Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '19

 
Kategori
Güncel
 

İstanbul'u Kaybetmek!

Merhum Erbakan Hoca'nın bir sözü vardı: İstanbulu alan Türkiye'yi alır; Türkiye'yi alan dünyayı alır!

Erbakan Hoca, bu sözü Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı seçildiği 1994 seçimlerinde söylemişti...Gerçekten de Hoca'nın dediği gibi oldu.

Yerel Yönetimlerde başarı sağlayan Erbakan'ın Partisi, özellikle İstanbul'da Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği başarı sayesinde genel seçimlerde Türkiye'yi kazandı.

Dışardan içerden bir çok engellemelere rağmen 1996 yılında Erbakan Hükumeti kuruldu... Başbakan olan Erbakan, ilk iş olarak denk bütçe yaptı ve tüm devlet gelirlerini bir havuzda topladı.

Bu karar, devletten geçinen ne kadar avantacı varsa, hepsinin ekmeğinin kesileceği anlamına geliyordu...

Elbet, geçimini devletten sağlayan haramzadeler, buna rıza göstermeyecekti... Gerek Tayyip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı, gerek Erbakan Hoca'nın Başbakanlığı, Türkiye'yi sömürü alanı olarak gören yerli yabancı ne kadar hortumcu varsa, hepsi için büyük risk taşıyordu.

Bu gerçek, 28 Şubat'ı getirdi...

Türkiye, onca yoksulluğuna rağmen bir kere daha soyuldu... Ülkenin bankaları battı, emekli, memur geçim darlığına düştü!.. Aslında ekonomistlerin ifadesiyle, Türkiye bir şirket olsa, kelimenin tam anlamıyla iflas etmişti!!

Bu iflasın, AK Partiyi ve Tayyip Erdoğan'ı iktidar yaptığını hepimiz biliyoruz... Bu iktidar, her seçimde artan oy oranlarıyla 17 yıldır sürüp geldi.

31 Mart Yerel Seçimleriyle, İstanbul bir kere daha gündeme geldi.

Seçim öncesi yapılan spekilasyonlarda, Ankara ve İstanbulun el değiştirmesi, Türkiye'de İktidar değiştireceği, hatta Başkanlık sistemini bile değiştireceği hesapları yapılıyordu.

Ne var ki, 17 yıllık Tayyip Erdoğan iktidarının Türkiye'ye kazandırdıklarına bakınca, özellikle İstanbul halkının bu değişime izin vermeyeceği kanaati yüksekti.

Binali Yıldırım gibi, proje adamının aday olduğu İstanbul'da Belediye Başkanlığının el değiştirmesi beklenmiyordu.

31 Mart akşamı durum değişti; İstanbul'un havası hem iki galip hem iki mağlup gösteriyordu...

Çok geçmeden anlaşıldı ki, Muhalefetin adayı Ekrem İmamoğlu otuz bine yakın bir oyla öndeydi...

Zaferler ilan edildi, Anıtkabirlere gidildi vesaire... Ancak, sayımların usulüne uygun yapılmadığı, oylar listelenirken kaydırmalar yapıldığı, sahte seçmen kayıtları yapıldığı... gibi bir çok hukuksuzluk iddiaları AK Parti tarafından dile getirildi.

Bunların çoğu belgeliydi ve Seçim Kurullarından yeniden sayımlar istendi... Bu sayımlar halen sürüyor ve iki aday arasındaki fark otuz binlerden on dört binlere kadar düşmüş durumda...

Burada tuhaflık şu: Ekrem İmamoğlu tarafı, yeniden sayımlarda sürekli olarak fark azaldığı halde, sayım yapılmasını istemiyor; seçimi kazandığını ve mazbatasının verilmesini istiyor.

Sonuçlanmamış bir seçim sürecine rağmen ısrarla talep edilen Mazbata, İstanbul üzerinde yeni oyunlar mı oynandı, kuşkusunu yaratıyor ister istemez!

Türkiye'yi yeniden kazanmak isteyen birileri, Rahmetli Erbakan'ın dediği gibi, önce İstanbulu kazanmanın plan ve projelerini mi yapmışlardı.

31 Mart Seçimlerinde bu uluslararası plan işletilmiş ve gerek İstanbul için ve gerekse Türkiye için, "Ya alarız ya kaos çıkarırız" hesabıyla mı hareket edilmişti!

Michael Rubin gibi, Amerika mahreçli bazı çatlak seslerin sürekli sokak çağrısı yapması, İstanbul seçimleri üzerinden Türkiye'de oyun tezgahlandığını düşündürüyor... İstanbul'u "düşürürsek", Türkiye'yi düşürürüz hesabının yapıldığı belli oluyor.

Türkiye Devleti de, Seçim öncesi farkına varamadığı bu "global tezgahı" önlemek için çaba sarfediyor.

Aslında, İstanbul üzerindeki mücadele, iki siyasi parti ya da ittifakın hesaplaşması olmaktan öteye geçmiş durumda.

Muhalefetin başarısını, yeniden Cami olması ihtimaline karşı, Ayasofyanın bir "intikamı" gibi yansıtan bazı Yunan gazetelerine bakınca, seçimin tarihi bir hesaplaşmaya dönüştüğünü söyleyebiliriz.

Bu durum, belki de siyasi partileri ve adaylarını da aşan bir gerçekliktir, bilmiyoruz... Ancak, Türkiye'nin istikrarsızlaşması için el oğuşturan güçlerin varlığını çok iyi biliyoruz.

Dileğimiz o ki, dış kışkırtmalara mahal bırakmadan, hakka hukuka ve usulüne uygun sayımlar yapıp vatandaşın iradesini tam ve doğru olarak İstanbula yansıtmaktır.

Kim kazanırsa kazansın, İstanbul'u kaybeden biz olmayalım... Zira, Merhum Erbakan'ın ifadesiyle; İstanbulu kaybedersek Türkiye'yi kaybedebiliriz!

 

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..