Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '07

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

İstanbul'un bahçeleri nerelerde ve kaç dönüm?

İstanbul'un bahçeleri nerelerde ve kaç dönüm?
 

Şehirleşmemizdeki yeşil kıyımına odaklı yazılara başlayalı aylar oldu. Güya yazılarımla bir ayna tutacağım. Ola ki yansır bir ışık... Ama ara verip duruyorum, çünkü gündeme yetişmek mümkün değil. Bu kadar gündemi bol, bir günde değil köşe yazısı bir kitap çıkarmaya yetecek başlığı olan bir ülkede yaşamak şans bir bakıma. Gündemi konuşmaya kaptırırsam bu diziye hiç sıra gelmez, iyisi mi araya gireyim.

Bu yazılarda çoğunlukla İstanbul'u örneklemem, neredeyse T.C. nüfusunun %20'sinin yaşadığı, tarih boyu göz konulmuş ve hala gözlerin üzerinde olduğu bir kent olmasından.

Ek olarak benim de 1970'lerden beri yaşadığım şehir Istanbul. Öyle her yerini gezip, hatırlayacak kadar büyük değildim o yıllarda ama hatırladığım şehirleşmedeki beceriksizliğimize, umarsızlığımıza kahretmeme yeter.

Başka şehirlerimizde yaşayanlar İstanbul'un adını kendi şehirleriyle değiştirsinler yeter. Gördüğüm kadarıyla diğer şehirlerimizde durum farklı değil.

Diziye iş nedeniyle gittiğim ülkelerde gördüğüm kentlerdeki şehirleşmeyi, yeşile bakışı, günlük yaşamı anlatarak başlamıştım. Kaldığım yerden sürdürüyorum.

Bir defasında Londra’da, gün boyu dolaşıp akşamında yorgunluktan adeta sürünürken, şehrin göbeğindeki 1420 dönümlük yekpare Hayd Parkta açılır kapanır koltuklar gördüm. Onlarcası konulmuştu, birine oturdum, kestirmişim...

Uyandım, baktım bir genç toparlıyor koltukları, yaklaşınca sordum, "Kalkmalı mıyım?" "Hayır tatlım, " dedi, "Önce diğerlerini toplarım ." "Bir ücret ödemeli miyim?" dedim, "Ücretsiz" dedi.

Londra soğuk, karlı, buzlu bir şehir değildir, ılımandır, yine de güneşi görünce herkes parklara koşar ve belediye insanlar otursun diye parklara bedava yüzlerce koltuk koyduruyor, kaldırıyor, günübirlik.

İkinci gidilecek park Kensington bahçesidir, binyüzon (1110) dönüm. Kraliyet sarayı burada, yolları aynı zamanda resmi tören alanı. Burada da gölet, özel seçilmiş muhteşem ağaçlar, çiçekler, heykeller vardır. Yeşil alanlar kimi zaman göz alabildiğine uzanır. İçinde bildiğim bir kahve var yalnızca ve bir içecek noktası. Biz Dolmabahçe Sarayının arka bahçesine, Çırağan Sarayının yerine otel dikerken İngilizler dokunmuyorlar yeşil bahçelerine Dünya’mızın en pahalı kentlerinden birinde.

Durun!
Bu kadar değil, daha yeni başladık saymaya parklarını Londra’nın.

Sen Ceyms (St James) Park, 230 dönüm. İçinde bir hayvanat bahçesi var. Doğal hayata açık. İçindeki gölde ördekler, kazlar ve pelikanları görebilirsiniz. Bu parka yakın Yeşil (Green) Park 190 dönümdür.

Rıcınts (Regents) park, 1660 dönüm, 400 çeşitte 30.000 gül ağacı var içinde. Kabaca 400 dönümü ise çimlendirilmiş serbest oyun alanı. Her yaştan insan keyfince oynar orada. Bu alanın tamamında toplam 6 yiyecek içecek noktası var, biri lokanta, bir kahve, biri sosis evi, diğerleri ayak üstü atıştırma noktaları.

Şehrin tam merkezindeki bu parkların toplamı 4610 dönüm. Öyle bu parkların bulunduğu bölgelerdeki köşe başlarında durup soluklanacak mini parkları saymadım, saymak mümkün değil çünkü, o kadar çok var. Yeşil alan tanımında olan meydanlarını da saymadım.

Bu parkları konumlandırmak için İstanbul'dan örnekleyeyim. Bu parkları Taksim, Harbiye, Mecidiyeköy, Levent, Beşiktaş, Beylerbeyi ve Üsküdar'daymış gibi düşünmek gerek, yani öylesinde merkezindeler şehrin. Birinden başlarsanız, diğerlerine yürüyerek ulaşırsınız, hepsinin kapısına varmak mümkündür bir gün içinde. Sadece hepsinin her köşesini aynı gün gezemezsiniz.

Dönelim yine Londra’ya ve sadece iki ilçesine gidelim.

Grinviç (Greenwich) parkı 740 dönüm. Grinviç'in kendi resmi WEB sayfalarında 50 parktan söz ediliyor. Gitmiştim, öyle. Sayamadım ama. Sadece orada 50 varsa Londra'dakilerin toplamının 143 olması mümkün değil. Ben bu hesabın içinden çıkamayacağım.

Türklerin yoğun yaşadığı yerlerden biri Enfild (Enfield). Yüzölçümünü bulamadım ama resmi sayfalarında toplam alanın üçte ikisinin yeşil (gerçek yeşil, yani çimen, ağaç ) olduğunu gururla belirtiyorlar, ki buna da tanığım. Parklarında koştum, spor alanlarını gördüm.

Londra parklarından söz edip de ikisini atlamak olmaz. Oralara gidemedim, inşallah bir dahaki sefere. Buşi (Bushy) Park, 4.450 dönüm (bu parkta 320 geyik serbestçe yaşıyor) ve Riçmond (Richmond) Park 10.000 dönüm (650 geyik, anıt ağaçlar... Burada ateş yakmak, mangal yapmak yasak).

Bizde de Belgrad ormanları var, Ömerli cıvarı da orman sözde. Ama ucundan ucundan yiyip durmuşuz, içlerine villalar kondurmuşuz. En baştan bakanların bile “kaçak” vilları varmış içinde. Boğazı kaçak binlerce villa ile doldurmuşuz, nasılsa kimse yıkmaz rahatlığıyla satmış, satın almışız.

Mahkeme kararları, encümen kararları, meclis kararları , cümle kararlarla olay gülünesi çelişkiler yumağı... Bir orta oyunu seyrediyoruz.

Orman alanlarımızdaki piknik alanları ise başlıbaşına tuzak. Onca araç ve insanın gezip dolaştığı arazide tohum çimlenecekte, yeşerecek ve fidan olacak ta, ardından ağaç olacak! Ot bitmez onca ayak altındaki yerde!

Gelecek bölümde ülkemizde park, bahçe ve yeşil alanı böyle mi kullanıyoruz diye düşünmek umuduyla.

 
Toplam blog
: 41
: 1621
Kayıt tarihi
: 29.05.07
 
 

Doğaya, sanata, spora, bilime ve ülkeme bağlı; doğruya, gerçeğe, akla yönelik; uluslara saygılıyı..