İstanbul'un hangi köyü?

Biz hava durumunu internetten öğreniyoruz. Siz nerden öğreniyorsunuz? “Yahu amma adamsın ha, devir teknoloji devri zaten, internetten de öğreniriz, minternetten de” mi dediniz? “Yoksa sen hala annenin margarinini mi kullanıyorsun” diye aşağılayabilir; “Hangi devirde yaşıyon bilader, yoksa Kızılderililerden mi öğreniyorsun” diye de maytap geçebilirsiniz. Hakkınızdır.

Lakin…

Bizim hava durumunu öğrenme şeklimiz ile sizin öğrenme şekliniz arasında epeyce bir fark var. Nasıl mı? Anlatayım:

İnternet aboneliğimizi başlatmadan önce çok düşündük. Denizli’den İstanbul’a taşımıştık, haliyle oradaki internet sağlayıcımız ile ilişkimizi bitirmiştik. İş İstanbul’da yeni bir internet evliliği gerçekleştirmeye kalıyordu. Aslında seçeneklerimiz de pek fazla sayılmazdı…

SEÇİM
Ya ADSL bağlatacaktık ya da cep telefonu şirketlerinin “jet” “vınn” gibi hızı çağrıştıran isimlerle sattıkları kablosuz internet teknolojisinin suyuna banacaktık laptop ekmeklerimizi… 1 hafta düşündüm :) en sonunda ADSL’de karar kıldık. Onda da zaten ki üç seçenek mevcuttu. Ttnet’e göre daha ucuz olan Turbonet ile internete bağlanmaya karar verdik nihayet…

Ancak… İstanbul’da kış sert, çetin, yağışlı geçmekte. Çok şükür havanın nasıl olduğunu internet sayesinde “şıp” diye anlıyoruz. Daha damlamadan…

MÜNECCİM
Çünkü yağmur yağıyorsa internetimiz yarı yarıya yavaşlıyor. Normalde 2 saniyede açılan sayfa 4-5 saniyede açılmaya başlıyor. Eğer fırtına varsa internetin hızı daha da düşüyor, aynı örnekten gidersek sayfanın yüklenmesi 7-8 saniyeyi buluyor. Hem fırtına hem yağış varsa zaten sayfanın açılması epeyce vakit aldığından ben ekran karşısında uyukluyorum, o derece yani… Kar yağdığında ise tamamen gitmişti…

Alt yapıdan mı, üst yapıdan mı, dış kapıdan mı bilmiyorum. İnternet sağlayıcımıza soracağım ama soramıyorum, çünkü internet yok. Mecburen gelmesini bekleyeceğiz.

DALGA
Denizli’den akademisyen bir arkadaşımız aradı. Laf arasında “İnternetimiz de gitti” deyince “Siz İstanbul’un hangi köyündeydiniz?” demez mi. Evet! Ben de soruyorum: Biz İstanbul’un hangi köyündeyiz?