Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '08

 
Kategori
Müzik
 

İstanbul Lounge by Salih Saka ile duygular

İstanbul Lounge by Salih Saka ile duygular
 

İSTANBUL LOUNGE BY SALİH SAKA İLE DUYGULAR


Bugün işe gitmek istemiyorum. Çok sevdiğim müdürün yüzünü de görmek istemiyorum. İşin o lanet psikolojisini de kendime yaşatmak istemiyorum. Bu gün kendime mola verdim.

Arabanın kontağını açar açmaz yeni aldığım İstanbul Lounge (Salih Saka) ile güne başladım. Bu müzik sabah sabah aptal bir cesaret verdi. Bu gün istifa bile edebilirim.

Genellikle insanlara dikkat etmem ama bugün müziğin de etkisiyle kaldırımlarda işe gitmeye çalışan insanların yüz ifadelerine takılıyorum.

Kimse gülmüyor, kimse mutlu değil.

Herkes mi mutsuz?

Türkiye’de çalışanların %80 mutsuzmuş. İnsan kaynakları alanında faliyet gösteren Kelly Services 28 ülkede 70 bin çalışanla yapılan araştırmada sadece Rusya ve Macaristan’ı geride bırakabilmişiz.

Mutluluk oranı en düşük 26. ülkeyiz.

Hiç şaşırmadım. Hep patronlar çalışanları beğenmeyecek değilya, bu araştırmanın sonucunda da çalışanların patronları beğenmediği ortaya çıkmış.

Neden mi?

Çalışanlar, patronu seyreder. Özellikle Türkiye gibi duygusal bir milletin evlatları, duygusal ip uçlarını tepeden alır. Tepedekilerin tadı tuzu yok. Olumsuz duygular yayıyorlar. En küçük bir başarısızlığı, hedeflerdeki sapmayı, ikinci olabilmeyi, daha az kazanmayı kabul edemiyorlar. Hele ekonomideki bu kriz mi değil mi yaşadığımız her neyse iyice geriyor baştakileri. O yüzden öfke, kaygı, sıkıntı hakim. Duygular, virüs gibi bulaşır. Çalışanlar bu nedenle mutsuz, gergin, suratlar asık. Bir de hükümetin ufak ufak hissettirmeden her gün yaptığı zamlar var. O sessiz çoğunluk bir gün patlayacakya ben göreceğimi ümit etmiyorum, belki oğlum görür.

Siz siz olun özellikle bu günlerde trafikte sakın başkalarına sataşmayın o patlamalar bireysel olarak her gün birilerine denk geliyor!!!

Bu CD nin bütün parçalarını bitirmek, mümkünse en uzağa gitmek, hiç bir şey düşünmek istemiyorum. Müziğin ritmi beynimin içinde çınlıyor. Her ritimde nedense en zayıf halka sarsılıyor. Kaldırımda insanlar yok artık. Uçsuz bucaksız Trakya’nın yemyeşil ekinleri ve aralarına sıkıştırılmış sapsarı kanola bitkileri var. Gökyüzü bugün değişik mavi, yer yer beyaz kümül bulutların arasından şov yapıyor sanki.

İçimden bir ses “dur” diyor. Bugün itaat ediyorum. Duruyorum. “Ayakkabılarını, ardından çoraplarını çıkar ve koş” diyor. Dörtlüleri yakmış arabadan, üzerimde takım elbise ile koşarak uzaklaşıyorum. Yoldan geçen araçlar korno çalıyorlar halime. Umurumda değil. Önüme bir ağaç çıkıyor. Ona dokunuyorum, dertlerimi anlatıyorum; beni anlıyormuş gibi sallanıyor. Sanki ben ağaca dokundukça o da bana dokunuyor. Ayaklarım toprağın nemli soğunu hissetmiyor artık. Sanki ruhum, bir türlü bahara geçemeyen havalara inat bedenimin zincirlerini kırıyor.

Normal insanlar gibi otomobile geri dönüyorum. Nedense her zamankinden yavaş gidiyorum. Hiç bir yere yetişmek istemiyorum. Müziğin tınısı özgürlüğümü hissettiriyor. Bazen hırçınlaşıyorum, bazen duygular arasında gözlerim doluyor.

Hayatım gözlerimin önünde; artısı, eksisi...

İlk önce bu albümü yaptığı için Salih Saka'ya sonra da bu CD'yi aldığım için kendime koca bir teşekkür ediyorum.

İliklerime kadar hissediyorum var olduğumu, şimdiyi...

Otomobilin penceresini açıyorum, rüzgar yüzümü yalıyor. Ses yine konuşuyor; “hadi, at içindeki çığlığı” diyor. Birden avazım çıktığı kadar bağırıyorum.

Haykırıyorum hayata, zamana.

Artık umut etmek istemiyorum. Zamanla da yarışmayacağım. Akarsudaki bir yaprak hafifliğinde ruhumu koyuverdim buz gibi suyun hafifliğine.

Zamanla akıyorum şimdi, by Salih Saka’nın beynimde akması gibi...

Yeni Liderler (Daniel Goleman)

Varlık Yayınları 2002

 
Toplam blog
: 52
: 7250
Kayıt tarihi
: 08.11.07
 
 

1971 Fethiye'de doğdum.  2000 yılından beri evliyim. Büyüğü 29, 17 yaşında, diğeri 12 yaşında ü..