Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '08

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

İstanbul üçüncü köprüyü kaldırmaz!

İstanbul üçüncü köprüyü kaldırmaz!
 

İstanbul’un görece çok eskilerinden gelen bir aileye mensup olduğumdan bu şehre çakılan her çivi yüreğimi yerinden oynatıyor.

Birincisi yapılırken çok küçüktüm. Hatırlıyorum, heyecanlanıyordum. Sabırsızlıkla üzerinden geçeceğim anı bekliyordum.

İkinci yapılırken üniversitede okuyordum, olaya mühendislik detayı olarak bakıyordum. Tam o zamanlar ne büyük bir çevre felaketi yaratacağının farkında değildim. Bence kimse değildi; etkilerini çevre yolları ortaya çıkınca görebildik. Şehir kendisini ikiye katladı. Daha da büyüdü. Bugün artık içinde yaşanılması bile imkânsız bir hal aldı. Üstelik plansız ve programsız olduğundan her yapı birbirinin ardına eklenen çirkinlikler abidesini andırdı.

En küçük yağmurda insanlar işlerine gecikiyorlar, sulu kar yağdığında yarım günü yollarda geçiriyorlar; kar düştüğündeyse birçok kişi sabah çıktığı evine ancak ertesi gün varabiliyor. Bunu dünya üzerinde büyük bir ihtimalle sadece İstanbul şehri yaşatabiliyor insanlara.

Bu İstanbul’un suçu mu? Asla! Onu bu hale biz getirdik.

Üçüncüsü bu şehri yok edecektir. İstanbul, İstanbul olmaktan tamamen çıkacaktır. Tarif edilen güzergâh İstanbul’a can veren ormanların bulunduğu bir alanı kaplıyor. İkincisinin ormanlara ne yaptığını biliyoruz. İster istemez bir gecekondulaşma, sonra arazi mafyası, 2B krizi vs… Yepyeni kentsel dönüşüm projelerine ihtiyaç duyulacak, artık bu şehri yönetebilmek için merkezi devletten bağımsız özerk bir hükümet kurulması gündeme gelecek. Belediye yetemeyecek çünkü.

İstanbul’un trafiğini en fazla çeken şehirlilerden biriyim. Günümün neredeyse 3, 5 saatini yollarda geçiriyorum. Her dakika alternatif yollar arıyoruz kendimize. Şehrin boşluklarında geziniyoruz, sabah işimize, akşam evimize dönerken. Ancak asla bir üçüncüsünü düşünemiyorum. İkincisi trafiği rahatlatmadığı gibi üçüncüsü de dördüncüsüne ihtiyaç duyuracaktır, dördüncüsü, beşincisine…

Bu şehre yapılmış iki köprü de çirkinlik abidesi. Birbirinin ikizi metal yığın. Estetikten bir gram beslenmemiş. Üçüncüsünün de bu ikisine benzeyeceğini hemen tahmin edebiliriz. Çünkü daha önce de sözünü ettiğim gibi bu şehrin bir mimarı yok. Bu şehre vizyon verecek bir gözü yok, sanat yönetmeninden yoksun bir şekilde yönetiliyor.

Her ikisi de belki kademeli olarak yenilenmeli. Yenilenirken alternatif ulaşım yöntemleri eklenmeli. Teknik olarak mümkün mü bilmiyorum; ancak bu köprülerin üzerine neden hala demiryolu eklenmediğini kendi kendime soruyorum. Üçüncü köprüyü planlamak yerine bu iki köprünün rehabilite edilmesine de kafa yorulmalı.

Bir kere bu şehrin taşıdığı uluslararası transit kara taşımacılığı hemen sınırlandırılmalı.

Hâlihazırda İstanbul için çok büyük bir Marmaray projesinin devam ettiği, paraların akıtıldığı şu günlerde üçüncü proje köprü fikrini ortaya atmayı, üstelik bunun bütçesini, projesini yerini tartışıyor olmayı anlayabiliyor değilim.

Bu şehir iki köprüyü kaldıramadı; üçüncüyle kendisini ortadan kaldırır.

Bu köprü olayı Paris, Prag, Budapeşte ya da Viyana’dakilerle kıyaslanacak bir şey değildir. Ne bir kültür ne de gelişmişlik ifadesinin karşılığıdır. Aksine bu şehre böylesi çirkinlikle örülmüş çelik yapılar kurmak giderek daha da yozlaşıyor olduğumuzun ilanı olacak.

Uzay Gökerman


Kaynak: İndigo Dergisi

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..