Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '08

 
Kategori
İstanbul
 

İstanbul'un güzelleri...Bâb-ı Hayât...

İstanbul'un güzelleri...Bâb-ı Hayât...
 

BÂB-I HÂYÂT 'tan dijital cüce'min gör dedikleri...:))


İstanbul, gizemli şehir...

İstanbul, henüz düşünsel olarak anlaşılamamış bir ülke...

Tarihsel ve ruhsal olarak da yeterince algılanamamış...

Yahya Kemal'in ve Piyer Loti'nin çırpınışlarına hak vermemek mümkün mü?..

İstanbul'un 2700 yaşında değil; 8400 yaşında olduğu daha dün ortaya çıkmış...

İstanbul'un sekizbuçuk asırlık bir ülke olduğunun kanıtı, geçen günlerde, Marmaray çalışmaları sırasında ortaya çıkan insan kemikleri ve süs eşyaları...

Bu şehri geze geze bitiremiyorum...

Buna, benim ve kimsenin de ömrü yetmeyecek sanırım...

İstanbul, her gün yeni bir makyajla çıkıyor karşıma...Sadece gözlerinde rimel var..

Hergün yeniden doğuyor...Kendini yeniliyor sürekli...Erik gözlerinin rengi yine değişmiş...

Süt havuzlarında yıkanmış...Berrak misk-i amber kokulu gelinliğinde...

Gel de sevme...

Yine dün sabah, erkenden yola çıkmıştım, bu sihirli güzel, yeniden davet etmişti...

Üniversite yıllarımın geçtiği sokakları taradım önce...

İlk göz ağrım, Edebiyat Fakültesi'nin önünde durdum, baktım, derin düşüncelerle seyre dalmıştım...

''Yürü yakışıklı delikanlı '' dedi gizemli bir ses... ''Seni Kapalı Çarşı'da bekliyorum!.. '' dedi...

Yürüdüm...Yanımda İstanbul...Sarayın pencerelerine aksediyordu Hürrem Sultan...

Kapalı Çarşı ve çevresi tıklım tıklım...Tüm dünya insanları burada...

Hindû, Siyamî, Germanî, Slavî, Türkî sırtsırta...

Surların üzerinde bir yiğit beliriyor...Memleketi Ulubat'tan...Bir an kayboluyor...

Bir tarih uzmanı arkadaşım anlatıyor...

''Bu çarşının altında bir çarşı daha var !..'' diyor heyecanla...

''Kapalı Çarşıda, yangınlarda mal ve para kaybı olmazmış '' bu nedenle...

Denizaltından yol varmış...Büyükadaya...Hem de 1200 yıllık...

İstanbul'un altında bir İstanbul daha var !..

Mahmut Paşa'dan geçiyoruz...Omuz ve dirsek temasıyla...Habire resimliyorum...

Her taraf tarih...Hayat var bu şehirde...Yeniden âşık oluyorum...Eski sevgilime...

Mısır Çarşısı rengârenk...Bu şehirde, öğrenciyken anarşi yüzünden renk körü olmuştuk...

Her sene geldiğim bu İstanbul Ülkesi'ni, yeni görmüş gibi bakıyorum...Saf...saf...

Karnımız acıkıyor...Yemek yiyecek yer arıyoruz...Adam gibi bir lokanta Yok !..Yok !..

İşte bu bir eksiklik...Uyduruk büfelerden gelen -hormonlu tavuk cızırtıları- hoş değil ...

Epey yol alıyoruz...Kulağıma sevgilim fısıldıyor...''Bab-ı Hayât '' seni bekliyor...

Allahım delireceğim...Gel de bul...Bâb-ı Hayât nedir ?..Yenilir mi içilir mi ?..

Sözümona İstanbul'lulara soruyorum...Bilmiyorlar...Esip savuruyorlar...

''Bab-ı Hayât...Sarayda...kardeşim...Burada ne gezer ?..'' diyenler var...

İstanbul'lular ve taşradan gelenlerden acaba kaç kişi gördü burayı ?..

Mutlak vatan âşıkları derdimden anlar...Beni ancak onlar anlar...

İstanbul'u sevmek ; sadece İstanbul'da ''Oturmak değil ''...

Merak ediyorum...

Mısır Çarşısı bitiyor...Sonunda Bâb-ı Hayat 'a kavuşuyoruz...

Koca bir tarihle içiçe'yiz...Mis gibi et kokuları geliyor...Baharat kokularıyla...

Bâb-ı Hayât'ın içi bir cennet...Bir saray...''Tarifsiz kederler içindeyim...'' Şâir geliyor aklıma...

''Garip ve yoksul şâirlerim...Böyle lüks ve turistik mekânlarda yemek yemişler miydi ?..''acaba diye yine kederleniyorum...

Güleryüzlü bir personel...Yemekler harika...Bu hizmete ve lezzete fiyatlar oldukça makul...

Hizmeti verenleri, mekânı, yemekleri resimliyoruz...İyi ki varsın fotoğraf makinem...

Seni gidi...'' Dijital cüce !..'' Çek bakalım !..

''Pikseline kuvvet...Lensin katarakt görmesin !.. Çek !..Çek !.. ''

Bâb-ı Hayât Restoranda , her köşe saray tadında restore edilmiş..

Fon müziğinde ney taksimi...Ruhunuzda bir dinginlik hissediyorsunuz...

15 kilometre durmadan yürümüştüm...Burada beş dakikada dinleniyorum...

İskender kebap bir başka lezzetli...Hele o gobit ekmek pideler yok mu ?..Sıcak...El yakıyor...

Müdür Hüseyin Bey'de bir asalet var...Bâb-ı Hayât'a hayat vermiş...Restoran ve hizmet şahane...

Hüsn-ü hât sanatıyla bezenmiş çini bir tablo hediye ediyor bize...

Yemek bahane...İstanbul şahâne...

Tarihsel sekizbuçuk asırlık sevgilim fısıldıyor...

Gaipten bir ses: ''Resimle beni...Sev beni !..Anlat ve yaz beni...''

''Dedelerinin yattığı yerler nurlanıyor...Beni yaban ellerin suni reklamlarına muhtaç etme !..''

''Gitme buralardan... Kal biraz !..''

Gitmek mi zor ?..Kalmak mı ?.. Karar veremiyorum...

İpek mendilinin içinde nâme yollamış...''Kasr'lara...Köşklere gel !..'' diyor...

*BÂB-I HAYÂT RESTAURANT

30 yıl ( 1978 – 2007 ) süresince depo olarak ;1978’den önce de bir süre Eminönü Belediyesi'nin tahsilat ofisi olarak kullanılmış...

Bir rivayete göre önceden sivil esnaf mahkemesi bu mekânda yer almış...

Mısır Çarşısı içinde yer alan bu tarihi yapıt, daha önceleri seyislerin konakladığı yer olarak kullanıldığı tahmin ediliyor.

Ocak 2006’da başlayan restorasyon çalışmaları bir yıl sürmüş...

Topkapı Sarayı ve İstanbul’da bulunan bir çok tarihi yerde çalışan ekip tarafından, Bâb-ı Hayât lokantası mükemmel bir biçimde restore edilmiş...

Bâb-ı Hayat Restorant, 4 bölümden oluşmakta...

Bölüm Adları : Altın Yol, Kubbe Altı, Ocaklı Sofa, Çifte Kasırlar'dır...

ALTIN YOL : Topkapı Sarayındaki bir bölümden adını almış...

O dönemde, padişahın seferden döndüğü zaman geçtiği yol olduğundan bu ad verilmiş....

Resimde de görülen ve salonun en mutena yerini süsleyen, Osmanlı Arması : Altın varaktan yapılmıştır. Arma’da Abdülhamit’in tuğrası vardır.

Bu bölümde Rumi bezemesi kullanılmış...

Mısır Çarşısı’nın çatısına bakan 1 ve çarşının içine bakan 2 penceresi mevcut...

Yer Kapasitesi : Maksimum 45 kişi alabiliyor...

OCAKLI SOFA : İçinde ocak ve nişlerin bulunmasından dolayı önceden mutfak olarak kullanıldığını düşünülüyor...

Bu bölüm , adını yine Topkapı Sarayı’nda yemek yapılan bir bölümden almış...

Bu bölümde de Rumi bezemesi kullanılmış...

Yer Kapasitesi : Maksimum 39 kişi

Yeni Cami caddesine bakan 3 penceresi var...

KUBBE ALTI : Bu bölüm adını yine Topkapı Sarayı’ndaki bir bölümden almış...

Bu bölümdeki bezeme motifleri Sultan 4. Murat’ın türbesi örnek alınarak yapılmış...

Yer Kapasitesi : Maksimum 31 kişi...

Yeni Cami caddesine bakan 3 penceresi var...

Bir basamakla çıkılan bu bölümün zemini ahşap...

ÇİFTE KASIRLAR : 9 kişinin bir arada oturabileceği özel bir bölüm vardır.

Bu bölüm adını yine Topkapı Sarayı’ndaki bir bölümden almıştır.

Bu bölümdeki bezeme motifleri Çintemanidir.

Bu girişinin sol tarafında bulunan kabartmalı Istanbul gravürü altın varakla kaplanmış...

Ayrıca mekanda yer alan ve görmeye değer, harika, özel üretilmiş 3 adet eski İstanbul gravürü mevcut...

Yer Kapasitesi : Maksimum 25 kişi Yeni Cami caddesine bakan 3 penceresi var...

ÇİNİLER : Renovasyonunda kullanılan çinilerin tamamı Kütahya ve İznik’ten özel siparişle Bab-ı Hayat Restoran için imal edilmiş...

Çinilerin desenlerinin seçiminde Dumlupınar Üniversitesi’nden destek alınmış... Hançer yaprağı, nar çiçeği gibi Osmanlı dönemine özgü desenler kullanılmış...


Yeni Camii Caddesi , Mısır Çarşısı Sultan Hamam Girişi Haseki Kapısı Üstü -No : 39/47-Eminönü

http://www.babihayat.com/

İstanbul, Kapalı Çarşı ve Mısır Çarşısı gezilerinde yorulanlara, Taksim 'den Eminönüne gelenlere önerilir...

Sevgi ve saygıyla...

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..