Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '12

 
Kategori
Tarih
 

İstanbul karanlıkta kaldı ... ne zaman aydınlandı ki..?

İstanbul karanlıkta kaldı ... ne zaman aydınlandı ki..?
 

İstanbul’da elektrikler kesilmiş …Bütün kent alt üst olmuş… Bütün trafik felç olmuş… Şehir’de hayat durmuş… Şehir karanlıkta kalmış… Sorabiliriz : İstanbul ne zaman aydınlandı ki?

Kurtuluş Savaşı günleri…

Ordumuz.. Ah ordumuz; her cephede; çeşitli yoksunluklar içinde dört yıl süreyle Kafkasya, Çanakkale, Irak, Suriye, Galiçya, Sina gibi büyük cephelerde ve ulaşım olanaksızlıkları, yokluklar içinde savaştı. Kolera, tifüs, verem, zatürree, açlık ve daha bir çok hastalıktan yüz binlerce insan öldü. Bitkin ve biçareydi…

Bütün bunlara rağmen, Doğu’yu Ruslara karşı korumak için 1915 yılının başında Osmanlı 3.Ordusu Sarıkamış’da karlı buzlu bir havada yapılan bir harekat sırasında 80 000 bin askerini kaybetti. Ordunun başında Enver Paşa vardı. Hızla İstanbul’a kaçtı.

Çanakkale Boğazı'nı denizden aşıp İstanbul'a giremeyen İtilaf Devletleri, 25 Nisan 1915'ten başlayarak 8-9 Ocak 1916'ya kadar süren Çanakkale kara savaşlarında Mustafa Kemal tarafından durdurulamasaydı İstanbul’a ta o zaman Elini kolunu sallaya sallaya girecekti. Çanakkale savaşları’nda da 300 000 askerimiz şehit olmuştur.

Diğer yandan, Kilikya’da bir Ermenistan; onun yanında Güneydoğu da bir Kürdistan Devleti kurmak için, bütün böcekler hareket halindedirler…

İtilaf Devletleri donanmaları 30 Ekim 1918de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'na dayanarak 13 Kasım 1918de Haydarpaşa önlerine demirleyip İstanbul'a girdiler. Fiilen gerçekleşmiş olan işgal, 16 Mart 1920 günü resmi işgale dönüştü.

1918 Yılları İstanbul’u, hala Enver, Talat, Cemal Paşalar Türkmenistan’ı nasıl kurtarırız? Özbekistan’ı nasıl kurtarırız? Hayalleri peşindedirler… Padişah sarayının balkonunda İttifak Devletlerinin zırhlılarını seyredip nargilesini içer ve.. sağda solda işittiği Milli Mukavemet hareketinin elemanlarını nasıl ispiyonlayacağını, nasıl oyuna getireceğini düşünür.

Ve İstanbul’un ünü büyük aydınları : Halide Edip Adıvar, Adnan Adıvar ve şürekası şu ülkeyi İngiltere’ye mi bağışlasak; yoksa ABD’ni kandırsak da bir güzel sömürgesi mi olsak…  hesabı peşindedirler…

1919-1920… Ve İstanbul basını, Atatürk ve arkadaşlarının, ne haydutluklarını, ne şakiliklerini, ne komünistliklerini bırakmadan yerden yere çalmakta birbirleriyle yarış etmektedirler.

Ve İstanbul’un bugünkü İstiklal Caddesinde, o zamanın Beyoğlu’nda İngiliz, Fransız, İtalyan askerleri sokak sokak, meyhane meyhane gezip… bağırıp, çağırıp kafayı bulmaktadırlar. İstedikleri yerlerde istedikleri hakaretleri yapmaktadırlar. Kimseden doğru dürüst ses çıkmamaktadır. Hala millet, “Sonunda Padişahımız, Efendimiz bizi kurtarır…” umudu peşindedirler.  Padişah ise İngilizleri, Fransızları, İtalyanları kırmadan bu işi nasıl hallederiz… hesabı içindedir.

1919’da Bandırma isimle gemiyle kendini zor bela, kelle koltukta Samsun’a atan Mustafa Kemal “Milleti nasıl bir araya toplarım, idari ve askeri kadroları nasıl ikna ederim…” telaşı içindedir.

Mustafa Kemal 38 yaşında görevinden alındı; kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı. 38 yaşında en yakın beş arkadaşından üçü, onun kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.

39 yaşında idam cezasına çarptırıldı (24.Mayıs.1920). Buyruğun altında Padişah Mehmet Vahdettin’in imzası vardı ve yerine getirmekle görevli kişi Sadrazam ve Harbiye Nazır Vekili DAMAT FERİT’ti..

“Türk İstiklal harbi, vatanseverliğin olduğu kadar ihanetin de tarihidir. Bir yanda uçurumun kenarındaki yamış yıkılmış ülkede tekmil milleti ardına alıp, Türk vatanı, varlığını ve onurunu korumak için düşmanın üzerine dolu dizgin gidenler. Diğer yanda Babıali’nin çevresine çöreklenmiş işbirlikçi asker-bürokrat, sivil aydınlar, gazeteciler, sivil toplum önderleri… Mustafa Kemal önderliğindeki Türk İstiklal harbi kadroları bir yandan dış düşmanlarla uğraşırken, diğer yandan işbirlikçi hainlerle mücadele etmek zorunda kalmıştır.

Zaferin kazanılmasından sonra bu hainlerin en belli başlıları, 150’likler listesi adı altında vatandaşlıktan çıkarılarak yurt dışına gönderilmiştir.”(1) Kimler vardı bu listede :

Rumbeyoğlu Fahreddin Bey - eski Maarif Nazırı, Rıza Tevfik Bölükbaşı - Şura-yı Devlet eski Reisi; Çerkes Ethem; 97. Mevlanzade Rıfat - Serbesti Gazetesi sahibi, Hürriyet ve İtilaf üyesi; Sait Molla - Türkçe İstanbul Gazetesi sahibi;İzmirli Hafız İsmail - İzmir Müsavat Gazetesi sahibi ve eski muharriri, Darülhikmet üyesi; Refik Halit Karay - Aydede Gazetesi sahibi ve Posta Telgraf eski Müdür-ü Umumisi; Bahriyeli Ali Sami - Bandırma Adalet Gazetesi sahibi; Neyir Mustafa - Edirne’de Teemin ve Elyevm, Selanik Hakikat Gazetesi sahibi; Ferit - Köylü Gazetesi eski muharriri; Refii Cevat Ulunay - Alemdar Gazetesi sahibi; Pehlivan Kadri - Alemdar Gazetesinden; Fanizade Ali İlmi - Adana Ferda Gazetesi sahibi; Trabzonlu Ömer Fevzi - Balıkesir İrşad Gazetesi sahiplerinden; Hasan Sadık - Halep Doğru Yol Gazetesi sahibi; İzmirli Refet - Köylü Gazetesi sahibi ve müdürü…

Liste’deki ünlülere bakacak olursanız.. Milli harekete hangi meslek sahiplerinin daha çok karşıt olduğu hemen görülür.

Tabii idam cezasının yanında bir de zamanının Şeyhülislam’ından fetva alınmıştır. Kimdir bu Atatürk’ün idamına fetva veren, karar veren İstanbul’da mukim Şeyhülislam : Dûrrî Zâde Es - Seyyid Abdullah’tır..

39 yaşında İstanbul’dan boynuna asılmış idam fermanıyla Atatürk bu ülkeyi kurtarmış. Sonra ne olmuş: 42 yaşında bu ülkeye Cumhurbaşkanı olmuş …

Ama İstanbul hala karanlıkta, hala karanlıkta…Şair soruyor: “…Kim kurtarır bahtı kara maderini..” Atatürk’de yok… Hadi bakalım düşünün…

……………………
(1) Sedat Bingöl. 150'likler Meselesi  Bir İhanetin Anatomisi. Bengi Kitap yayın. 2011.

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..