Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '17

 
Kategori
TV Programları
 

İstanbullu Gelin’in rüzgârı maziden

İstanbullu Gelin’in rüzgârı maziden
 

Büyük aşklar büyük atışmalardan başlarmış derler… Bazı diziler için de geçerli galiba bu söz. İlk bölümünde çokça eleştiri alan kimi işlere bakıyorsunuz devamında izleyicinin gözbebeği olmuşlar. Esma Sultan ve oğulları çerçevesinde macerasını başlatıp gelinleri olaya dâhil ederek gelişen ‘İstanbullu Gelin’ de bu sınıfta yer alanlardan. Oyuncu uyumu, konusu derken detaylarına kulp takanlar nedeniyle ancak 16’ıncı sıradan gösterebilmişti yüzünü. Sonrasında beşinciliğe kadar yükselebildi. Gerçi arada birkaç sıra oynamaları yaşıyor ama çizgisini bu noktada tutturdu gibi.

Son bölümüyle ‘Aşk ve Mavi’nin birinciliğe kurulduğu Total’de dokuzuncu, AB’de üçüncü olarak hitap ettiği kesimi gösteren dizinin bu performansında Özcan Deniz faktörü önemli bir yer tutmakta. Bununla birlikte erkek oldukları için oğullarına koskoca bir alan veren, Boran yetiştirme merkezinin başı Esma Sultan’ın otoriter anneliğini alabildiğine renkli ve çarpıcı bir biçimde sunan İpek Bilgin’in ağırlığının payı da büyük. Yanı sıra ilk bölümün acemiliğinin atılmasının ardından Aslı Enver-Özcan Deniz ikilisine alışılması ve her karakterin yerli yerine oturmuş olması diziyi sevimlileştirirken içeriğin tüm kusurlarını öteleyerek izlenir kılmakta.

Ancak sadece bu unsurlara sırt dayayarak bölümler boyu ilerlemenin imkânsızlığı da malum. Dolayısıyla konunun gelişimi için kaynana-gelin çekişmesinin ötesinde destekler yaratmak lazımdı. Aksi takdirde çok dar öykü çerçevesinden yola çıkıp hızlı gelişen dizinin tıkanması kaçınılmazdı. İşte bu noktada ‘İstanbullu Gelin’in önünü açacak rüzgâr maziden çıkageldi. Hem de her koldan.

‘İSTANBULLU GELİN’ MAZİNİN YARALARIYLA İYİLEŞECEK

‘Sen beni seçtin ben de seni’ diyor Faruk, bir daha asla kendisini sınamamasını tembihlediği Süreyya’ya… Ve bir Süreyya-Faruk çekişmesini daha ardımızda bırakıyoruz Bursalı Boranlar öyküsünde. Ama asıl büyük çekişmenin haftalardır ufak çaplı atraksiyonlarla kendini gösteren, Faruk’un hiç hoşlanmadığı Âdem cephesinden kaynaklanacağını da biliyoruz. Adım adım Boranlara sokulan Âdem’in aslında Fatih Acar olduğu gerçeğini nihayet ortaya çıkartan akışın varacağı yerin üvey kardeşlik olduğu aşikâr. Ancak bunun bir de Reyhan-Esma çatışması var hesapta.

Şu ana dek Semra Dinçer’in, acılarla yoğrulmuş hanımefendi duruşunu başarıyla hissettirdiği, Reyhan karakteri henüz tam sahneye çıkmış değil. Oğlunu dizginlemeye çalışan suskun ve kabullenmiş tavırlı bir anne kıvamında. Ancak İpek’le birlikte gelen ve ‘Rekabet, denklik gerektirir hanımefendi’ diyerek gövde gösterisi yapan Esma’nın karşısında hep böyle sessiz ve ezik durmayacağı da kesin. Zira neticede mazide aynı adamla birlikte olmanın ve ötelenmenin haksızlığını taşıyor içinde. Nasıl ki, Kıymet’e yapılan ziyaret de bunun ilk adımı. Yani Reyhan ve Âdem’in mazideki yaralarından çok ekmek yiyecektir ‘İstanbullu Gelin’.

Öte yandan ‘İstanbullu Gelin’in maziden geleni bu kadarla sınırlı değil. Doktor Begüm’ün yıllar sonra Bursa’ya dönüşünü gördüğümüz andan itibaren onun maziden gelen eski sevgili olduğunu anlamıştık ya… Dizi bu tarz gelişmelerin rutinini bozmayıp bir de bilinmeyen oğul çıkartıverdi karşımıza. İngiltere’den dönmenin travmasını yaşayan küçük Emir de Âdem gibi Boranların kibrinin kurbanı olan bir başka Boran! Esma Sultan’ın Faruk’un hayatına gizli müdahalesi sonucu babasız büyümek zorunda kalan Emir’in açığa çıkmasıyla da Boranlar konağında müthiş bir fırtına kopacağı ve Süreyya-Faruk cephesinde kıskançlık-ayrılık krizlerinin yaşanacağı muhakkak. Anlayacağınız Begüm ve oğlu Emir’in bir hastalık nedeniyle maziden çıkagelişi de ‘İstanbullu Gelin’in temposuna güç katacak malzemeyi verecektir.

Bunların dışında diziye bir mazi desteği de Süreyya’nın teyzesi Senem kanadında yaratıldı. Üstelik bu kanatta tam baş belası denebilecek bir mazi öyküsü var! ‘Dizilerde hiç kimse bildiğimiz ve gördüğümüz gibi değildir’ mantığını teyit edercesine yaratılan bu gelişimle, televizyon bağımlısı-anti sosyal diye bildiğimiz Senem’in aslında pavyon gülü Dilber olduğunu öğreniyoruz. Ünlülerle dolaşıp medyada görünmenin mazideki kötülükleri depreştireceğinin ispatı olan bu gelişim Mehmet denen karanlık adamın açığa çıkmasıyla işin ucunu Süreyya’nın ailesinin ölümüne vardırırken aynı zamanda iki ucu pis değnek hali de doğuruverdi. Şantaja boyun eğen Senem’in hırsızlık yapmasından Süreyya’ya bulaşacak huzursuzluk bir yanda, paraya doymak bilmeyecek olan Mehmet’in şantajın boyutunu Senem’den öteye taşıyacağı ve Faruk’un başına bela yaratacağı gerçeği diğer yanda… Tabii bir de Süreyya’nın anne babasının teyzesinin yaptığı hata yüzünden öldürüldüklerini öğrenme süreci var. Mehmet’in olayı Esma’ya aktarması halinde, gelininin şeceresi okunup da Boran soyadına zarar gelmesin diye Esma’nın nasıl davranacağı da ayrı bir konu. Hepsinin nerelere uzanacağını göreceğiz birlikte.

KISACASI; İpek sayesinde Faruk-Fikret çekişmesinin hararetini de gittikçe ateşleyen ‘İstanbullu Gelin’, bölümler ilerledikçe mazinin yaralarıyla iyileştirecek kendini. Yelkenlerini şişirecek rüzgârını maziden almak için kolları sıvarken işini sağlam tutup üç koldan estirmeye başladı bir kere.

Bu esintiler fırtınaya dönüşüp diziyi Total grupta da yükseltir mi bilemem ama… Şayet her kanatta dengeli biçimde yol alınırsa mazi sayesinde gelecek sezonu görmekle kalmaz, kazasız belasız ikinci devresini de tamamlar. Teşrik-i Mesai’nin ilham rüzgârı bol olsun diyelim…

 

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..