çakıyor. Gök çatır çatır çatırdarken, sanki dünya ortadan karpuz gibi yarılacak veya göğüs kafesimden içimi çekip çıkaracaklarmış korkusu sarıyor benliğimi.

—Yıldırım tarafından çarpılma şansımızın 600.000'de 1 olarak tahmin edilmekte olduğunu okumuştum bir yerde. Bu bana çok yakın bir ihtimal gibi geliyor tepemde kara bulutlar dolaşırken! Yakınlaşarak çakan şimşekler kuru ağaç dalları gibi çatallı görünüşleri ile kendini gösteriyor

Bulut tepesinden stratosfere doğru boşalan roket şimşekler aklımı başımdan alıyordu. Böyle durumlarda korkudan hiçbir şey görmez gözüm. Yer yarılsa da içine girsem, gizlensem derim.

Gök yarılacak gibi çatırdadığı zaman korkmuyorum diyen kişinin alnını karışlarım. Biz insanoğlu damarımıza basılmadığı zaman ne kadar sessiz ve uysal oluyoruz değilmi? Bazen çıkardığımız sesten veya verdiğimiz tepkiden kendimizi bile korkuttuğumuz anlar olmuyor mu?

— Rabbimin, hatalarımızın çokluğundan dolayı gök gürültüsü ile bizleri azarladığı hissine kapılırım. Sonra yağdırdığı rahmeti ile tüm dünyayı pisliklerden arındırır ve ona kesin, kati dönüş öncesi kendimizi affettirmemiz için bizlere bir şans daha verdiğine inanırım.

— Gök birden patladı! Korkudan öleceğim sandım. Arka arkaya "Kelime-i Şahadet" getirmeye başladım. "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasülüh" Kaç kere söylediğimi hatırlamıyorum.
Ardından, yakın bir yere yıldırım düştü. Aniden sağanak yağmur başladı, şemsiyemi açıp koşar adımlarla meydancılardan uzaklaştım, sığınacak yer aradım ve sonunda başladığım yere o gizemli sokağın başında bulunan otobüs durağına sığındım.

Devam edecek...

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..