Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '09

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

İstanbul kanatlarımın altındayken

İstanbul kanatlarımın altındayken
 

haziran 2009 /ezgi umut


Blog yazarlarımızdan sevgili Sabiha Rana Hanım'a ve meleklerine özenerek yazdım başlığı ama aynı zamanda bir film adıydı "İstanbul Kanatlarımın Altında". İstanbul'u çatısından seyretmek insanda böyle duygular uyandırıyor işte. Kanatları olmayan bir melek ya da Hezarfen Çelebi gibi hissedebiliyor insan bazı bazı. Hani kanatlı bir melek olduğunuzu düşünseniz uçuvermek bile gelebilir. Öylesine bir güzellik.

Kuşların, kuş evlerinin peşinde elinizde, cebinizde kıytırık üç tane fotoğraf makinesi, toplasan tek makine etmez dere tepe, yokuş düz aldırmadan fotoğraf uğruna neler çekiyorsun diye içinizdeki yaramaz çocuğu azarlayıp dururken bir de bakıyorsunuz İstanbul kanatlarınızın altında.

Bu kadar mı güzel bu şehir, bu kadar mı tarih kokar, bu kadar mı gizemli, bu kadar mı esir alır insanı. Mercan'dan iniyorken yavaş yavaş, oradaki belki 500 yıllık binaların gizemli çekiciliği. İnsanlar kapılarda. İş kalmamış ki. Piyasa durgun. Biraz ürkütücü ancak görkemi sizi davet eden taş binanın tonozlarına bakıyorsunuz büyülenmişçesine. Neden daha önce gelmedim ya da geldiysem görmedim. Çıkın çıkın evladım diyor esnaftan yaşlıca bir adam, merdivenlerin önünde duraksadığınızı görünce. Söyle de çatının anahtarını bulsunlar oraya da çıkın oradan manzara muhteşemdir.

Biraz ürpererek hayaletler, korkunç korsanlar ya da Cenevizliler, belki de uzun yolculukların yorgunu gotik hayaletler duvar diplerindeki gölgelerden canlanıverecekmişçesine bir ürküntüyle bilmem kaç tane, gizemli gölgelele kuşatılmış tonozu aşıp, dehlizimsi merdivenlerin sonuna ulaşıyorsunuz ve demir kapı açılıyor tarihin heybesinden kopup çağlayan çığlıklarla....Kubbelerin arasından uzanan, bugüne değin sadece düşlerinizde gördüğünüz bir manzara. Haklıymış yaşlı adam diyorsunuz. Deniz kokulu buğular taşıyor yel. Güzelim "Tarihi Yarımada" işte bunun için korunmalı , bu güzellikleri ve gizemli tarihi geleceğe aktarabilmek için.

Zamanın durduğu yerdir kubbelerin arası ve sizin de kanatsız bir melek olduğunuz yeryüzü cennetidir. Sayı saymayı bile unutuyorsunuz. Kaç kubbe var ya da kaç yıllıklar. Kimler geldi geçti bu tonozların altından, üstünden. Kimler aşındırdı bu merdivenleri ve koridorları. Kimler o demir parmaklıklı odalarda baldıran zehirleriyle zehirlendi, kimler yol yorgunuyken bir kere düştükleri uykudan bir daha uyanamadı, kimler ana, baba, evlat, sevgili hasretiyle hıçkırdı duvarlara çentikler ataraktan, kimler ince gümüş telleri çekerken yaşamını da tüketti, neler yaşandı neler geçti.

Çocukluğunuzun o yalçın duvarlarından fışkıran yabani papatyalar öbek öbek. Zamanın büyüsü, şehrin uğultularına karışıyorken, tarihin gizemli dehlizlerinden, pır diye uçan kırlangıçların o tatlı bıcırtılı ötüşlerini duyuyorsunuz. Konuşmak isteyen iki martı konuyor yanınıza. Burası bir kuş cenneti aynı zamanda, susuz kalmış kuşların son cenneti rutubetli oyuklar. Keşke kanatlarınız olsa, onlar gibi özgürce uçabileceğiniz, ya susuzluk... dayanabilir misiniz susuz kalmaya.

Zamanın durduğu o yerde kaç dakika kaç saat durdum, bilmiyorum. Demir kapı yeniden açılıyor gıcırdayarak ve turistler geliyor. Brezilyalardan kalkıp gelip benim kentimin, benim bilmediğim bu cennetinde kanatsız melekler olmak için. Ellerinde gezi kitapları. Hemencecik dost oluveriyoruz. Ne de olsa İspanyol kökenliler Akdeniz'in sıcaklığı var. İstanbullu olduğumu söyleyince şaşırıyorlar. Burada bu eski kervansarayın kubbelerinin arasında görmeyi en son bekledikleri, bir yerli kadın olmalı. Adres alıp vermeler rüzgarlı çatıda , birlikte fotoğraf çektirmeler. Konuklarınız gidiyor ve siz kalıyorsunuz İstanbul semalarında kanatsız melek hallerinizle, çepeçevre sarıldığınız başka kubbelerden, başka tonozlardan, başka kulelerden, başka minarelerden yayılan gizemli pembe pırıltılardan oluşan bir tarihi hale içinde büyülenmiş o esrik halleriniz bıraksalar sonsuza kadar sürcekmişçesine. Kanatsız bir meleksiniz.

ezgi umut
haziran 2009

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..