İstanbul TMMOB Mimarlar Odası Anadolu 1. BKBT seçim sonuçları

18 Aralık Pazar günü İstanbul Mimarlar Odası’nın Anadolu 1. Bölge Temsilciliği binasında iki yıllık yeni yönetici seçimi yapıldı. Seçime mavi ve pembe kağıtlı iki grup katıldı. Seçimi mavi grup kazandı ve böylece eski yönetim değiştirilmiş oldu. Bir gün önce, Cumartesi günü seçim konuşmaları yapıldı.

Bir mimar olarak, odanın demokrasi geleneğine hayranım. Ancak eskiden olduğu gibi çok temiz bir seçim oldu diyemiyorum. Benim oda binasında olmadığım bir sırada küçük bir arbede yaşanmış. Polis mi provokatör mü olduğu anlaşılamayan iki kişi olay çıkarmış. Ama çabuk yatıştırılmış.

Odamız ne yazık ki iktidar yanlıları ve bilinen çevreler tarafından sürekli baskı altında tutuluyor. Sebebi çok açık. Mimarlar hem demokrat kişiliğe sahiptir, hem de imarla, projelerle, arsalarla, imar yönetmelikleriyle, belediyeler ile yakından ilgili oldukları için bu işlerden kendilerine para olarak kazanç sağlamaya niyetli çevrelerin baş düşmanıdırlar. O yüzden oda yönetimlerini ele geçirmek, yetkilerini kısıtlamak onlar için çok önemlidir. Şimdi iktidarda olanlar yönetimi ellerine geçiremeyince yetkilerini kullanarak elerinden geldiği kadar oda çalışmalarını engellemeye çalışıyorlar.

Mimarlar Odasının kuruluşu 1954 yılıdır. Ben 1982 yılından beri oda üyesiyim ve bildiğim kadarıyla hiçbir iktidar bunu başaramadı. Onun yerine odayı yok saymaya çalıştı. Ancak bundan sonra ne olur bilinmez.

Bölgede yaşayan 1984 oda üyesi mimar var. Bundan sadece 463 kişi oy kullandı. Bir orana vurursak yaklaşık %25 oranında bir katılım eder ki bazıları oda seçimleri için iyi bir oran diyorsa da bence azdır. Mimar genel olarak demokrat kişiliklidir. Ben eminim ki birçokları demokratlığa güvenerek oylamaya gelmedi. Bu böyle devam etmeyebilir. Önümüzdeki dönemlerde böyle devam etmeyebilir.

Bu noktada akla şu soru geliyor. Odanın bize ne yararı var? İşsizliğim mimarlar arasında çok yüksek düzeyde olduğunu biliyoruz. Birçok mimar mesleğini yapamıyor, bakanın atanamayan öğretmenlere dediği gibi ‘kendilerine uygun başka mesleklere’ yöneliyor, ücretli çalışan mimarlar hak ettikleri maaşı alamıyor, ofisi olan mimarlar da rekabet yüzünden emeklerinin karşılığını alamıyor. Bunlara ek olarak ehliyeti olan olmayan ‘mimarlık uzmanı’ olarak karşımıza çıkıyor. Onlar mimarlardan ‘daha iyi biliyorlar’.

Ne kadar başarılı olduğu tartışılırsa da Oda bunlarla mücadele ediyor. Mücadele ettiği başka alanlar da var. Eğer Haydarpaşa Garı pat diye otel olamıyorsa, Park Otel İstanbul Boğazının ortasına dikilemiyorsa bunda Oda’nın payı vardır. Şimdiye kadar böyle şeyleri yaşadık ve yaşamaya devam edeceğiz.

Çevre bilinci vermek bence Oda’nın başlıca görevlerinden biri olmalıdır. Bazı yasal eylemlerde kendiliğinden oluyor ama bence bu yine belirgin ve bilerek olmalı, ortaya bir yan ürün olarak çıkmamalı. Çünkü ülkemizde bu konulara eğilecek başka kuruluşlar yok denecek kadar az.

Demokrasi mücadelesi de aynı sebeple Oda’nın esas görevlerinden biri olmalıdır. İşine gelmeyenler ‘Oda’yla demokrasi mücadelesinin ne ilgisi var’ diyebilir. Bizimki gibi bir ülkede bu işi mimarlar yapmayacak da kim yapacak?

Evet, mimarlar odası mimarlıktan başka konularla da ilgilenmelidir. İstanbul’un fethi sırasında yaşandığı bilinen bir olay var. Surlardan içeriye Osmanlılar girerken, Hıristiyanlar meleklerin dişi mi erkek mi olduklarını, aziz ikonalarının korunması mı yoksa kırılması mı gerektiğini konuşuyorlarmış. Mimarlar bu Hıristiyanlar gibi kendi konuları dışında hiçbir şeyle ilgilenmemeli dersek, biri gelir, Ayasofya’nın güzelim mozaiklerinin üstüne sıvayı çeker.