- Kategori
- Deneme
İstanbul'u yazmak
Artık İstanbul’u yazmaya başlayabilirim, kurmaca olarak, güzelyazın olarak...
Neden böyle bilmiyorum ama zihnime şırankkadanak inen 100 sayfalık kitap gibi, birden gözümün önü aydınlanıverdi bu düşünceyle.
Neyi okuyordum?
‘İstanbul’ dergisinin 2003 nüshasının ‘25 fotoğrafa 25 yorum’ dizisini...
‘Yazarların İstanbul’u’su nasıl berbattıysa, bu da berbattı. Oysa, bu da yaklaşık küçük bir kitap hacmi ediyor.
İstanbul’un henüz yazılmadığını, yazılamadığını hep biliyorum.
Atlas’ın yabancı yazarlara ısmarlama yazdırdığı İstanbul metinlerinde, Eco’nun buraya gelmeden yazdığı metni okuyunca, ne oryantalist olan, ne de alaturka olan bir metin yazmanın zorluğunu, giderek daha çok kabul eder oldum.
Başlangıç noktası belli:
Siyah-beyaz İlford filmli İstanbul fotoğraflarıma yazdığım şiirler. Tuhaftır, onlar da 2003 tarihli sanırım.
Bir yerden başlanacak elbette. Geç de olsa başladım işte.
İyi mi?: Bir tek ben yapabileceğim yine...
Dipnot. Bunları yazdıktan sonra, Işıl Özgentürk’ün ve Selim İleri’nin metinleri hem metne uydu, hem de sınıfı geçti. Neden de belli: Eski kırılganlıkları, artık yaşlılık esnekliği olmuş, belki benim de öyle olur.