Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '08

 
Kategori
Anılar
 

İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi-8

İstanbul-İzmir-Fethiye-Gezi-8
 

EGE HARİTASI


Yaşadığım bir kaç güzel günün ardından, İzmir'in güzelliklerine doyamadan, programıma göre 05.07.1987 tarihinde (saat 13,45) Fethiye'ye gidecek olan otobüse binerek İzmir'den ayrıldım.
Yıl boyunca 49 ülkeden 1,5 milyon insanın ziyaret ettiği, 8000 yıllık bir tarihe sahip, Selçuk’tan geçerken, Artemis Tapınağı'nın duvarlarında, Mısır kraliçesi Kleopatra’nın siluetini görür gibi oldum. Ruhunun, halen bu güzelliklerin üzerinde dolaştığını ve burada yaşayan insanlara karşı hasetlendiğini hissediyorum!

Tapınağın bir başka köşesinde ise, sizde benim gibi Artemis’i, sevgilisi Orion için, yas tutarken hayal edebilirsiniz. Orion’un hazin sonunu öğrendiğinizde sizde, (sevdiğine kavuşamayanlar) Artemis’in üzüntüsüne ortak olabilirsiniz!
Yakın tarihteki demirci Vasil ve Demirci Yogi’nin, kaba bir demiri sanata dönüştürme eylemlerinde, çelik örs üzerindeki kızgın demire indirdikleri çekiç darbelerinden çıkan seslere kulak vererek! Athena’nın mirası! Zeytin ve incir ağaçları arasından da geçerek, Ortaklar’a girdik.

Ortaklar, bu yolculuğum içinde gördüğüm en güzel yerleşim bölgelerindendir.

Binlerce yıllık tarihe sahip! Efeler diyarı Aydın’a geldiğimizde; çarşı meydanında Kızanların zeybekliğe geçiş törenini izledim! Sessizce, hiç konuşmadan...

— Bu koca dağların sahibi kim?

— Erimiz!

— Yiğidi kim?

— Efemiz!

— Yiğit kime derler?

— Sözünde durana, efesiyle ölene!

— Korkak kime derler?

— Sözünden dönüp, aman diyene!

— Var yemezlere acımalı mı? Dayak mı haktır?

— Dayak haktır!

— Susuz derelerde kavak biter mi?

— Bitmez!

— Bitkisiz diyarlarda duman tüter mi?

— Tütmez!

— Âdem kuşağına bel bağlanır mı?

— Bağlanırsa ağlanır.

— Yiğitlerde ne yoktur?

— Merhamet yoktur.

— Şeytan’a bel bağlanır’mı?

— Yardımcımızdır bağlanır!

— Sözünde durmayan kahpe bacının kızanı olsun mu?

— Olsun.

— Şu dualı yatağan böğrüne batsın mı?

— Batsın.

— Doğru söylediğine Nasuh tövbesi olsun mu?

— Olsun.

—......!

Yer yer küçük şelalelerin ve akıntının önünde ki avını yakalamak için, küçük anafor kıyılarında pusu kuran alabalıkların gazabından kurtulmuş, yemlik bir dere balığı sevinciyle! Kayalıklardan aşağı süzülen dereye paralel, kenardan kenardan, kıvrıla kıvrıla yol alıyoruz.

Rengârenk orman içindeki bitkilere nazire yaparcasına, dere kenarındaki kayalıkların içinden çıkan zakkum çiçeklerinin başrolü aldığı renk cümbüşü içinde yüzüyoruz sanki!

Doğanın ses düzenini bozarak yabani hayatı tedirgin eden, kuşların ve börtü böcek dünyasının panik atak yaşamasına sebep olan otobüsümüz istifini bozmadan yoluna devam etmekte!

Duvarları beyaz badanalı, özgün bacaları ile özel bir mimarisi olan, koruma altına alınmış evleri ile meşhur! Asar dağı eteklerinde kurulup, ovaya doğru yayılan şirin bir ildir... Muğla.

Burayı da kendi güzellikleri içinde bırakıp geçtikten bir süre sonra nihayet Kızılyaka köyü kenarından geçerken muavin beni köye giden şose yolun başında indirdi.

Köy içine doğru yürümeye başladığımda o klasik hayvan sesleri, ağaç kesmek için kullanılan el motoru, traktör sesi, gübre kokusu vs. Kısaca köy olduğunu gösteren tüm emarelerin mevcudiyeti arasında yoluma devam ediyorum.
Köy kahvesinin taş merdivenlerinden yukarı çıkarak, girişin ön balkonundan; asfalt yoldan geçen arabaları ve Şose boyu gelenleri seyreden köylülere “Selamünaleyküm” dedim.

Ege insanın o sıcak, sevecen yapısı hemen kendini göstermişti! Sahiplenen ses tonu ile köylüler, hep bir ağızdan “Aleykümselâm, hoş geldin, hoş geldin” diyerek etrafımı çevirip bana yakınlık gösterdiler. O meraklı gözlerin merakını gidermek için.

Ziyareti sebebimin; asker arkadaşım, Birol’u görmek olduğunu söylediğimde, sanki hepsine misafir gelmişim gibi tek tek yanıma gelerek tokalaştılar.

Bir an için kendimi, kendi köyümde bayram sabahı cami çıkışındaki insanlarla bayramlaşıyorum sandım!
Ağabey diyeceğim yaşta bir yurdum insanı fırlayarak asker arkadaşım Birol’u çağırmaya gitti.

Bu arada bilirsiniz işte, ardı arkası kesilmeyen sorulara muhatap olursunuz bu her yerde böyledir. Ayrıca herkesin ısmarladığı çayı nezaket icabı içmekten çay ağacı oluverirsiniz!

Tabi bu misafirperverliğin, asker arkadaşım Birol’un köy içinde ne kadar sevilip sevilmediğiyle ilgili ve alâkalı olduğu gerçeğini kimse inkâr edemez.

Örneğin aradığım kişinin köy içindeki itibarına göre insanların ilgi ve alâkası sınırlı olabilir! Kimse bunu buralarda yadırgamaz. İnsanlar nerede olursa olsunlar, itibarlarını korumaları gerekir. Bu ancak, büyüklerini saymak küçüklerini korumak ve dürüst olmak ile sağlanır.
Benim asker arkadaşım Birol’da bu meziyetler fazlasıyla vardı. Öyle olmasa buraya kadar gelinir miydi?

Devam edecek...

NOT: Kaynak-Wikipedia
Resim: http://turkiye-haritasi.turkiye-destani.com/bolge/harita/izmir_haritasi_5.jpg

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..