Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '06

 
Kategori
Kültürler
 

İstanbul'da zenci olmak

İstanbul'da zenci olmak
 

''İstanbul'da Zenci Olmak'' diye başlığımı attım da, nerden başlayacağımı bilemiyorum.

En iyisi, neden bu başlık? Önce onu bir anlatayım. Altı yıl önce, üniversite mezunu, İstanbul da bir şirkette istatistikçi olarak çalışmakta olan, yirmi altı yaşındaki kızım telofonda ''ben Nijeryalı biriyle tanıştım, iyi anlaşıyorum, evlenmek istiyorum baba'' dedi. Istemem, diyen baba damat adayını görünce, iki saatte yelkenleri suya indirdi ve evet,dedi. Damat  adayı, daha ilk günden kendisini bize sevdirdi. Temiz, saygılı, iyi bir insan. Sigara dahil, hiçbir kötü alışkanlığı yok. Kültür farklılığından kaynaklanan ufak tefek pürüzlerin dışında kötü giden bir şey de yok. Sanırım o da bizim, ön yargılarımızdan kaynaklanan birşey.

Türk vatandaşı olunca çalışma iznini de aldı ama, her gittiği yerde ikinci sınıf vatandaş muamelesiyle karşılaştı hep. Kurduğu ihracat şirketiyle ülkesine tekstil ürünü yollayıp, bir süre ticaret yaptı. Tam da kriz dönemine denk geldiği için, bizim uyanık toptancılarımızın azizliğine maruz kaldığı için, nihayetinde şirketi iki yıl sonra kapatmak zorunda kaldı.(Afrika da açılan paketten, malların üstü başka, altı başka çıktı çünkü)

Sonrasında Japonya ya gidip çalıştı. Kazandığı para, aradaki işsizliğinde haliyle bitiyor tabii. İstanbul'dan umudunu kesen kızım, işini bırakıp İzmir'e taşındı. Ne mi  oldu? Olmadı; ne kendine, ne de eşine kariyerine uygun bir iş bulamadı ve yedi ay İzmir misafirliğini sonlandırıp, tekrar İstanbul'a döndüler. Kızım kendine bir iş buldu. Bir ayı aşkındır çalışıyor. Eşi içinse hala mücadele veriyor. Damadın gittiği her iş başvurusu hüsranla sonuçlanıyor. Neden mi? Ya çok az ücret veriyorlar, ya da ''ne işin var burada '' diyerek onun onurunu kırıyorlar. Kızım, eşiyle İstanbul'un birçok yerinde rahatça dolaşmaktan geçtim, ev tutup oturamıyor bile. Daha önce Beşiktaş ta oturuyorlarken şimdi de Şişli deler. Haliyle kiralar oralarda pahalı. Bu yüzden yaşamları biraz fazla zorlaşıyor.

Damadım Türkiye'de bir iş bulsa, yurt dışına gidip, çalışmak zorunda kalmasa,(kaçak çalışma durumunda kalıyor) eşi ve çocuğuyla beraber yaşayıp gitseler. Yoksa onlara yurtdışı yolu görünecek ki aklıma bile getirmek istemiyorum. Onu burada tutan kızım ve biz oluyoruz. Mecbur kalırlarsa gidecekler, Bu gitmek istemenin temelinde sadece işsizlik yok tabii; insanların, onları inciten kötü davranışları da var.

Bir çocukları var şimdilik, dünya tatlısı, ikinci baharım olan. Giderlerse hangisine yanarım…hangisini, hangisinden ayırırım. Öyle zor ki bunu cevaplamak.

İSTANBUL DA ZENCİ olmak o kadar kolay değil. Kendimi onların yerine koyuyorum da, neden sadece müzik ve sporda adlarını duyuruyorlar, çok iyi anlıyorum. Çünkü bireysel başarıyı yakalayamadıklarında başarı, onlar için çok zor. Türkçe biliyor. (kendikendine öğrendi) İngilizce, zaten ana dilleri. Ülkesinden Türkiye'ye geleli de on yılı geçiyor. Bu on yılda beyaz olmamanın ezikliğini, daha bir başka yaşadığını söylüyor, Ülkesinde de ingiliz şirketlerinde, yarı ücretle ve çoğu kez igortasız çalışıyorlarmış.

Bu yüzden yeni nesil çoğu zenci, ülkesinden kaçıp, dışarı çıkmak istiyor, diyor.

Çoğu yurtdışına çıkıp çalışarak, ülkelerinde kendi işlerini kurmak hayalindelermiş.

Bunu, kaç kişi, ne kadar başarıyor, bilinmez.

Bu yazıyı yazarken kızımdan güzel bir haber geldi; damat, ticaret yapan zenci arkadaşlarına Türk müşteri bularak komisyonculuk yapmaya başlamış. Zamanla bunu, Afrika'ya gitmek isteyen Türk iş adamlarıyla da yapar umudundayım.

İnşallah bu kez, bizim tekstilcilerimiz oyun bozanlık yapmazlar da yüzümüzü kara çıkarmazlar. Bir iki güzel mal veriyorlar güveniyorsun, ardından Afrika'dan haber geliyor ki, içinden başka mal çıkmış. Neyse…Türkiye'de yaşadığı o kadar çok hikayesi var ki, bunlar devede kulak kalıyor.

Mudi'mizi (adı)seviyoruz; en az oğlumu sevdiğim kadar. Önyargımız yok. Pişmanlığımız yok. Başkalarının önyargıları karşısında bazen, yoruluyoruz...

Onların yüzleri gülsün ki bizim de gülsün... değil mi?

Yaradılanı sevelim, yaradandan ötürü.    

 
Toplam blog
: 285
: 1333
Kayıt tarihi
: 09.12.06
 
 

Zonguldak doğumluyum. AÖF Mezunu olup, üç çocuk annesiyim. İki de torunum var. Şiir, doğa yürüyüş..