Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '11

 
Kategori
İstanbul
 

İstanbul'u seyretmek, 24 saat 360 derece gezmek

İstanbul'u seyretmek, 24 saat 360 derece gezmek
 

Beynimle çektiğim ilk ve henüz son fotoğraf, çekerken boğaza atlayasım gelmişti...


Son günlerde Sn. Atanur YILDIZ, Sn.Ayşegül HAYVAR, Sn.Yılmaz ÇETİNGÖZ ve Sn. Ata Kemal ŞAHİN'in İstanbul yazılarını okurken benim beynimde saklı duran 'İstanbul'u yazmanın' kısa bir kısmı için İstanbul'a dokunur gibi tuşlara dokunmadan edemedim.

İstanbul için yazılacak sonsuz gözlem var, ben sadece güneşin doğundan batışına geçen bir güne dair kısa bir yazı yazacağım...

Piyerloti; Avrupa'nın Asya'ya en hakim-yakın tepesinde kahve yudumlayarak güneşin bir başka kıtanın derinliğinden doğuşunu (kopup gelişini) izlemenin heyecanını anlatmak mümkün mü? Siz Avrupa'da keyfince kahve yudumlarken alev alev parıldayan güneş bütün heybetiyle koca asyanın arkalarından çıkıp sanki sadece sizin için gelmekte, yaklaştıkça ısındırır İstanbul'a...

Topkapı Saray burnu, Kadıköy'de yaşayanlara körler dedirtecek kadar....

Galata Kulesi eteğindeki terasta sırtınızı kuleye vererek kahvenizi yudumlayarak soldan sağa 270 derece yapmamışsanız, kulenin niye oraya yapıldığını, Hazerfenin niye oradan uçtuğunu henüz bilmiyorsunuz, oradan manzarayı duygularıyla seyreden her kişide uçma hissi çoşar ama akıl engeller, sadece Hazerfen'i engeleyememiş uçacağından değil manzaraya kapılmış...

Kanlıca; yüksekliğinden güneşin ister doğuşunu isterse batışını ama özelllikle güneşin öğlenden sonra kayışını kahvenizi yudumlayarak izlememişseniz İstanbul'un kuzeyinden güneyine kapılmanın ne demek olduğunu henüz bilmiyorsunuz...

Salacak; Avrupa'ya en yakın esrarengiz manzaraya (kızkulesine) hakim sahilde akşam kahvesi yudumlayarak güneşi Avrupa'ya yolculamamışsanız beyninizdeki manzara deposunun önemli bir bölümü boş demektir.  

Özetle; Güneşi Piyerloti'de doğurup, Sarayburnu'nda yakınlaşıp, Galata'da zirveye çıkışını izleyip, Kanlıca'da batıya göçüşüne şahit olup, Salacak'tan batırmaktır; İstanbul'un en gizemli 24 saati... 

Ve bu yazımı İstanbul'a dair en enteresan anımı yazarak bitireyim; bir akşam üzeri Sirkeci'deki kafeteryada ayaküstü yeme bölümünde oyalanırken görme engelli sevimli keyifli bir vatandaş beyaz değeniyle yoklayarak yanıma oturdu, cepten Konya'daki arkadaşını arayıp İstanbul anılarını "sen İstanbulu gezmemişsen henüz çok şeyin eksik demez mi" hayret ettim.

Kendisine madem Konya'dan geldin misafirsin deyip ikramda bulunarak ahbaplığa başladık ve kusura bakma yanılmıyorsam görme engellisin diye başlayınca bana yoksa sende mi demez mi, hayır dedim benim görme engelim yok ama sen Konya'daki arkadaşına görme engeline rağmen İstanbul'u anlatmaya başlayınca acaba dedim yanılıyor muyum deyince, ben İstanbulun sadece güzelliklerini hissettim, gözlerim açık olsaydı pisliklerini de görüp manzaram bulanırdı diyerek görme engelinin süzgeçi olduğunu vurgulayınca birlikte kahkahalara başladık.

Görme engelli Beşiktaş'tan Sikeci'ye aheste aheste yüryüşünde geçtiği yerleri ballandıra ballandıra anlatırken izleyicilerimiz giderek artmaktaydı...          

Ömür biter ama İstanbul; gez gez, konuş konuş, yaz yaz bitmez...

 
Toplam blog
: 617
: 1221
Kayıt tarihi
: 03.12.07
 
 

Her kesimi anlama ve kabullenme bilincimle; her kişinin asgari yaşam şartlarına sahip olabildiği,..