Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '11

 
Kategori
İstanbul
 

İstanbul

İstanbul
 

2007 Haziran Kadıköy'deyim, Rıhtım Kadıköy'de. Sırtımda çantam, elimde mülakat takım elbiselerimi koruyan kılıfımla. Üniversiteyi henüz bitirmiş, iş sahibi olma zorunluluğuyla iş aramaya daha diploma almadan başlamış bir memleket genciyim. Geceleri yaşamak istediklerimi yaşarken kot ve tişört ile; gündüzleri giymek istemediklerimle girmeye çalışıyorum iş dünyasına... 

Memlekette hayallerinizi işleteceğiniz yer yokken hayal edebilme yetinizin körelmemesi inanılmaz bir çelişki. Eziyet de aynı zamanda, hayalleri ile yaşadıkları arasında kalan gençlere. Tekdüze bir eğitim sistemi ile yetiştirilsek de hayal etmekten kendimizi alamadığımızdan kendi silahımızla kendimizi vuruyoruz esasında. Hayallere erişememenin neden olduğu kronik mutsuzluk... 

Düşünün ki "ben dansçı olmak istiyorum" veyahut "zamanı geçmeden dünyayı gezmek ve görmek istiyorum" diyebiliyor kendini bilmez bir fen lisesi mezunu. Veya "ben sivil toplum örgütlerinde geleceğin Türkiye'si için çalışmak istiyorum" diyebiliyor, kitap okumaya tutkun eşit ağırlıkçı bir lise talebesi. Ancak ve ancak, bu hayalperestlerin karşılaştıkları babacan, sevecen ve ermiş bir gülümseme ile karışık cevap, kullanılan kelimeler farklı olsa benzer oluyor: "Önce iş sahibi ol da sonra istersen, dans et istersen gez, istersen ülkeni düşün...". Ancak, ne acıdır ki bu insanlar genç yaşlarda iyi gelire, iyi bir işe, iyi bir kariyere erişseler de mutlu olamıyorlar. En ufak bir sıkıntıda yalpalamaktan, en ufak bir sorunda sızlanmaktan kendilerini alamıyorlar. Zamanın sızlanmaları ve yalpalama istekleri reddedilen gençler, bu hakka sahip oldukları noktaya eriştiklerinde bu hakkı sık sık kullanır oluyor. 

Falan da filan derken ve konuyu çok da dağıtmadan hikayenin başına dönmek lazım. Tarih 2011 Ocak o genç artık çalışıyor, yine Kadıköy'de. Gece olmuş ama takımları üstünde, işten çıkmış evine gitmekte... Bir sürü insan görüyor soğukta kahkahayla ısınan, muhtemeldir dönüyorlar eğlenceden. Onun ise sıcacık arabasında içi üşüyor yalnızlık ve mutlusuzluktan. Ani bir mutsuzluk şoku yaşıyor artık bunlara alışık. "Bence şımarıklık yapıyorsun... Artık büyümelisin... Hayat bu" ve sair en ufak bir telkini duymaya katlanamadığından, kimseyle paylaşmaması gerektiğini bildiği bu süreci atlatmak üzere hayallerine dönüyor. Eskisi kadar iyi kurgular çıkmadığından hayaller kurmuyor artık, eskileri hatırlamak daha iyi geliyor. "Bugün cuma hadi bara!" diyecek zamanı ve bunu hayal edecek gücü olmasa da zamanında bunları söylemişti çokça. Ve son isyan: "alın hayal yetimizi de rahata erip iş, askerlik, evlilik ve çocuk noktalarının birleşimden oluşan "doğru parçası" hayatımızı sorgulamadan yaşayalım... Veya verin şu gençlere hayallerine uygun bir dünya da şahaser gibi hayatlar görelim." 

"Yatırım tavsiyesi değildir..olaylar ve yaşananlar tamamen kurgudan ibarettir ;)" 

 

 
Toplam blog
: 9
: 379
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

Ben Cenk. Sık sık düşünüp; ara ara yazıyorum...