Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '07

 
Kategori
Anılar
 

İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi 6

İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi 6
 

Resim:http://www.ekolay.net/yemek/


İzmir'de kına gecesi

"Haydi, Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalp ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; tam kenarında havuzun." Böyle diyor Cahit Sıtkı Tarancı. Biz de bir akşamüstü, apartmanın en son katında balkonda, üfür üfür esen rüzgârın kucağındayız. Çilingir soframız da, karpuzundan, kavununa beyaz peynirinden, domatesine, leblebisinden bademine, beyin salatasından karidesine, yoğurdu cacığı, piyazına, zeytinyağlı dolmalarından sarmalarına kadar, yok yok.
Bu gece.
Hem eğlence var,
Hem gözyaşı!
Bu kaos içinde
Bir yer bul kendine.
Sıkıntıdan ister ye,
İstersen iç,
İstersen kına yak!
Eğlen.
Bak keyfine.
Karşı yakadan beri yakaya kadar ışıl ışıl oldu her yer.

Daha erkenden, elleriyle dizlerine basa basa yokuş yukarı kadife kaleye doğru tırmanan insanlar gördüm! tek başına, İkili, üçlü, dörtlü ve daha fazla gruplar halinde. Bunlar evlerine giden insanlar mı? Yoksa İzmir’i kaleden seyretmek isteyenler mi bilemiyorum.

Sahte haykırışları, feryadı figanları sizde benim gibi duyuyor musunuz? Sanmayın bir arbede var caddelerde, sokaklarda. Bu feryadı figanlar can havli ile bağırış ve yakarışlar lunaparktan geliyor!

Pervane gibi dönen salıncakların ve hızlı trenin, insan üzerindeki etkisini, insanın da ona olan garip tepkisini, ben çok iyi bilirim çok!

Kelli felli erkek gibi yaslamıştık sırtımızı trenin arkalığına. Korkuyla yüzleşmek; o ne acı tecrübe öyle! Bir daha trene binmek ha? Vallahi tövbe. Beş dakika sonra ne erkeklik kalmıştı serde ne bir güzellik, feri gitmiş yüzlerimizin....! Bir tek istifra torbaları kalmıştı elimizde. Bir bankta oturmuş, dakikalar sonra ancak durabilmiştik ayakta. Sonra? Saatlerce bakıp bakıp gülmüştük birbirimize. "Sen daha çok bağırdın" diye, üç arkadaş birden yüklenmiştik kulakları çınlasın, Meloşa.( kimbilir nerdedir şimdi yine öyle çılgın mıdır? Hızlı trenlere, salıncaklara biner mi bilmem)

Fuarın içinden gelen hızlı tren zedelerin haykırışları, bizi tedirgin etse bile, bunların geçici korkular olduğunu biliyordum artık. Bu sesleri duydukça, Meloş geliyor aklıma ve her ne hikmetse oturduğumuz balkonun demir korkulukları olduğu halde, yere düşecekmiş gibi oluyorum! "İyisi mi oğlum, otur oturduğun yerde" diyorum.

"Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana.
Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'ta; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan." Diyor devamında Cahit Sıtkı Tarancı.

İçeriden hoş geldiniz sesleri geldi kulağıma

Ne yalan söyleyeyim, zor geldi oturduğum yerden kalkmak.

Hoş bende misafir değilmiyim burada?

Zaten ne geleni tanırım ne de gideni!

Doğrusu hiç te merak etmem, kim olursa olsun bana ne?

Limonata bardağına yarıya kadar rakı, sonrasına biraz su doldurdum.

Üzerine de buzluktan bir kare buz koydum.

Arkama bir yastık. Ayaklarımı da, duvarın üstüne koydum.

Ellerimi başımın arkasında, ensemde kenetleyip;

Bir lahza olsun, kayan yıldız da kayboldum.

“Orhan veli'nin eskiler alıyorum” şiirinde

.... "Şiir yazıyorum-
Şiir yazıp eskiler alıyorum-
Eskiler verip musikiler alıyorum-
Bir de rakı şişesinde balık olsam" diyor.

Şairin bu dizeleri geçerken aklımdan ben;

Balık mı, yoksa kuş mu olmalı diye karar veremiyorum!

İçeriden kora eşliğinde;

"Yüksek yükseeeeek, tepeelereeee ev kurmasııınlaaar-
Aaaaş-rı aşrı mem-le-ke-te kız ver-me-siiiinler

Anne-si-niiiin bir ta-ne-siniii hor görmesinleeeeer
Uçanda kuşlara..... maaalum olsun.

Ben annemi özle-diiim
Hem annemi hem babamı
Ben köyümü özle-diim."

Adettendir, bilirim;

Avucuna para koyarlar
Üstüne kınayı basarlar
Ellerini ayaklarını bağlayıp bir çaputa
Ağlamaya bırakırlar.

İçerde gelin ağlar mı bilmem ama ben ağlamaya çoktan başladım

İzmir'de bazı kına gecesi merasimlerinin sonunda eğlence bitimi, şarkı türkü eşliğinde insanlar arabalara doluşur, gelinin kınalı ellerini denizde yıkattırırlarmış. ( sünnet çocuklarına da aynı şey yapılıyormuş) Allah'tan, böyle bir olayı burada yapmadılar zira ben kesin denize düşerdim.

İçki bu, şişede durduğu gibi durmuyor!

Devam edecek...

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..